chapter 1; alpha, beta and omega

85 2 0
                                    

"İkizler, masa elli dörtle ilgilenin."

Gözlerimi devirip belime bağladığım bordo renkli önlüğümü düzeltmeden üç saniye önce Vanessa'ya gülümsedim. O da biliyordu bunun dünya üzerindeki en yapmacık gülümseme olduğunu, bu yüzden tıpatıp aynısından bir tane de bana yollamıştı gülümsemenin.

"Emir yağdırmaya bayılmıyor mu oturduğu yerden, nasıl sinir oluyorum bir bilsen." diye fısıldadı ev ve çalışma arkadaşım Mila, yanımdan yürürken.

"Bana mı söylüyorsun?" derken yüzüme o Mila'nın internet faturasını ödemeyi unuttuğunu öğrendiğimde verdiğim ifadeyi koydum. "Ayrıca," dedikten sonra at kuyruğu saçlarımı düzeltirken gözlerimi şu an gitmekte olduğumuz masadaki kadınlara diktim. "Elli dört numaralı masadan da nefret ediyorum."

"Ben de!" dedi Mila heyecan ve aynı zamanda bıkkınlıkla. "Her Salı şu züppe kadınların yüzünü görmekten bıktım. Gören de iş toplantısına geliyorlar sanır, kimse bilmiyor ki bu yedi kadın koalisyon oluşturup her Salı zengin sitelerinin içindeki lüks evlerde oturan komşularını çekiştirip dedikodu malzemesi çıkarıyor."

"Ne kadar zengin olursan ol, vizyonun parayla satın alınamıyor olması ne acı şey." dedim hafifçe gülerek, kıkırdamaya başlayan Mila'nın aksine.

"Hoşgeldiniz, efendim." dedikten sonra Mila'yla eş zamanlı olarak gereğinden fazla para verilerek yaptırılmış olan menüleri kadınlara dağıtmaya başladım. Normalde her masaya bir çalışan rezerve edilirdi ve kendimizi tanıtıp müşterinin kölesi olma yolunda hızla ilerlerdik ama bu yedi sonradan-görmüş-koca-parası-yiyen kadınlar Le Gavroche'nin daimi müşterileri olduğundan, ve bu masaya sürekli Mila'yla ikimiz baktığımızdan, direk menüleri verip sipariş alıyorduk artık.

"Sizi bilmem ama ben salata yemeyi düşünüyorum, biliyorsunuz, bir haftada iki kilo verdim. Formumu korumam gerek." diyerek güldü kumral kadın.

"O kiloları haplarla verdiğini bilmiyoruz sanki." diye fısıldadı yanındaki kadına hemen arkasında durduğum esmer kadın, nam-ı değer Payton Burton. İsmindeki iç gıcıklayıcı ve kusma isteği getiren ahengin aksine, kendisi bu grubun alfasıydı. Babası ünlü bir iş adamıydı, tıpkı göbekli eşi gibi. Zavallı adamı günahı kadar sevmiyordu ki buna gerek de yoktu zaten, kadının tek aşkı paraydı. İdolüm benim.

"Haklısın, canım. Ben de salata alacağım." dedikten sonra Payton Burton'a göz kırptı Mila'nın yanında duran kadın, nam-ı değer Juliet Becker, grubun betası. Payton Burton'ın en yakın arkadaşı, ki bizce bir numaralı kuklası, moda sektörünün önde gelen iş adamlarından biriyle evli olmasının getirisi olarak gerçekten güzel giyinirdi. Muhtemelen onun gerçek aşkı da kıyafetlerdi. Bu grubu, sanki ben de içlerinden biriymişim gibi, çok iyi tanırdım. Herkes kendini Payton'ın yakın arkadaşı sanardı ama gerçekte öyle olmadığını bir ben, bir Payton bir de Juliet biliyordu. Asıl koalisyon bu iki güçlü kadın arasındaydı ve diğer herkes aslında gerçek birer omegaydı ama, ne yazık ki hiçbiri bunun farkında olmamakla birlikte hala Payton'a yaranıp kendilerince diğerlerinden bir adım öne geçmeye çalışıyorlardı.

"Ben kendimi Teen Wolf'a yine çok kaptırdım, değil mi?" diye sordum Mila'ya siparişleri alıp mutfağa ilerlerken.

"Hiç fark etmeyeceksin sandım." dedi Mila. "Tekrar tekrar aynı dizileri izlemene hiç anlam veremiyorum."

"Yeni şeylere alerjim var benim, sen anlamazsın." dedim gülerek.

"Bu kadar çok salata siparişi de ne böyle?" dedi Oliver, biz yemeklerin hazır olmasını beklerken kendi aldığı siparişi tezgahın ucuna, aşçıya, uzatırken.

"Bugün günlerden ne?" dedi Mila sırıtırken.

"Salı?" dedi Oliver, yüzünde hala daha olayı anlayamadığını belli eden bir surat ifadesi vardı. "Tikicanlar!" dedi sonra gülerek. "Nasıl unuturum."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 16, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

troublemaker «harry styles»Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin