"Palmiye ağaçları şu tarafta kaldı.Nereye götürüyorsun beni? Bırak!"

"Şş, çırpınmayı kes.Burada güvende olacaksın."

Sarhoş olma sorumsuzluğunda bulunduğuna inanamıyordu.Tanrı aşkına, alt tarafı şüphe çekmemek için bir gençlik partisine katılacaktı hepsi bu.O yeni yetme oğlanları baştan çıkardığını düşündükçe öfkesi arttı, kan beynine hücum etti.Barda apar topar üzerini giydirirken dikkat etmemişti. Kafasındaki iğrenç kırmızı peruk da neyin nesiydi böyle?

Çamurlu arazide bata çıka ilerlerken kucağındaki bela bulutuna baktı.Kendi gökyüzünü istila eden minik lacivert buluta...

İliklerine kadar işleyen soğuk ayılmasını sağlıyordu.Beyni kazan gibi fokurduyordu.Yağmur damlaları minik iğneler gibi yanaklarını acıtıyor, birer birer düşerek zihnindeki çamurlu suyu dalgalandırıyordu.Tanrım, ayaklarını yerden kesen adam da nereden çıkmıştı böyle?

Birden güvenli kollar geri çekilerek usulca yere inmesini sağladı. Tanıdık çehre, açtığı kapıdan içeri süzüldü lambayı yaktı, etrafı kısaca kolaçan ederek tehlike arz eden bir durum olup olmadığından emin oldu.

"Şimdi buyur."

Adamın önünden alçak tavanlı küçük eve girdi.Rutubet kokusuna eşlik eden eski kitap kokusu anında burnuna doldu; kendini sahafta gibi hissetti. Brendan ateş yakmak için hızlı adımlarla doğruca üçgen şeklinde istiflenmiş odunların yanındaki şömineye yöneldi.

O ise kımıldamadan şöminenin üzerindeki portreye gözlerini kısarak baktı.Portredeki adamın yüzünde tanıdık bir şeyler vardı.Ama ne? Odunların alevi odaya dolarken başı delicesine bir hızla döndü is kokulu kanepeye bıraktı kendini.Midesi çoktan isyan bayrağını kaldırmıştı.Hiçbir şey tanıdık gelmiyordu.Nerede olduğunu merak ediyordu.

"Tanrım, her şey neden bu kadar...boktan?"

Genç adam ani bir hamleyle doğrularak kendisini kanepeye bırakmış kadını onaylamaz bir ifadeyle süzdü.

"Sert bir kahve ister misin?"

Odunların çıtırtısı kulağına dolarken buz kesen ellerini ovuşturdu "Hey, baksana ne kadar sert? Mesela..." İşaret parmağını dudağının kenarına vurarak tavana baktı. "Demir gibi mi? Yoksa senin gibi mi?" Kıkırdadı.

"Bundan kahve istemediğin çıkarımını yapıyorum.Ortam birazdan ısınır ılık bir duş al açılırsın.Neden bu kadar içtin anlayamıyorum."

"Su..." diye mızmızlandı bu kez "Su istiyorum."

Hiçbir şey Brendan'ın soğukkanlılığını kolay kolay etkileyemezdi.Yere çömeldi ve o kırmızı şeyi çıkararak aşinası olduğu dalgalı saçları düzeltti.

"O zaman sadece su."

"Lütfen," dedi göğsüne yaslanarak "Benim adım Bahar. Cathy diye seslenmelerine izin verme."

Tanıştığı bütün insanları kandırma düşüncesi omuzlarına büyük bir ağırlık yüklemeye başlamıştı.Genç adam bunu anlayabiliyordu; ancak her şeyi onun iyiliği için yapıyordu.İç çekti.

"Gel buraya," dedi ve onu kucaklayıp salondan geçirerek sağ taraflarındaki modern mutfağa taşıdı.Sandalyelerin üzerine istiflenmiş sarı minderler oldukça cazip görünüyordu.Genç kadını sandalyeye oturttu.

"Hey, sen bardakların hangi dolapta olduğunu biliyor musun?"

Buzlu camlı üst raftan bir su bardağı çıkardı.Birkaç çekmeceyi açıp kapadı, sarı rengin her tonunu barındıran mutfakta ufak bir ecza kutusu olması tamamen şanstı.Aradığı ilacı bulur bulmaz son kullanma tarihine baktı.

PORTOLA VALLEY 2∣ Tamamlandı ♚حيث تعيش القصص. اكتشف الآن