ASANSÖR

9.4K 469 29
                                    

Herkese iyi okumalar diliyorum.

                                                   PABLO

Alkolün verdiği cesareti silen sadece içtiği kahve değildi. Pablo, Ant'a savurduğu tehditten pişman olmuştu ancak geri adım atacak durumda da değildi. Marcus'la ettiği sohbet aydınlanma yaşamasını sağlamıştı bir bakıma ama etkisini bu kadar çabuk kaybedebileceğini hiç düşünmemişti. Günlerdir sesini dahi duyamadığı Eylül'ün açılmayan telefonu aklına bir sürü olasılık getirmiş ve sanki hepsi de mümkün ve yaşanmış gibi hissetmesine neden olmuştu.

Yaydan fırlayan ok gibi geri alamadığı tehditlerinin bir kısmını yerine getirmek için Arthur'un kullanmadığı bir kaç mülküne zarar vermek için basit bir kaç düzenleme yaparak sabahın ilk ışıklarıyla birlikte yatağına uzandı. Marcus'un telefonunu yanına alıp almamakta bir süre tereddüt yaşadıysa da yaptığından sonra sıkı bir yumruk atmasını beklediği Marcus'un buna pek takılmayacağını düşünerek uyudu.

Uykusunda çalan bir telefon olduğunu farketmişti ancak açılmamış bilinci, elini telefona uzatmasına engel olmuştu. Tekrar , çok derinlerden gelen , yabancı telefon melodisi ile bu kez uyanabilmiş ve ekranda Eylül'ün adını gördüğü zaman telefon elinde bir süre kalakalmıştı. Nihayetinde çağrı sonlandığında odanın içine çöken sessizlik vicdanının çığlıklarına bir nevi sahne hazırlamış gibiydi. Sabahın erken saatlerindeki çağrıyı belli belirsiz hatırlıyordu ve telefonu açamayışındaki çaresizlik beyninin kıvrımlarına fazladan elektrikler göndererek uyuşmasına neden olmuştu. Elindeki telefonu tereddütle komodinin üzerine bırakarak ayaklarını yataktan çıkarıp soğuk zemine bastı. Duş alıp dün geceyle yüzleşmeye hazırlanmak için adımlarını banyoya doğru sürüyerek ilerledi. Aklında durumu nasıl düzeltebileceği ile ilgili bir yığın senaryo ile duşunu alıp tekrar odaya geçtiğinde hızla üzerini giyinip Marcus'un telefonunu da alarak dışarı çıktı.

Bu durumdan kendini bir tek Marcus kurtarabilirdi ancak yaptırımlarının da çok acımasız olacağına adı gibi emindi. En kısa sürede Eylül'le tekrardan aynı evde yaşamak için başına gelebileceklere razı olduğunu düşünerek hızlı adımlarla Marcus'un odasına doğru ilerledi. Otelin geniş asansörünün gelmesini beklerken ayakkabı bağcığını düzeltmek için eğildiği sırada telefon elinden kaydı ve harekete duyarlı otomatik ekranı açıldı. Yaptığı işe odaklandığından telefonu umursamayarak yerden aldı ve tekrar ayağa kalktı. Asansör çift taraflı açıldığında içinde bir haftadır kabul etmeye başladıkları bir kaç müşterinin de olduğunu gördüğünde herhangi bir muhabbete dahil olmamak için elindeki telefonla uğraşıyormuş gibi bir görüntü sergiledi. Marcus'un telefonunu karıştırmayı asla düşünmediği için sadece dikkatli bakışlarını telefon ekranına tutarak yansıyan görüntüsüne baktı. Yirmi birinci katta asansör tekrar durduğunda Pablo, uzun süreceği belli olan asansör yolculuğundan dolayı bunalmıştı ve iki kadın müşterinin gözlerini çekinmeksizin kendine diktiğinin de farkındaydı. Asansör bu sabah Pablo'yu boğuyordu resmen ve kendi odasını daha alt katlara taşıtmayı bir an aklından geçirdi. Dany'e mesaj atıp sert bir kahve hazırlamasını söylemek için ekran tuşuna bastığında elindeki telefonun Marcus'a ait olduğunu unutmuştu. Aklı binlerce plan ve detayla dolu olduğu için yaptığı ufak dalgınlık, çağrıdan sonra gelen mesajı görmesini sağlamış oldu. Pablo, banyoya girdiği sırada atılmıştı , ekran çağrı ile aralarında bir dakika olduğunu gösteriyordu. Hiç kuşku duymadan Marcus'un ekranına dokunarak mesajı açtığında kapana kısılmış yaralı aslan gibi inlemeye başlamıştı. Asansör, on altıncı kata gelmişti ve Pablo'nun düşünecek hali kalmamıştı. Kapıya vurup çıkmaya çalışırken, aynı anda asansörde olan iki kadın da korkudan deli gibi çığlıklar atarak asansörün bir köşesine sarılarak sinmişlerdi.

ASLAN'IN PENÇESİNDE  Donde viven las historias. Descúbrelo ahora