Dışarıdan sesleri duyan ve asansörde Pablo'nun saldırıya uğradığını sanan Dany, ne yapacağını bilemez halde adamları  ikişer üçer katlara dağıtmıştı ve ilk nerde duracağını kestiremeden zemin katta bekliyordu. Asansörün sekizinci katta durduğunu gören Dany tekrar hareket etmesiyle yanındakilerle birlikte silahlarını asansörün kapısına doğrultarak beklemeye başladı.

Pablo asansörün durduğunu ve adamlarının silahlarıyla saldırıya hazır halde kapıda beklediklerini görünce asansörden kendini atıp derin derin nefesler alarak aklını toplamaya çalıştı. Cebinden kendi telefonunu çıkarıp bir süre kimi arayacağını bilemeyerek arkasındaki adamlara bağırdı.

"Gülce'nin evinde kim nöbet tutuyordu?"

Birbirlerine şaşkınca bakan adamlar cevap vermekle vermemek arasında kalmışlardı. Çünkü kim olduklarını bilmiyordu.

"Nöbetleri Dany organize ediyor patron biz bilemeyiz. "

Pablo aldığı cevapla merdivenlere yönelip beklenmedik bir çeviklikle üçer beşer atlayarak zemine ulaşmaya çalışıyordu. Her katta arkasından gelen adamların sayısı artıyordu ancak şu an hepsi işe yaramaz görünüyordu Pablo için. Eylül'ün eve varmış olabileceğini hesapladığında olabilecekleri az çok tahmin edebildiğini sanıyordu ancak hırpalanırken bebeğini korumaya çalışan Eylül'ü aklına dahi getirmemişti.  Zemine vardığında asansörsün önünde bekleyen adamların arasında Dany'i gördüğünde adını haykırarak yanına doğru koştu. Nefes nefese kaldığı için söyledikleri tam anlaşılmıyordu. "Gülce'nin evi " diyebildikten sonra ciğerlerine ulaşmayan nefesi, ses tellerine de ulaşamadığından sesini çıkaramamıştı. Kendine üç saniye verdikten sonra "ara" diyebildi. O sırada zemine varan asansördeki kadınların silahlı adamları karşılarında görmesiyle çığlıkları tekrar arttığında Pablo'nun zorla söylediği "nöbetteki" lafını Dany anlayamamıştı. Pablo elini kaldırıp adamlarına doğrulttuğunda çığlık atan kadınları öldürmelerini istemek üzereydi. Aklındaki son çalışan yerlere ulaştığında elini havadan boynuna değil ağzına doğru ilerledi ve komutu alan adamlar kadınları susturmak için harekete geçtiğinde Pablo da Dany'i yakasından çekerek sürüklemeye başladı.

"Gülce'nin evinde nöbet tutan adamları ara hemen! Eylül yanlarında! Zarar vermesinler!" Diyebildiğinde  vücudunu daha fazla taşıyamıyormuşçasına dizlerinin üzerine sertçe yere çöktü. O sırlarda Eylül'ün  aynı şekilde dizlerinin üzerine yere çöktürüldüğünü sonradan öğrenecekti ve sonsuza kadar sürecek vicdan azabının ilk yangınını o zaman hissetmeye başlayacaktı.

Dany şaşkınlıkla telefonunu çıkarıp hızla bir kaç tuşa bastı ancak telefon uzun uzun çalmasına rağmen açılmıyordu. Tam kulağından çekip diğer adamı aramayı düşündüğü sırada telefon açıldı.

"Dany,  ben de seni aramak üzereydim, burada şüpheli bir kadın var. Paket yaptık ne yapalım?"

Dany'i izleyen Pablo, adamın suratının aldığı şekli görünce nerden geldiğini anlamadığı bir güçle ayağa kalkıp Dany'nin elindeki telefonu aldı.

"Yanınızdaki kadının saçının teline zarar verdiyseniz soyunuzu kuruturum!"

Kükremeye benzeyen ses tonu Pablo'nun boğazından yırtılırcasına gelmişti. Pablo, öldürmediklerini tahmin edebiliyordu ancak hırpalandığına da emindi.

"Ambulans çağır! "

Pablo'nun telefonun diğer ucundan duyduğu son ses bu olmuştu. Aklındaki düşünceler çok yanlıştı , gözlerini Dany'nin silahından alamıyordu. Eylül'ü o şekilde görmektense ölmeyi tercih ediyordu ve her şey kendi yüzündendi.

ASLAN'IN PENÇESİNDE  Where stories live. Discover now