Yirmi dört

20.6K 1.8K 972
                                    

Kör nokta denildiğinde çoğunuzun aklına gelen şey büyük ihtimal biyoloji dersinde gördüğü gözün yapısı konusudur. Kör nokta biyolojik tanımıyla gözün ağ tabakasında bulunan koni ve çubuk hücrelerinin bulunmadığı alandır. Bu tanımın yanında belki de çoğu kişinin bilmediği bir hastalık vardır. Kör bakış olarak adlandırılan bu hastalık bir nevi gözle değil de beyinle görmek gibidir. Bu durumdan muzdarip olan hastalar önlerindeki nesneyi görsel olarak göremezler ama o nesnenin orada olduğunu söyleyen biri olduğunda ilginç bir şekilde o cisme uzanıp alabilirler. Kayra için de durum böyleydi. Bir şeylerin yanlış olduğunu,kaçırdığını düşünüyordu. Görsel olarak bunu göremiyordu ama biri ona işte orada bak burası yanlış dese uzanıp o yanlışı düzeltecekti. Ne yazık ki ona böyle yardım eden kimse yoktu. Bu yüzden bazı olaylar kör noktasında kalıyor elinden bir şey gelmiyordu.

Bir haftadır buradaydı. 7 gün 168 saat 10080 dakikadır kendisine yabancı olan hayatının içindeydi. Somut olarak yalnız değildi. Emre,İlker ve Cemre ile birlikteydi. Arkadaşları onu sahiplenmişlerdi ama bir şeyler farklıydı. Ve bu farklılığı bilen tek kişi olması da cabasıydı. Diğerlerine gayet normal gelen bu durum Kayra'nın delirecek gibi olmasına sebep oluyordu. Okuldan sonra her gün birlikteydiler. İlker çoğu zaman ders çalıştıktan sonra yanlarına geliyor Cemre her dakika yanındaydı. Emre ise tanıdığı Emre'den farklıydı. İşte bu farklılık üzüyordu en çok onu. Genç çocuk gerçekten her gün tartışacak birilerini buluyordu ki genellikle bu isim Pamir oluyordu. Çocuk gibi didişip duruyorlardı. Aynı bölümde oldukları için sınıf içinde yaptıkları bir tartışma yüzünden dersten bile atılmışlardı. Kayra ikisini de kulaklarından tutup "Aptallar kendinize gelin. Siz en yakın arkadaşlarsınız."demek istiyordu.

"Yine düşüncelere dalmışsın."

Kayra dikkatini konuşan Ege'ye verdi. Hafta sonu onları görmeye gelmişti. Neler yaptıklarını merak etmişti. Ege ve Işık bir eve yerleşmişlerdi. İki kardeş evden dışarı nadir çıkmışlardı. Kayra onları görmeye geldiğinde ikisinin de ne kadar mutlu olduklarını görmüştü. Şimdi de Işık onlar için kek yapıyordu. Kayra da salondaki koltuğa oturmuş amerikan tarzı mutfaktaki kızı izliyordu.

"Geldin mi?"dedi Kayra. Ege çilek almak için markete gitmişti. Işık kek yapacağını söylediğinde Ege Kayra'nın çilekli sevdiğini söyleyip markete gitmişti. Kayra bu konu üzerinde fazla durmamıştı. Demek ki geçen 5 yılda birbirlerinin her şeyini öğrenmişlerdi. Ne yazık ki Kayra onlar hakkında pek bir şey bilmiyordu.

"Geldim. Çileği Işık'a verip geliyorum. Sana göstermek istediğim bir şey var."

Ege mutfağa girip poşeti tezgahın üstüne bıraktığı gibi mutfaktan adeta kaçarcasına çıktı. Kayra ona gülerken Işık arkasından ona kızıyordu.

"Aman yardım edersin falan Ege efendi."

Ege de gülerek Kayra'nın yanına geldiğinde salondan çıkmışlardı. Kayra onu takip ederken Ege bir odaya girmişti. Kayra buranın onun odası olduğunu biliyordu. Eve dün geldiğinde Ege ona eşofman verdiğinde de bu odaya gelmişlerdi.

"Ne göstereceksin bana?"

Ege yatağının altından küçük bir kutu çıkarıp yatağının üstüne oturduğunda Kayra da onun gibi yatağa oturdu.

"Bazı şeylerin sensiz yaşandığını ve bunları kaçırdığın için üzüldüğünü biliyorum. Bu yüzden de geçen 5 yılda her şeyi fotoğrafladım. Bizi unutmanı istemedim."

Kayra onun yüzüne bakmak yerine açtığı kutuya bakıyordu. Biz derken bahsettiği şeyin Işık ve kendisi olduğunu düşünmüştü. Ege eline aldığı bir düzine fotoğrafı Kayra'nın eline tutuşturdu. Kayra en üstteki fotoğrafa baktığında kendisini gördü. Elinde bir kitap vardı. Büyük ihtimalle habersiz çekilmiş bir fotoğraftı. İkinci fotoğrafta Işık ve o vardı. Birlikte film izliyorlardı. Ellerinde kocaman patlamış mısır kaseleri vardı. Diğer fotoğraflarda çoğunlukla böyleydi. Birlikte markete gittikleri,denizde yüzdükleri hatta Işık'ın saçını boyadığı bir fotoğraf bile vardı.

COINCIDENCE ✓Where stories live. Discover now