•ALYA'NIN MUCİZESİ

377 82 46
                                    

Güneş tüm parlaklığı ile odamı aydınlattığında gözlerimi zorlukla açmaya çalıştım.Aşağıdan sesler geliyordu,anlaşılan babam yine sabahın köründe kalkmıştı ya da hiç uyumamıştı.Babamı bu yaşıma kadar uyurken görmemiştim ya benden önce kalkardı ya da hiç uyumazdı.Bazı zamanlar gece su içmeye kalktığımda  babamın odasından garip sesler duyardım.Sesin ne olduğunu tam anlayamazdım.Sanki bir çığlık ya da bir bağırma sesi gibiydi.Kabus görüyor olabilirdi.Bir kaç kez odaya girmeye ve  bunları ona ne yaşatıyorsa  onu ordan kurtarmak için yardım etmeye çalıştığımda odanın kapısının kilitli olduğunu fark ederdim.Neden odasının kapısını kilitliyordu bilmiyordum.Zaten benimle bir şeyini paylaşmaz ve genelde benimle konuşmazdı kendimi bildim bileli bu böyleydi.
Bu kocaman evde sadece babam ve ben kalıyorduk.Aslında bu evde sadece ben varım diyebilirim. Babam hep sabahın ilk saatlerinde gider ve  gece olana  kadar da gelmezdi.Yemeklerimizi ayrı yerlerde yerdik,ayrı masalarda otururduk, ayrı koltuklarda farklı televizyonları seyrederdik.Bazen kendime derdim ki al git eşyalarını anneannenin yanına bir daha görme bu adamı nasılsa seni hiç görmek istemeyen seninle konuşmayan ve sana bir kez bile sarılıp öpmemiş bir babanın yanında kalman gerekmez. Ama sonra anneannemin maddi durumunun iyi olmadığı aklıma gelir ve kendine bile zor bakan yaşlı bir kadına yük olacağımı düşünürdüm. Biliyordum ki Esma Sultan yani anneannem bana en iyi şekilde bakmak için elinden geleni yapar ve bütün zorlukları aşmaya çalışırdı.Ama ona bu zorlukları yaşatmaya hakkımın olduğunu düşünmüyorum.Anneannem ve babamdan başka da kimsem yoktu.Babam da anneannemle beni görüştürmek istemezdi.Ne yani babamdan başka dünyadaki tek kan bağımdan da mı uzak duracaktım! O istese de istemese de her gün anneannemi  arayıp hâl  hatır sorardım. Babam ne kadar benimle ilgilenmese de bütün ihtiyaçlarımı en iyi şekilde karşılıyordu.Bu oturduğumuz ev bile üç katlı ve bahçesinde havuzu olan büyük bir  villaydı. Bence  bunlar çok gereksiz  çünkü evde sadece babamla ben kalıyoruz.Babam zaten  gündüzleri eve adım  atmaz geceleri ise uyumaz çalışma odasında işleriyle uğraşırdı.Yani bu ev bize fazlaydı.Eve ilk geldiğimde sevmiştim burayı ama alışmamam gerekirdi çünkü babam yüzünden durduğumuz yerde duramazdık.İzmir'in neredeyse her yerinde yaşamıştık.Bu da bana bir sürü arkadaşlıklar sağlamıştı.Ama kimseyle tam anlamıyla dost olamıyordum.Tam alıştım diyordum hoop babam yine buradan da taşınacağımızı söylüyordu ve biz yine denizdeki dalgayla ordan oraya savruluyorduk.Bu eve geldiğimizde ise iki  hafta boyunca yerleşmemiştim ve valizimdeki eşyalarımı boşaltmamıştım.Çünkü artık bu durumdan sıkılmış ve yorulmuştum.Kollarım eşya taşımaktan  sert ve kaslı olmuştu. Görende spor yapıyorum sanacaktı.
Babam başarılı bir emlakçıydı.Bana göre emlakçılık çok  para getiren bir meslek gibi gözükmese de babam gerçekten çok iyi para kazanıyordu. Bu arada hep baba diyorum ama babamın bana kızım dediğini hiç duymadım.Beni çağıracagında ya da zor durumda kaldığında ismimle seslenirdi.
"Deniz kapıya bak."
"Deniz telefonun çalıyor"
"Deniz yemek hazır istediğin zaman gel ye"
Deniz gel Deniz git. Bizim baba-kız ilişkimiz bu kadardı.Benim babam da parayla babalık taslayan babalardandı.Zaten ne bekliyordum ki ondan. Annemi dalgalar almıştı benden.Denizdeki o hırçın rüzgarın etkisinden kendini alıkoyamayan salınımlar anne şefkatini tatmama izin vermemişti.Benim doğduğum gün  annemin ölüm günüydü.Bu bana oldukça acı verirken babam ise bana Deniz adını vermişti.İsmimden nefret ederdim annemi alıp gitmiş beni öksüz bırakmıştı denizler.İşte bu yüzden babamdan da nefret ederdim bana Deniz adını verdiği ve beni bu acıyla yalnız bıraktığı için. Hem annemin nasıl öldüğünü neden gittiğini babamdan duymak isterken küçücük yaşımda anneannem anlatmıştı bana gerçekleri.Annemin her fotoğrafını gördüğümde anneannemin sesi yankılanır kulaklarımda ve bana annemin nasıl öldüğünü anlattığı güne  giderim.
"Senin annen çok güzeldi kızım aynı sana benzerdi bazen sana baktığımda derim ki Alya'm kendinden bir tane daha melek getirmiş dünyaya.Sana hamileyken annen daha da bi güzelleşmişti.Uzun kumral saçları, bembeyaz teni,badem gözleri,findık gibi burnu ,al al yanaklarıyla yeryüzüne cennetten inmiş bir melekti âdeta.Baban annene baktığında gözlerini fal taşı gibi açardı.Aman benim karımı benden alırlar bu kadar güzel olursa derdi. Dediği gibi de oldu.Allah yeryüzüne indirdiği meleği yanına geri aldı be kuzum.Alya'm sana 8 aylık hamileyken doktorlar hamilelere deniz havasının iyi geldiğini ve biraz da stresten uzaklaştırdığı için doğumu kolaylaştırabileceğini söylediğinde annen babanı aldığı gibi deniz kenarına götürmüş.Çok sinirlenmiştim Melih'e o zamanlar beni de götürmediğinden belki de ben de olsaydım yanlarında annen şu an bizimle oturuyor olurdu yavrum.Babanla annen öldükten sonra büyük bir tartışmamız oldu,o günden beri benimle konuşmaz. Zaten onca laftan sonra bende istemiyorum inan ki kızım. Sonra denize gittiklerinde Alya üşüyünce Melih'de arabadan ceketi almaya gitmiş döndüğünde anneni can çekişirken bulmuş.Baban her ne kadar kurtarmaya çalışsada annen oracıkta can vermiş seni de hastanede annenin karnından almışlar kızım. Sen bizim mucizemizsin.Ölü bir bedenin içinde yaşayan mucize. Arama kurtarma ekipleri sonradan  denizde bir bebek patiği bulmuşlar.Dediklerine göre Alya onu denize düşürmüş ve sonra da onu almak için denize girmiş olabilirmiş. Ecel her yerde seni bulur kızım,belki de o patik çağırdı onu cennete belki de başka şeyler oldu. Her şey ihtimal artık bizim için."
Peki ya bu kadar şeye rağmen babam neden benim adımı Deniz koymuştu. Sonuçta onu sevdiği kadından ayıran denizdi. Bu kafam da yine soru işareti olarak kalacaktı.Ne kadar meraklı olsamda babamın karşısına geçip bununla ilgili hesap sormaya cesaretim yoktu. Aynaya baktığımda  gerçekten bende annemi görüyordum ona çok benziyordum. Kumral oluşumla  gözlerimin kocaman olmasıyla beyaz tenime rağmen kıpkırmızı olan yanaklarımla anneannemin dediği gibi annemin klonuydum resmen. Ama annem kadar cesur değildim.Onu tanıma fırsatım olmasa da ve bana kimse annemi anlatmasa da fotoğrafta ki kadına baktığımda gözlerinden her şeyi anlamıştım. O cesur,güzel,alımlı,yetenekli ve dünyanın en iyi annesiydi. Küçücük  fotoğrafta bunların hepsini görüyordum.Yani bence annem böyle biriydi. Her çocuğun annesi genelde böyle olurdu. Benim annemde öyleydi işte. Bazen okul arkadaşlarımın annelerine kötü davrandığını görürdüm.Sanki karşısındaki annesi yani onu dokuz ay karnında taşıdıktan sonra onu doğururken aynı anda yirmi kemiğin kırılması gibi bir acıya ve sancılara dayanan,onu kollarında büyüten,her bir anında yanında olan kadın değilmiş gibi davranıyorlardı. Anne olmak benim için mucizevi bir şey. Düşünebiliyor musunuz? Resmen karnınızın içinde bir canlı oluşuyor ve orada büyümeye başlıyor. Aslında her insanın bir kalbi varken annelerin iki kalbi oluyor. Bu bence çok özel bir şey Malesef ki her kadın bu özel anları yaşayamıyordu. Allah herkese nasip etmiyordu bunu.Belki de bende anne olma duygusunu,tıpkı bir çocuğun annesinin yanında olduğunda hissettiği duyguyu tatmadığım gibi tadamayacaktım. Yaşımın on yedi ve lise üçüncü sınıfa gitmeme rağmen hâlâ regl olmuyordum. Bunun için hastaneye gittiğimizde bazı kızların ergenliğe erken bazılarının ise geç girebileceğini anlatmıştı doktorum.Yani  bir şey söylemek için henüz erkenmiş. Babamla çok konuşmasakta bunu ona anlatmıştım.Kızlar genelde bu durumdan utanırlar ve bunu gizlemeye çalışırlar. Ayrıca o kadar gülünç ki bunun için şifreler kuruyorlar. Ana vatanım kan ağlıyor,Okan camdan bakıyor,tarlayı su bastı gibi saçma kodlamalar duymuşluğum var.Ne yani bu komik şeyleri söylemek yerine direkt regl oldum,ay başım geldi,âdet oldum demek ne kadar zor olabilirdi ki. Yani ben olsam bu durumdan utanmak yerine kendimle gurur duyardım. Çünkü annelik duygusunu yaşamak için benim açımdan  bir nev-i hayalini kurduğumuz şeyleri gerçekleştirirken  yaşadığımız zorluklardı. Anne olmak için öncesindeki ağrılara da katlanmak zorundaydık yani doğanın kanunu bu sonuçta. Ama tek anlamadığım anne olmak için bir erkeğe ihtiyacımızın olması. Eğer kötü kalpli bir kral gibi davranacaklarsa ve çocuklarına sevgilerini bile vermeyeceklerse  yani aynı babamın yaptığı gibi o zaman onlara ne gerek vardı ki. Para mıydı sorun? Elbette olmamalı çünkü günümüzde kadınlarda çalışıp para kazanabiliyordu.Her insan istediği her yerde para bulabilir. Kısacası ben de çocuğuma baba şefkati göstermeyen biriyle olmak istemem ve bunu yaşamadan da kimin iyi baba olacağını bilemeyeceğimizden evlenmek istemiyorum. Belki de bana bu sözlerimi yutturacak biri çıkardı karşıma kimbilir. Bir anda karşıma çıkar ve ağzım açık bir şekilde ellerimle kalbimi ona verirdim. Hadi ama kimi kandırıyorum ben daha bir evde uzun süre bile yaşayamazken kan bağım olmayan biriyle ömür boyu nasıl birlikte olabilirdim...

EGE DENİZİWhere stories live. Discover now