B.43.

817 88 32
                                    

Hatırlatma

İşin ilginç tarafı benim ne düşündüğümü nereden biliyordu? Bunu öğrenmenin yolu tahmin yürütmek yerine Asya'ya sormaktan geçiyordu. Hemen kendimi toparlayıp gardımı aldım.

"Asya, biraz önce neyi ima etmek istedin, dahası içimden geçenleri aşağı yukarı tahmin edebiliyorsun; sen bunu nasıl yapabiliyorsun?"

🚖🚖🚖

Her hangi bir düşünceye inanıp inanmamak insanın kendi hür iradesine kalmış bir şeydir ama her şeyi biliyor olmak bambaşka bir şeydir; tıpkı Asya'da olduğu gibi...

Ben ne zaman kendi iç dünyama yönelsem orada ne olup bittiğini biliyordu. Peki, bunu nasıl başarıyordu? İşte bu soru benim belleğimde bir muammaydı. "Sen bunu nasıl yapabiliyorsun?" diye sorduğumda Asya, otuz iki dişi açıkta kalarak içten bir kahkaha attı ve yüzüne gizemli bir anlam yerleştirdi.

"Evrim, yanlış hatırlamıyorsam sebebini sana daha önce de söyledim; insanları iyi tanıyorum."

Benim buna inanmamı beklemiyordu herhalde, mutlaka vardı bu işin bir sırrı.

"Yani sen insanları iyi tanıyorsun ve buna bağlı olarak karşındaki kişilerin ne düşündüğünü bilebiliyorsun; öyle mi?" diye sordum ikna olmadığımı anlatmaya çalışarak.

"Aynen öyle ama bu işin eğitimini de aldım diyelim. Evrim, bazen benim asırlık ruh yaşımın olduğunu unutuyorsun."

Asya'ya hak vermemek olmazdı zira asırlık ruh yaşı olduğu doğruydu.

Saçmalıyorsun Evrim...

Bu kez iç sesim de haklıydı... Asya'nın çarpık inançları kendisine aitti. Onu ilgilendirirdi. Bundan bana neydi. Ben neden ona hak veriyordum açıkçası şaşkındım.

Yalnız eğitim aldım dedi... Bu kısmen inandırıcıydı. Hadi diyelim insan tanıma konusunda eğitim aldığına inandık.

Peki, ama zihin okumasına ne diyelim...

Hiç kimsenin bir başka insanın zihnini okuyabileceğine ben şahsen inanmıyorum, çünkü bunun fantastik bir olgu olduğuna inanmak daha akılcı geliyor; gerçekle uzaktan yakından alakası yoktur zira.

Güzellik abidesi Asya'ya inanmayı cidden çok isterdim fakat içgüdülerim ona inanmamam için beni zorluyordu.

Madem gecenin masalına inanıyor görünüp bir başlangıç yapmıştım o zaman masalın sonunu getirmek daha etik bir davranış olurdu. Bende zihnimden geçenleri şimdilik bir kenara ittim ve anın büyüsüne yeniden dahil oldum.

"Asya, biraz önce eğitim aldığını söylemiştin. Bu psikolojik bir eğitim mi? Başka türlü insanları bu kadar iyi nasıl tanıyabilirsin ki..."

Asya'nın çehresine yerleşen ifade de hafif bir gurur vardı. "Evrim, psikolojik eğitim almadım ama insan ruhunu yönetmeyi öğrendim, artı birikim diyelim," dedi ve benim teorilerimi yeniden yerle yeksan etti.

"İnsan ruhunu yönetmek gerçekten ilginçmiş." dedim. Biliyordum kurduğum cümle inandırıcılıktan uzaktı ama yapabileceğim başka bir şey de yoktu.

Asya, cevabım karşısında sanırım kendisini rahatlamak amacı güderek gecenin bakir havasından derin bir nefes alarak ciğerlerine doldurdu. İnce uzun boynunun üzerinde taşıdığı başını süsleyen kızıl saçlarını savunarak yönünü bana doğru döndüğünde koca gözlerini gözlerime dikti. Biraz utanır gibi oldum onu üzdüğümü düşünerek.

"Üzülme Evrim, senin yerinde olsam ben de bana inanmazdım," dedi boğazımı tıkayan sert kitleyi hafifçe yutkundum.

"Seni anlıyorum," dedi bir daha yutkundum. "Fakat bu benim gerçeğim," dedi yüzüme bir tokat yemiş gibi hissettim.

Ben Asya'dan itiraf beklerken; Evrim ben seni deniyordum bütün bunlar saçmalıktan ibaretti, diye. Asya, hâlâ fikrinde ısrarcıydı. Bu ne yaman çelişkiydi böyle.

Benim bozguna uğradığımı görünce sesinin ayarını kısarak fısıltı şeklinde konuştu, "Taksiye geçelim mi?" diye sorarken.

"Geçelim," dedim "nasıl olsa bu gece taksi senin emrinde," diye de ekledim. Onun kısık çıkan sesine kıyasla benim sesimin tınısı buz gibi soğuktu.

Kıkırtıyla gülümserken yanaklarında deniz dalgaları oluşmuştu. "Bana inan Evrim, gerçekten bu gece uzun olacak."

Gülüşüne karşılık verdim. Taksiye geçerken bütün azalarım iç sesimi reddediyordu, çünkü ruhum bir geceyi bin geceye eş tutuyordu.

Taksinin içine geçip oturduk. "Gidelim mi?" diye sordum.

"Gidelim!" diye cevap verdi.

Şehre tepeden bakan bu tepeyi ağırdan yol alarak terk ediyorduk. Bu tepe bana efsane bir gece yaşatmıştı ve her zaman hafızamın köşesinde unutulmaz bir yere sahip olacaktı. İkimiz de eşsiz güzellikteki bu yeri hiç terk etmek istemiyorduk. Hüzünlüydük ondandır ağzımızı bıçak açmıyordu ve biz dakikalarca hiç konuşmadık... Şehrin tenha caddelerine kavuştuğumuzda dayanamayıp sordum. "Suskunsun Asya?"

"Sende öyle!" diye cevap verdi.

Ben suskundum çünkü anlatan oydu. "Senin konuşmanı bekliyordum." dedim.

"Neyi konuşmamı istiyorsun Evrim?" diye sordu.

Ne olursa, senden dinlemek güzel gecenin esrarlı kızı, diye geçirdim içimden.

SON TAŞIYICI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin