Sahte bir şekilde öksürdü ve yüzüme baktı. Başımı hızla kaldırdım "lütfen dersimde uyumayın." gözlerimi ovdum. Sıramın önünde durdu "soruma cevap vermek ister misin Karahan?"

Sevimli olmaya çalışarak sırıttım "soruyu yine dinlemedin değil mi?" başımı aşağı yukarı salladım. Bıkkınlıkla nefes verdi "diyelim ki birini öldürdün, cesedi nasıl ortadan kaldırırdın?"

İyi de ben hiç cesetleri yok etmekle uğraşmazdım ki Ahmet o işi benim için hallederdi. Çoğusu ya asitle yakarım ya da parçalayarak köpeklere yediririm demişti. Evet sanırım dersin dinledim kadarında bunları konuşmuşlardı. Fakat bilmedikleri asit eti yaksa bile kemikler kalırdı ayrıca köpeklerin çoğu insan etini  ayırabilecek özelliklerde yaratılmıştır. Eğer köpek eti yemezse şüphe çeker ve kendinizi bir araştırmanın ortasında bulursunuz.

"soruma cevap verecek misin Karahan?" kalemi elime aldım...

"hızlı bir araştırma yapın ve suda boğulma vakasıyla ölmüş birini bulup cenazesine katılıp mezarın yerini tespit edin. Bu sırada da diğer cesedi geçici önlemlerle saklamanız mümkün. Daha sonra gece sizi kimsenin göremeyeceği bir vakitte boğularak ölen kişinin mezarına sizin cesedi koyun. Böylelikle cinayetten tutuklanmanıza sebep olacak ceset ortadan kaybolmuş olur."

Yazdıklarımı sesli bir şekilde okudu "bunları yapsan bile boğularak ölen kişinin cesedi elinde kalacak." defterimi geri aldım.

"boğularak ölen kişinin cesedini kefenini falan çıkarıp normal insan kıyafetkeri giydirerek denize atabilirsiniz. Su yüzüne çıkıp bulunsa bile otopsi raporunda doğal yollarla suda boğulmuş kimliksiz bir ceset kalacak geri. Yani olayın sizinle bir ilgisi kalmayacak."

Tekrar okuyup bana döndü.
"peki boğularak ölen cesette parmak izin ya da başka bir şey çıkarsa?"

"onuncu günün sonunda cesette sabunlaşma denen olay meydana gelir. Sabunlaşma sırasında da bütün izler kaybolur ve ceset sabunlaşmadan sonra yüzeye çıkar. Yani isteseler de silinen izleri bulamayacaklardır."

Defterimi geri verip sıraların arasında dolaşmaya başladı "bunlar ustaca sözler Karahan. Lütfen daha önce denememiş ol." Ahmeti öldürdükten sonra cesedi başıma bela olmasın diye çok plan ve araştırma yapmıştım. Umarım bir gün bunları gerçekleştirmek için bir fırsat geçer elime.

"bir insanı, senin de anlattığın gibi öldürmek çok kolaydır. En fazla ya nefessiz bırakırsın ya da kan kaybetmesini sağlarsın ölür. Lakin birini yaşatmak... Hele ki ölmek üzere olan sevdiğin birini yaşatmak hiç kolay değildir."

İlk defa bu Lapacıya hak vermiştim. Çünkü tam da böyle bir durum içindeydim. Peki ya kendimizi yaşatmaya çalışmak? Her gün ölümle burun buruna gelip yaşamak için çırpınmak kolay mıydı?

Şu insanoğlunun başına ne geliyorsa kendinden başka herkese ve her şeye değer vermesinden geliyordu. Kimse kendini sevmiyor hep başkasına özenip duruyordu. Oysa ben kendimi çok seviyordum. Başkaları 'ya keşke burnum biraz kalkık olsa' derken, ben 'patates gibi çok güzel bir burnum var' demeyi biliyordum. Çünkü seviyordum.

Hani insanların o çok savunduğu düşünce var ya "sevgi kusurları örter!" diye. Kendini ve bedenini değiştirmeye çalışan bir insan "ya ben kendimi seviyorum" derse inanmayın ve ona şunu söyleyin "sevgi kusurları örter." eğer sen kendini seviyorsan nasıl kusurlarını görüp onları değiştirmeye çalışıyorsun?

Bu konu hassas noktam azizim. Hele ki en basit bir olayda kendini öldürmeye çalışanlar yok mu? İşte onlara deli oluyorum. Şu hayatta senden daha önemli ve değerli biri daha yok inan ve bir başkası seni üzdü diye "yeter artık kendimi kesmeliyim." havalarına girme.

UYANIŞ Where stories live. Discover now