💥༻6.Bölüm༺💥

En başından başla
                                    

"Abimden nefret ediyorsun değil mi ?" Dediğimde gözlerinin kararması bir oldu. Çenesini sıktı. Cevabımı almıştım.

"Bu denli nefret ettiğin bir insanın aynı kandan olan kardeşinden neden çocuk istiyorsun ?" Beni her an öldürecek olması umurumda değildi. Eğer ki benden istediği şeyler olursa zaten ölmüş olmayı dileyecektim. "Abimin kanından, soyundan bir çocuğun olacak." Dedim meydan okuyarak.

Dudakları hafifçe yana kıvrıldı. Gözlerindeki karanlığın yerini küçümseme ve alay aldı. "Boşa çeneni yoruyorsun." Gözlerini gözlerime dikti. "Bana bir çocuk vereceksin, ondan sonra nereye s*ktir olup gideceksen gidersin." Dediğinde bu sefer çenesini sıkan bendim.

Nefretim korkumun önüne geçti. "Abim ne yaptı da bu hale geldin ?" Şansımı gittikçe zorluyordum, her an boğazıma yapışabilirdi. "Senden ne aldı da bu denli zavallı bir çözüm yol-"

"Kese sesini !" Arabanın içinde beni her an parçalara ayıracak aslan gibi bakarken en sonunda sesimi kesmiştim. Gözlerine bakarken içindeki kavuran ateşi ilk defa o zaman gördüm.

Abi..ne yaptın sen böyle ?

"Kenara çek !" Diye bağırdığında gözlerim şaşkınlıkla açıldı. İşte şimdi ölmüştüm.

Fırat korkuyla dönüp bize baktı. "Abi-" itiraz etmesine fırsat kalmadan Sinan bir kez daha bağırdığında korkuyla kenara sindim. Araba orman yolunun kenarında durduğunda Sinan sinirle arabadan indi. Benim tarafıma doğru gelirken Fatih korkuyla bana bakıyordu.

"Ne derse onu yap," dedi fısıldayarak. Kapı açıldığında mengene gibi koluma yapışan ellerden kurtulma şansım yoktu. Beni sürükleyerek arabadan çıkardığında sesimi çıkarmıyordum ama sürekli taşa veya kendi ayaklarıma takılıp düşüyor gibi olduğumda tuttuğu kolumdan beni kaldırıp sürüklemeye devam ediyordu. Kolumdaki baskı canımı yakarken şu anda düşünmem gereken çok daha önemli şeyler vardı. Hayatım gibi.

"Nereye gidiyoruz ?" Dedim tekrar bir taşa takılıp düşmeden önce. Bu sefer dizlerimin üzerine düşerken ellerim çizik içinde kalmıştı. Sargılı bacağım işimi iyice zorlaştırırken acıyla inledim. Gözlerini devirip beni tekrar kaldırdığında kalkmak için bir çaba göstermesem de işte yine ayakta ve sürüklenerek ilerliyordum.

Kalbim korkuyla atarken nefes nefese kalmıştım. O ise sadece önüne bakıyor ve hiç durmadan ilerliyordu. En sonunda yavaş yavaş çevremizdeki ağaçların seyrekleştiğini fark ettim. Dev ağaçların yerini çalılar ve otlar alırken nereye gittiğimizi anlamaya çalışıyordum.

"Nereye gidi-" sözümü kesen dinen merakım olmuştu. Dev şelalenin akıttığı suları hemen önümüzde metrelerce aşağıya iniyordu. Eğer daha iyi bir durumda olsaydım bu güzelliği ağzım açık karşılardım. Hayran olunmayacak gibi değildi. Ardından uzun zamandır merak ettiğim bir sorunun bir kısmı çözüldü.

Kırıkkale'de bu kadar yeşilliğin olmasına imkan yoktu. Yani Kırıkkale'de değildik..

Ben şaşkınlıkla etrafa bakarken beni sertçe öne ittiğinde korkuyla çığlık atıp kendimi yere attım. Dizlerim düşmenin etkisiyle yırtılıp kanarken uçurumla aramda sadece birkaç adım vardı. Rüzgar burada sertçe eserken aşağıya düşmek içten bile olmazdı.

ᴀᴍɪʏᴀɴᴇ ᴍᴀꜱᴜᴍ🕊 (Kırık Kalpler Serisi 1, 2, 3)  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin