Ah, hadi ama adi herifin ona saldırmaya kalkışıp sonrasında değişen tavırlarından bahsetmek istemiyordu.Bu, kuşkusuz işleri daha berbat hale sokardı ki berbatlığın en dibini gördüğünü düşünüyordu.Soğuk havanın ardından ani sıcağa maruz kalan dudakları çatlamıştı. Kuruyan dudaklarını diliyle ıslattı.Tek kaşını kaldırarak bakışlarını kucağındaki ellerine indirdi.

"Tanrı aşkına, saf ayağına yatmaktan vazgeç artık.Memur Decker'dan bahsettiğimi biliyorsun."

Elbette biliyordu; ancak bilmemiş olmayı dilerdi.Dakikalar evvel yüzüne çarpan Decker'ın pis nefesini hatırlayınca yutkundu.

"Onunla konuşacak hiçbir şeyim yok. Benim hakkımda yargısız infazda bulunmaya gönüllü biriydi yalnızca." Tıpkı senin gibi dememek için dilini ısırdı.

"Ona ne söylediniz Bayan Johansen?"

"Hiç. Hiçbir şey."

 Masanın etrafında dolandı öfkeden benzi atmıştı ve gözleri bir ton koyulaşmıştı.

"Sana ona ne söylediğini sordum."

İşte yine senli benli olmuşlardı. Harika!

"Pekala, ona yürüyüşten dönerken kapkaç mağduru olduğumu ve polis merkezinden ifade vermekten döndüğümü söyledim." Acı acı güldü "Sorunuza tatmin edici bir yanıt verebilmişimdir umarım."

Yırtıcı bir kuşu andıran gözleri kuşkuyla kısıldı.Bahar onu izlerken huzursuz olmaya başlamıştı ve odanın kokusu ona çocukluğunda oturdukları dairenin banyosunda, bağırıp çağıran sarhoş babasından kaçmak için saydığı saatleri hatırlatmıştı.

Genç adam başını yana yatırarak seksi bir şekilde dudaklarını yaladı.

"Ve?"

"Hayali bir adamın peşine düşerse kaçmak için vakit kazanabileceğimi düşünüyordum. İşe yaramış görünüyor öyle değil mi?"

Adamın  dudaklarında hafif bir gülümseme belirdi.Tanrım, yaptığı kinayeden ötürü pişmanlık duydu.

Bedeninin askısını is kokusuna emanet eden adam, ağır adımlarla etrafında dolandı, bakış açısından çıktı. Öfkesinin yerini kocaman bir boşluk almıştı.

Camdaki yansımasına bakarak otururken arkasından yaklaştı.Ellerini omuzlarına koydu ve çenesini sanki onunmuş gibi başının üzerine dayadı.Tanrım, ona ait olduğunu biliyordu.Uzanıp bileklerini yakalayarak cebinden çıkardığı anahtarları kelepçelere geçirdi.Camdaki yansımasına bakarken bileklerini kurtarmaya çalıştı.Şu an için kaslı bir erkeğin tutuşundan daha güçlü bir şey olamazdı.Burnuna tanıdık kokusu geliyordu.Esaretin ilkel kokusu.

Kelepçelerin esaretinden kurtulan bileklerine yüzünü buruşturarak baktı.Avuçlarını sulanan gözlerine bastırarak iç çekti.

Bu da nesiydi?

Başını dikleştirdi, etrafındaki gürültünün açılıp kapanan kapıların ya da kalın dosyaların bir önemi yoktu. Tüm olup bitenleri değerlendirmeye çalışıyor parçadan bütüne ulaşmak istiyordu.

Brendan ağır adımlarla karşısındaki sandalyeye yaslanıp rahat bir ifadeyle ellerini başının arkasında kenetledi.

"Bana Daniel Ratner'dan bahset."

Genç adamın sesi gür ve ifadesizdi; Bir kedinin yakaladığı fareyle oynadığı gibi düşünceleriyle oynuyordu.

Dudaklarında tiksintinin izlerini taşıyan bir ifade belirdi.Gözleri meydan okumayla açıldı.

PORTOLA VALLEY 2∣ Tamamlandı ♚Where stories live. Discover now