3.saklı cennet mi, çilli cadı mı

Start from the beginning
                                    

Ablasına söyleyememişti ama son çarşı izninden sonra komutanının kışlaya alkollü geldiğini çok net hatırlıyordu. Bütün gece " neden ha neden, neden " diye sayıklayan komutanının bir taşkınlık yapmaması için sabaha kadar başında beklemişti.

O geceden sonra farklı biri gibi davranan komutanı en son pusuya düştüklerinde adeta kendini kurşunlara siper ederek askerlerini kurtarmaya çalışmış bir çeşit intihar etmiş gibiydi.

Vücüdunun pekçok yerinden çıkarılan kurşunların yaraları kapandıktan sonra bile uzun süre fizik tedavi görmesi gerekmişti.

Esma ablasına komutanının kahramanlığını anlattığında nasıl etkilendiğini de hatırlıyordu. İyileşsin diye canla başla mücadele etmiş, hem bedenini hem ruhunu tamir etmişti o yıkık adamın. Şimdi aynı adam kendi devasını reddediyordu.

Bir an önce herşeyin düzelmesi için dua ettiği esnada Tarık gözlerini kırpıştırarak uyandı. Bir müddet anlamaz gözlerle baktı emir erine. Hayal mi görüyorum diye de düşündü.Bu temiz Anadolu çocuğu ile pekçok şey paylaşmıştı. Demek beş yıl geçse bile görüşmeye devam ediyorlardı.

- Abi geçmiş olsun, kendini nasıl hissediyorsun?

Tarık saygıda asla kusur etmeyen eski emir erine takılmak istedi

- Komutanıma ne oldu asker, bu ne disiplinsizlik!

Mahir şakayı karşılıksız bırakmamak için hazırola geçip tekmil verir gibi konuştu

- Komutanım askerde kaldı komutanım. Siz artık enişte kontenjanından abim oluyorsunuz.

Bu esnada Esma içerdeki sesleri duyarak odaya süzülmüştü. Mahir'in sözleri ile tebessüm etti. Tarık anlamaz gözlerle bir Esmaya bir Mahire bakıyordu. Mahir durumu fark edip açıkladı

- Abi, Esma abla benim hala kızım. Sen yaralandığında ilgilenmesini, yalnız bırakmamasını istemiştim. Fazla ciddiye almış olmalı ki beş yıldır dibinden ayrılmıyor.

Esma bu sözlerle gülüşünü büyüttü. Kocası ile tersleşmek istemiyordu. Söylediklerine kırılmak yerine ona eski mutlu günlerini hatırlatmak istiyorsa yapması gereken daha fazla tebessüm etmek gibi geldi.

- Nasıl bıktırdıysam artık, bir beni unutmuş , başka herkesi hatırlıyor canım kocam! diyerek şakaya katıldı o da.

- O kadar dedim sana sağlıklı beslenme diye diye ıspanağa çevirdin adamı. Otlayarak geçen yılları unutayım derken sen de arada kaynamışsın besbelli.

Tarık ikilinin tatlı atışmasını izlerken tanıdık birşeyler aradı zihninde. Bir çağrışım, bir aşina tını. Yoktu. Kaşları çatıldı ister istemez.

Beş yılını beraber geçirdiği bu kadına haksızlık etmek istemiyordu fakat kalbinde başka bir kadının aşkı dururken ona ne verebilirdi ki. Çocuklardan da söz ediyordu kadın. Yüzlerini bile bilmediği çocuklara nasıl babalık edebilirdi.

Tarığın çatılan kaşları önce Esmanın dikkatini çekti

- Sevgilim ağrın mı var, hemşireyi çağırayım mı ?

"SEVGİLİM! "

O kadar doğal ve alışılmış çıkıyordu ki ağzından bu kelime, bir an için kendini Sevdanın aşkı değil, bu kadının sevgilisi gibi hissetti.

Yanına adımlayan kadın önce serumunu kontrol etti, sonra saatine bakarak kafasından birşeyler hesapladı.

- Ağrı kesici saatine hala kırk dakika var. Ama istiyorsan yine hemşireye haber vereyim. Doktor geldiğinde seni ayağa kaldıracağız ve ilerleyen saatlerde çorba yiyebileceksin. Su verebilirim ama. İster misin su?

SerencâmWhere stories live. Discover now