BÖLÜM 2

839 460 109
                                    

GÜNDELİK HAYATIM
Şu an dışarı da kar yağıyor. İstanbulluların neşesi görülmeye değer. Herkes fotoğraf paylaşıyor ve eğlencesini gösteriyor. Aslında pek de haksız sayılmazlar, sosyal medya bir gösteriş dünyası. Gösteren kazanıyor daha fazla beğeniyi... Beğeni uğruna bedenini, vicdanını tıpkı bir açık arttırma gibi insanların önüne seriyorlar. Mutsuzum ama bunu sadece ben bileyim düşüncesinde sahte mutluluklarıyla şov yapıyorlar. Gerçi sahte bir dünya da gerçek dost bulmak ne kadar akıllıca bir iş ise onlarda onu yapmaktalar. Daha bir-iki ay içerisinde her yerde deprem, çığ, virüs gibi var olan acı bir gündemi unutmak ne kadar kolay olmuştu. Peki sebebi basit değil mi? Gerçek dünyanın gerçek yaşantısından kaçan insanların. Artık her duruma sahtelik ile bakması gayet normal. Sahte üzüntü, sahte vicdan ve sahte yardım. Bir elin verdiğini diğer elin görmemesi gerekirken insan o hale gelmiş ki hücrelerine kadar yardımsever olduğunu anlatmaya başlamış. Her ne ise...
Gündelik hayatım başlığını açıp da bu şekilde bir serzeniş size manasız gelmesin. Çünkü gündelik yaşantımın benim için en büyük problemi bu; sahtelik...
Şu an evde bilgisayarım başında bu kitabı yazmak ile meşgulüm. Okul okumuyorum, çalışmıyorum. Bir kurs vardı gittiğim onun da kıymetini bilemedim ama tembel biri değilim sadece üstümde çok büyük bir yük var beni yoran; geçmişim...
Bu kitabı yazma amacım çevremde ki insanların benim hakkımda hiçbir bilgi sahibi olmadıkları halde sürekli bir beklenti içerisinde olmaları ya da biz senin iyiliğini düşünüyoruz gibi SAHTELİK kokan ilgileri. Beni gerçekten düşünen insanlar bu durumdan müstesna...
Bu kitabın içerisinde sizinle dertleştiğim birkaç sayfadan yalnızca bir kısmı, tekrar dertleşmek üzere...
VESSELAM...
NEREDE KALMIŞTIK?
-Hoş geldiniz F. Bey, bugün kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
-Biraz daha iyiyim. İlaçları düzenli kullanınca pek bir sorun olmuyor.
-Hmm, süperr. O halde nerede kalmıştık? En son size adamların bir ortaklaşma teklif ettiklerini söylemiştiniz?
-Evet, daha sonra ben neredeyse hiç düşünmeden paramı sımsıkı tutarak sabah olmasını bekledim. Sabah olunca da ilk işim en yakın arkadaşlarım M. ve F.'nin yanlarına gitmek oldu. Onlar ile parayı doyasıya harcadık...
-Size sormadılar mı?
-Neyi?
-Bu paranın nereden geldiğini?
-Yani sordular ama o çocuk aklı ile ilk zaman ısrar etmediler. Bende üstü kapalı bir-iki şey söyledim, konuyu bir süre kapattık. Zaten pek de konuşmazdım onlara bazı durumları...
-Şu an ikisi ile hala görüşüyor musunuz?
-Hayır. M. kendince biraz haklı biraz haksız kendi yolunu çizdi ve devam etme kararı aldı. Başarılı, sağlıklı olsun ne diyebilirim ki? Kendisine olan sevgim hiçbir zaman bitmemiştir...
-Peki diğer arkadaşınız F.?
-Onunla bir problemimiz yok şu an sadece biraz mesafeliyiz...
-Anlıyorum, devam ediniz lütfen.
-Arkadaşlarım ile bu parayı harcadık ve bitirdik. Tabi günümüzü de bitirmiş olduk. Daha sonra onlar evlerine döndü. Ben ise sokağıma...Akşam karanlığı çökmüş yerini neredeyse gecenin zifiri karanlığına bırakmak üzereydi. Ben evimizin hemen çaprazında bulunan marketin merdivenlerinde oturuyordum. Marketin 100-150 metre kadar ilerisinde bir eski petrol ofisi vardı. Hemen hemen her gece iki araba orada durur, arka arabadan bir kişi ve ön arabadan bir kişi ellerinde çanta ile bir takas gerçekleştirir ve giderlerdi. Yine gelmişlerdi ve hemen iki arabanın da plakasını ezberledim...
-Bu arada sizi fark etmediler değil mi?
-Hayır. Daha sonra o iki araba gittikten sonra adamları bekledim ama gelmediler. Bende unutmamak için sürekli tekrarlayıp duruyordum. O gece adamlar gelmediler, benden vazgeçtiklerini düşündüm. Hemen bir ümitsizlik başladı içimde bir yandan da sorguluyordum kendimi...
-Ümitsizlik ve sorgu dediniz, açıklar mısınız?
-Tabi ki öncelikle ümitsizlik derken sokağın o varoş halinden kurtulma ümidi doğmuştu içimde. Yani her günümün bu şekilde mutlu geçeceğini hayal etmiştim. Sorgu şu şekilde neden kendimi bu insanlara bağlamıştım?!
-Anladım, devam edin lütfen...
-Sabah olunca arkadaşlarım dahil hiçbirimiz bu konuyu konuşmadık. Zaten dediğim gibi pek bir şey bahsetmemiştim onlara. O gün sanırım top oynamış ve yine evlere dağılmıştık. Ve ben yine sokağıma. Ben adamların gelmemesi üzerine düşüncelere dalmışken, bir anda yine önümde bir araba durdu ama bu sefer bir kişi içerisinden indi. Bu adam da takım elbiseliydi. Ama ilk kez görüyordum. Ben bir anda yarı şaşkınlık ve yarı korku haline büründüm. Adam yanıma gelip ondan korkmamamı söyledi. Ve bana sürekli farklı insanların gelebileceğini alışmam gerektiğini söyledi. Daha sonra anlatacak bir bilgim olup olmadığını sordu. Ben hemen üstümde ki korkuyu atıp ezberlediğim plakaları söyledim ve arabaların nasıl olduğunu neler olduğunu anlattım...
-Yine para verdi sanırım?
-Evet bu sefer 500 Türk lirası verdi. Bana artık mahalleyi gezmemi gördüğüm her şeyi anlatmamı söyledi ve sık-sık gelmezlerse bile kağıda not alabileceğimi söylediler. Ben sabah olunca arkadaşlarıma bu konuyu açmak istemedim. Gidip üzerime temiz kıyafetler aldım. Gezdim, eğlendim. İçimde garip bir his yoktu ve normal geliyordu. Daha sonra mahalleye tekrar döndüm. Arkadaşlarım F. ve M. bazı şeyleri fark etmişlerdi. Ama ısrarcı olmadılar zaten ısrar etseler bile o dönemler biraz kapalı kutu bir tavrım vardı. Günümüz yine rutin geçiyordu; top oynuyorduk, misket oynuyorduk ve biraz sohbet ettikten sonra yine herkes evine ben ise sokağıma dönüyordum. Tabi daha sonra ailevi problemim büyüdü ve ben İstanbul'un diğer yakası olan Avrupa yakasına gitmek zorunda kaldım...
-Avrupa yakasına gitmenizi gerektiren sebep neydi?
-Aslında pek de önemli değildi sadece şartlar zorladı...
-Anlatmak istemiyorsunuz sanırım?
-Yani...
-Neyse nasıl rahat hissediyor iseniz öyle devam edin, buyurun.
-Teşekkür ederim. Ben aile yakınımın evinde kalıyordum. Tabi bu süre zarfında yine bir işte çalışıyordum. Okul hayatımda sona ermişti zaten. Bir süre sonra ailem eve dönebileceğimi ama şartları olduğunu söylediler. Şartlı tahliye gibi (Bu sırada Psikoloğum ve ben gülümsemiştik). Anneme olan özlemim şartların her ne olursa olsun daha önemsiz olacağını bana hissettirmişti. Daha sonra şartın yatılı bir kursta okumam olduğunu öğrendim. Yine de pek tedirgin olmadım. Eve geldiğimde bir gece kalabildim, sabah bir tanıdığımız beni kursa götürecekti. Ama kursun şartları olduğunu aksi takdirde kabul edilmeyeceğimi söylediler...
-Şartlar nelerdi? Biraz bahseder misiniz?
-Yani şartlar bir çocuk için ağır şartlardı aslında, saçımın kesilmesi beni çok üzmüştü. Kıyafetlerimin değiştirilmesi de beni çok üzmüştü. Ağlamıştım ama döktüğüm gözyaşları sadece annemin yüreğini yakıyor benimse umutlarımı söndürüyordu. Ben dini motiflere ya da gerektirdiği emirlere kesinlikle karşı olan bir insan değilim. Şu an bu kisve üzerimde ve ben artık severek giyiyorum ama o zamanlar hiç istememiştim. Zorbalık ile tavsiye ettiğiniz her işin emin olun aksini elde edersiniz. Ben bunun örneklerini çok gördüm. Çoğu çocuk sadece saçı kesildiği için Kur'an-ı Kerim okumaktan soğumuştur. Bir de derlerdi; saçından vazgeçemiyor musun? Allah için saçını kesemiyor musun? Bunu bir çocuğa Allah'ın kuralı diyerek zorla yaptırır iseniz, o çocuk daha yaratıcının idrağını bilmiyorken sadece korkar ve kaçar. Benim gördüğüm sevgi ile sevdiren insanların sayısı çok az...
-Peki şu an dine ya da bu tür kurslara bakış açınız nedir?
-Yani insanlara ya da kurumlara bakarak dine tavır alamam, nasıl ki futbol sadece bir top veya bir futbolcudan oluşmuyorsa sakın yanlış anlamayın bu örneği verdim ama kıyas etmek için değil anlaşılsın istedim. Nasıl ki futbol içinde çizgisinden tribününe belki bin türlü destek materyaller unsurlar var ise din de böyle. Dinde şeyhler, hocalar, sofiler, talebeler, hafızlar ve daha nice parçacıklar var. Ben şahıs ünvanlarını bahsettim ki bu şahıslara kızarak dinden uzak olunmaz. İleri de yine bahsetmek isterim ama konu dağılmasın olur mu?
- Tabi tabi nasıl arzu ederseniz.
-Teşekkür ederim. Kursa ilk geldiğimde orada ki insanlar sanki yıllardır beni tanıyormuş gibi büyük bir ilgi gösterdiler. İlk zamanlar iznim haftalıktı, uykum yeterliydi. Fakat daha sonra şartlar ağırlaştı. Ve insanların ilgisi daha da azalmaya başladı. Benim de oraya olan (biraz da zorunlu hissettiğim) sevgim...
-Özür dilerim F. bey daha sonraki seansta devam edelim süremiz doldu, kusura bakmayın olur mu?
-Estağfurullah...
-O zaman bir daha ki seansta görüşmek üzere.
-Teşekkür ederim, iyi günler.
-Ben teşekkür ederim, iyi günler...

BENİ BENDEN DİNLE (  KİTAP OLDU )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin