Ölüm geldiği anda

85 22 2
                                    

Aşk dokunamadan da sevebilmekti.
Bakışlarla sevişmek yada sesiyle büyülenip, kokusuyla kendinden geçmekti.

Elini uzatmaya bile gerek olmadan, soluğun kadar yakındayken bile uzaktan sevebilmek ise kimileri için ağır imtihandı.

Ece'nin, yüreğine ek olarak Yujin'i hayatına da tamaman kabullenmesinin üzerinden haftalar  geçmişti.
Gecelerini kuşatan kabusları saymazsa Yujin, Ece'nin hayatını sihirli bir deynek değdirmiş  gibi aydınlanmıştı.
Yüzüne ve yüreğine kalıplaşarak oturan hüzünün yerini son bir kaç haftadır tebessüm almış,
en son ne zaman gerçek anlamda kahkaha atığını hatırlamazken, şen sesi Yujin'in yanında duyulur olmuştu.
Yujin'in sıcacık çocuksu gülüşü, sempatik tavırları, sevgi dolu bakışları Ece'nin dünyasını ısıtıp mutlulukla doldursa da, bir aksilik olup bu büyü bozulacak diye ikisinin içinde de korku tohumları yok değildi.

Evde geçirdikleri zamanı flim izleyerek, ormanda koşuya veya geziye çıkarak geçiriyorlarken, bazen de gecenin karanlığına sığınarak çok göz önünde olmayan yerleri seçip şehire çıkıyorlardı.
Arada Ece'nin kana susamış ruhu av isteyerek etraftaki olumsuzluklara kulak kesilsede Yujin, ellerini sıkıca tutup gözlerine sevgiyle bakarak dikkatini dağıtıyor, sonrasında ise hemen bulundukarı ortamdan uzaklaştırıyordu.

Akşamın karanlığını bölen cadde ışıkları altında yan yana ilerlerken, ne sevgili nede arkadaş gibi olmasalarda mutluydular.
Yujin, Ece'nin karşı çıkmayacağını bilsede istemsiz olarak kasıldığını bildiği için elini tutmaya yanaşmazken, yanında varlığını hissetmekten bile memnundu.
Onun için ona dokunmaktan daha önemli olan yanında olmasıydı.
Elbet bir gün kollarını sıkıca sevdiği kadının bedenine dolayıp derin derin kokusunu içine çekeceği günler gelecekti.
O gün gelene kadar gözlerine bakarak ömrünü geçire bilecek kadar garip bir tutkuya sahip olsada bunun düşündüğü gibi kolay olmayacağını kıssa sürede anlayacaktı.

Yujin, parlak ışıklarla süslenmiş vitrinlerin, insanları iyi ağırlamak adına sıcak ortamlar yaratmaya çalışan lokanta ve kafelerin sıralandığı sokakların açıldığı meydanı dolduran şarkıyı duyduğun da hemen tanımıştı.
Aylarca karanlık sokak aralarında birlikte aynı alanı paylaştığı evsizlerden biri olan Fuat abinin, cebinde en değerli varlığı olarak taşıdığı küçük kaset çalarında tekrar tekrar çaldığı şarkıydı.
Fuat abi diye hidap edilse de diğerlerinden yaşça çok büyük olmayan adam, nişanlısını feci bir kaza sonucu kaybedince kendini sokaklarda avare çevirmişti.
Akşamın yanlızlığı bastığında da aşklarının melodisi olan şarkı eşliğinde her gece çocuktan beter ağlayarak sevdiğinin olmayacağı yeni günü acıyla karşılardı.

Yujin, aylarca dinlediği sözleri türkçe olmasına rağmen nerdeyse tamamen ezberlemiş, Fuat abinin, yokluğa aşkına hep saygı duymuştu.
Kendisininde imkasızla sınanacağını neren bilebilirdi.

Aklına gelen fikirle Ece' yi durdurarak
-Dans edelim mi diye sorduğunda yapmak istediği şeyin getirilerini düşünemeyecek kadar yoğun duygular içindeydi.
Ece ani gelen teklif karşısında afallayarak
-Ne diye çıkışınca
Yujin
-Dans edelim diye tekrarladı.
Fuat abinin özlemini bir gün tatma ihtimali varken her anını dolu dolu yaşamak isteğiyle doluydu. Ece'yi incitmeden de her bulduğu fırsatda sevgisini sevdiği kadına hissettirecekti.
Ece
-Fakında değilsin sanırım ama sokak ortasındayız ve etrafta insanlar var diye olmazının gerekçelerini açıklayıp yürümeye devam ediyordu ki, daha bir kaç adım atmadan, bileğini kavrayan elle geri çekildi.

Geri çekildiğin de Ece'nin yüzüne çarpan rüzgar tatlı bir serinlik verse de, göğsü Yujin'in göğsüne deydiği anda vücudunu saran ürpertiyle başlayan ısınma kıssa sürede yanaklarına kadar çıktı.
Hissettiği sıcaklık ses tellerini kurutup etkisiz kılarken vücuduna yayılan, dokunulma hissinin verdiği gerginlik tepki vermesini engelliyor, içinde ki şeytan ise Ece'nin Yujin karşısında bu denli zayıf olmasından dolayı sessizce kuduruyordu.

ECEL  (Ölüm kraliçesi) *TAMAMLANDI*Where stories live. Discover now