Bölüm 1: Hür Olmayınca Canlı

327 89 20
                                    


Ben mavi hür bir kuştum. Benim güneşte ışıldayan masmavi tüylerim vardı. Geceyi aydınlatan maviliğim, geçtiğim yerde görenlerin gözlerini kamaştırırdı. Gövdem dağlar kadar heybetli ve görkemliydi. Sanki bu dünyadaki tüm varlıklardan üstün yaratılmış gibiydim. Dağların tepesinden kendi gölgemi seyreder ve kibirlenirdim. Gözlerim tüylerim kadar mavi ve keskindi. Dünyaya göz olmaya gelmiştim sanki. Gözlerimden evrene bakmak bana beni anlatırdı. Destansıydım... Masallara eşlik eden kusursuz güzelliğim vardı. Beni görenler gördüklerine inanamazlar ve seyre dalarlardı. Dağların tepesinden kanatlarımı açıp rüzgâra salındığım zaman, dünyayı kucaklıyor gibi hissederdim. Kanatlarım asıl gücüm, kuvvetim ve kimliğimdi. Ağaçlara rüzgarları taşıyan ve onları titreten heybetli kanatlarım bir gün kırıldı!... Sanki kanatlarım değil de yüreğim kırılmış yok olmuştu. Artık gözlerim görmüyor, kulaklarım duymuyordu. En önemli varlığım olan özgürlüğümü kaybetmiştim...

Günlerim acı içerisinde akşamla buluşuyor, içimde oluşan yokluk ve eksiklik bütün gücümü alıyordu. Maviliğim yavaş yavaş siyaha dönüşüyor, yoklukta varlığı arama çaresizliğime kırılmış kanatlarım ağlıyordu.

Bir alıç ağacının gölgesinde geçirdiğim o güzel günleri düşünüp göz yaşı döküyordum. Özgürlüğümü kaybedişimin ardındaki hazin duyguyu yaşıyordum. Sonunda anlamıştım. Ne kadar değerliymiş özgürlük...

Yüreğimin acısına çare olsun diye nehrin kıyısına kadar yürüdüm. 'Ateşimi söndürecek misin?' diye sordum nehire. Nehir cevap vermedi fakat bir anda bu durmaksızın akan sığ sularını kıyıya sertçe vurmaya başladı. Anlamıştım o da hissediyordu çaresizliğimi. Sonra nehrin serin suları ıslattı beni dalgalarıyla. Bir süre öylece kala kaldım. Dinmiyordu içimdeki volkan. Çaresi olmayan bir hastalığa kapılmış gibi hissediyordum. En değerli varlığım elimden alındıktan sonra yalnız kalmıştım.

'Yalnızlık kör bir kuyu olmuştu. Bilgeliğim besleniyordu kör kuyularımdan ve aydınlatıyordu gecelerimi. Beklemeye başladım. Beklemeye ve düşünmeye... Özgürlüğüm yoktu. Hüznüm vardı artık. İşte hüznüm şimdi sen dağlardan yücesin. Sen benim ufkum, derinliğim ve görünmeyen gözümsün. Seninle kanatlanır ve seninle yok olurum. Aslında sen yokluğumun asıl varlığısın.' dedim kendime ve hüznümde aradım özgürlüğümü.

Deniz acıdı halime ve özgürlüğüme kanat olmak için bir kayık yolladı nehrin kıyısına. Çok heyecanlanmıştım. Sanki bu kayığı bekliyor gibiydim. Hiç tereddüt etmeden bindim o kayığa. Suyun üzerinde hayata dalmıştım. Dalgalar bizi nereye götürüyorsa oraya gidiyorduk. Kayığım denizin derinlerine yol alıyor, ufuk çizgisi ve rüzgarlar yönümüzü tayin ediyordu. Bazen nehirlerde dolaşıyor bazen denizleri kucaklıyordum. Güneşin batmadığı, ışığın yüzünü karartmadığı yerleri dolaşıyor, eşsiz bahçelerde uyuyor, şelalelerden su içiyordum. Eskiden olduğu gibi göklerde uçuyormuşçasına özgür hissediyordum. Tam anlamıyla suyun üzerinde yüzen bir özgürlüktü bu...

Yine o güzel günlerden birini yaşıyordum. Güneş yüzüme gülümsüyordu adeta. Fakat birden hava kararmaya, yağmur yağmaya ve şimşek çakmaya başladı. Denizin üzerinde dalgalar yükseliyor ve gitgide büyüyordu. Kabaran deniz korkutucu ancak bir o kadarda görkemli görünüşüyle, cüretkâr bir şekilde beni sanki derinliklerine çağırıyordu. Dalgalar o kadar çok şiddetlenmişti ki deniz sanki öfkesine hâkim olamıyor ve adeta kayığımı kırbaçlıyordu. Kayığımı sersemletinceye kadar sallayan deniz şimşeklerini gözlerimin içerisine çakıyordu. Bu esnada ben fazlasıyla ürkmüş ve korkmuştum. Önce kayığım sonra özgürlüğüm  ıslandı. Kanatlarımı ararken, özgürlüğümün sonuna kadar yok olacağını düşünüyordum...

Denizin dalgalarıyla dans edercesine beni korumaya çalışan kayığım kalbime seslendi. 'Deniz bize bunu yapıyorsa vardır bir bildiği.' dedi. Oysa ben denizin hiddetinden değil bulduğumu sandığım hürriyetimin yok olacağından korkuyordum.

Mavi Hür KuşWhere stories live. Discover now