"Şimdi daha iyi.Yoğun bakımda daha fazla kalmak istemedi. Tanrım, ne kadar inatçı olduğunu bilirsin.Hastahanedeki prosedürleri birbiri ardına takip etti imza yetkisini kullandı, tüm sorumluluğu aldı ve işte buradayız."

Bakışları kapının kenarında dikilmekte olan gence kaydı, ona doğru birkaç adım attı. Bu genç adamı daha önce görmemişti.Bahar nereye baktığını fark edince Darrow'u henüz tanıştırmadığını fark etti. Pekala, 'Bir cinayetin katilzanlısıyım ve işte bu adam da ülke sınırları katletmemem için bir nevi önlem. Nereye gidersem gideyim benim gölgem gibi peşimde dolanıyor.' diyecek hali yoktu derin bir nefes aldı.

"Hava koşulları ortada bir arkadaşımla geldim, umarım sizin için bir mahsuru yoktur."

Böylesi daha iyiydi.

"Ah, hiçbir mahsuru yok.Hoş geldiniz ben Tyra Ferrell."

Adamın kaşındaki yara bantına bakınca kadının kaşları çatıldı. Bahar bu ufacık mimiği anında yakalamıştı.Tanrım, kalbi göğüs kafesine çarparcasına tozu dumana katıyordu.Ya bir şeylerden şüphelenirse?

Genç adam Bahar'ı yalancı çıkarmak istemiyordu.Hele ki babasının evinde. Kadın 'arkadaşım' dediyse öyle olsundu. Tyra'nın uzattığı eli kendinden emin bir ifadeyle sıktı.Tam tahmin ettiği gibi afeti devrandı.

"Darrow Bowen. Memnun oldum Bayan Ferrell."

Ah, gözlerindeki yanıp sönen soru işaretlerini görebiliyordu. 'Neden Brendan ile gelmedin?' Tabii bir yabancının yanında bunu sormaya kalkmayacak kadar nazikti.Hoş sorsa bile ona ne cevap verecekti ki? Dudakları aralandı yalan söylemeyi pek beceremediği aşikardı.

Tekrar geri, tekrar aşağı çekiliyordu. Brendan ile bu kadar kısa zamanda yaşadıkları onca şey...Onu çamur kaplı lanetli bir çukurun dibine çekmeye çalışıyordu. Biraz hava almaya ihtiyacı vardı.Herkesten uzaklaşmaya. Birkaç saniyelik zaman dilimi boyunca Darrow'la göz göze geldi adamın gözleri şüpheyle kısılmıştı.

Oysa kendisine çok tatlı, nazik ve anlayışlı davranıyordu.Onun için kendi hayatını tehlikeye atmış; birçok şeye katlanmıştı. Onun gibi biriyle olmak kuşkusuz çok daha iyi olabilirdi ; ancak göğsünü sıkıştıran bir gerçek vardı:

Gökyüzü griydi, güneyin tersi kuzeydi ve Bahar Danielle Johansen sonsuza dek yalnızca bir ismi sevecekti.

Baş parmağının yanındaki şeytan tırnağına dokunarak bakışlarını kaçırdı.

"Onu görmek istiyorum. Nere-"

"Odasında, dinleniyor."

Mühürlenmiş kelimeleri yarım kaldı bu bir uyarı mıydı? Babası ciddi bir operasyon geçirmişti rahatsız edilmek istemiyorsa bunu anlardı.Her ne kadar dili 'baba' kelimesini telaffuz etmekten kaçınıyorsa da kalbi öyle söylemiyordu.

Tyra bakışlarını gözlerine kenetledi; Bahar şimdi karmaşık polis merkezinin isini ve pisliğini talan eden kehribar gibi parlayan bir kadına bakıyordu. Pürüzsüz cildindeki lavanta ve dudaklarındaki turunç kokusunu durduğu yerden bile alabiliyordu.Kendisinin leş gibi koktuğuna hiç şüphesi yoktu.Duş almalıydı ama evvela babasını görecekti.

Podyumda yürür bir edayla zarif ve iç gıcıklayıcı bir şekilde kendisine yaklaşan kadına baktı. Son günlerde sarsılmıştı; ancak sevdiğini kaybetme korkusu ondan çok bir şey götürmemişti hala son derece güzeldi. Omuzlarını çıplak bırakan sade ama şık siyah kısa bir elbise tercih etmişti.İncelikli bir ilgiyle tepeden tırnağa süzdü. Bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamış olmalıydı.

PORTOLA VALLEY 2∣ Tamamlandı ♚Where stories live. Discover now