ii

600 89 86
                                    

"Sen..." diye başlıyor hemen. "Aslında kaybolmadın değil mi?" Bu kadar kolay yakayı ele vermeyi düşünmüyordum, şok oluyorum. Ne diyeceğimi bilemiyorum, elim ayağım birbirine dolanıyor birden.

"Sıradan birinin yolu düşemez buraya. Ayrıca o sokakları, o korkunç görüntüleri gördükten sonra da insan aramaz boşuna." Hak veriyorum tabii ki, bu kadar dikkatli olması ise ürpertiyor içimi. "Haklısın, kaybolmadım. Ama ya sen? Sen neden yaşıyorsun burada?"

Halıya bakıyor, inceliyor dünyanın en ilgi çekici eşyasıymış gibi. Sıkılmıyor, bir yandan da bir cevap arıyor sanki. Ben de onu seyrediyorum, o kadar etkilemiş ki beni. Ben de sıkılmıyorum, sebebi güzelliği.

"İnsan sevmiyorum ben." Heyecanla bekliyorum devam edişini. "Daha doğrusu çürümüşlerini, bozulmuşlarını. Bir de çevrem de sadece onlar vardı kasıtlıymışçasına. Bu insanlar olacağına, insan olmasın dedim, çıktım ve buraya geldim."

Bunları öylesine içten söylüyor ki, insan aradığıma pişman oluyorum. O insanlardan kaçıyor, ben ise onlarsızlıktan. O çok güzel parıldıyor, ben ise sönmüşlükten bıkmışım. Öylesine zıt insanlarız ki birbirimizden...

"Anladığım kadarıyla insanları gayet de seviyorsun sen. Öyleyse burada işin ne?" Bu sorudan korkuyorum işte. Vermek istemiyorum cevap, daha yeni bulmuşum birini. Henüz değil, henüz ayrılmak istemiyorum ki.

"Söylemesem... Söylemesem olmaz mı?" Merakla çatılıyor kaşları. Korkuyorum ama bilmiyorum ki bu sadece zaman kaybı.

"Biliyorum yeni tanıştık ama, burada ikimizden başka kimse yok ki." Bu sefer de ben halıya bakıyorum, o bana. "Bundan dolayı korkuyorum ya." Mırıldanıyorum, sonrasında söyleniyorum fısıltıyla. "Ne kaybetmek istiyorum bulduğum tek kişiyi, ne de anlatmak istiyorum bu korkunç hikayeyi."

Üzgünüm, gerçekten modumda değilken yazdım bu bölümü. Yine de umarım beğenirsiniz, iyi günler...

pazienza | kagehinaWhere stories live. Discover now