Bilinmezliğin Korkusu

4 0 0
                                    

Kimbe'de güneş bir kez daha yükseliyordu 17. yılda. Gökyüzü kızıl bulutlarla kaplıydı. Bütün diyarlarda huzursuzluk vardı, yaşayanların neredeyse hepsindeyse, korku. Bu korku dolu günün sonu da korkularla dolu olacaktı zira bilinmezlik herkesin içini kemirmişti.

Gün yükselince ilk önce Kadzum halklarını kendi etrafında topladı. Daha sonra Kadzum'un ırkları Kadzum'u takip ederek kıyılara gittiler. Kıyılarda Sivslerin yaptığı gemilerle denize açıldılar. Arkada hiç kimse kalmadı. Kızıl göğün altındaki kızıl renkte denizde ilerlediler. Kadzum yaptığından oldukça emin görünüyordu. Gece güneş tekrar yükseleceği zaman vardılar başka bir adaya. Burada da gökyüzü kızıldı. Buraya inince de silinmedi yüreklerdeki korku ve bilinmezlik.

Çelik Elfler önce Sivslerin yanına gittiler. Buraya nasıl geldiklerini sordular. Gemilerini gösterdi Sivsler ve sonra tüm Sovyeha Sivslerin geldikleri kıyıya geldiler. Sivslerin tarifleriyle çok hızlı şekilde gemilerini yaptılar. İki günde onlarca gemi oldu. Sovyeha ve Sivsler bindi gemilere, en öndeki gemide Tior vardı. Tior'un önderliğinde, onlarca gemi başka bir adaya vardı, kızıl göğün altından kurtulamamış olsalar da...

Kızıl bulutlar sardı her yeri,
Kaçar mıyız, gider miyiz, bilmem ki.

Nice savaşlar verdik nice kayıplar,

Görürdük de savaşırdık biz korkusuzca.

Önümüzde yüce kral, ardımızda yurdumuz. Dev kılıçlar ve delici oklar,Olmayan düşmana bunlar ne yapar?

Kaç kez ölürüz biz kaç kez dirilir,
Oyunları bitmez mi bu tanrıların?

Korku ve telaşla uyandı Nivrid'in yüce insan kralının halkı tıpkı kralları gibi. Kimse, hiç kimse, ne olduğunu anlamamış göğü seyre dalmışlardı. Bilgeler sarayda toplanmış göğe dair korkularını ve endişelerini dile getiriyorlardı. Nivrid; "Bizler Foma'nın ilk yarattıkları hiçbir malumatımız olmayan bir şeyden korkacak kadar ödlek ya da aklını yitirmiş miyiz? Burada; ateşin de, soğuğun da, büyük topların da işlemeyeceği demirlerin ardındayken neden korkuyoruz?" dedi. Masada bir anlığına sessizlik olmuştu ki kelimelerin tarifsiz kalacağı güzelliğiyle ışığın Hanımı Teorven gözlere göründü, "Bilinmezden korkuyorlar. Bilge olmalarına rağmen, bilge bilinmelerine rağmen, bilememekten korkuyorlar. Lakin korkmanıza lüzum yok. Bu topraklar, siz yüce insan ırkına bahşedilmiş bu topraklar, en yüce tarafından korunmaktadır." dedikten sonra gözlerden kayboldu.

Teorven bir süre sonra Fipi'nin tepesinde görüldü. Fipi, Haja'dan daha alçaktı. Toplantı halindeki bilge ahali, göz alıcı ışığını gördükleri Teorven'in ne yaptığını görmek amacıyla terasa çıktı. Teorven'in sesi tüm Fijeressa'dan duyulacak gibi çıktı. Haykırdığı şey şu sözlerdi; "Yüce'nin ışığı seni içine alsın ta ki sen yitip yok olana kadar!" Teorven gözle bakılamayacak kadar çok parladı. Işığı adeta göğü deldi. Gökyüzünde kırmızı şimşekler çakarken bir anda büyük bir ışık patlaması oldu Fipi'nin tepesinde. Ardından gökyüzü tekrar mavi oldu ve ne kızıllık ne de beyazlık kaldı geriye. Herkes bir anda Fipi'ye koştu. Sarayın tepesine vardıklarında Teorven soluk bir biçimde yatıyordu. Bilge Jerup onun bileğine dokunduğunda öldüğünü anladı ve bunu diğerlerine söyledi. Ardından Teorven'i Fipi'nin tepesinden alıp yatağına götürdüler.

Nivrid saraya dönerken içinde büyük bir alev onu adeta güneydoğuya çekiyordu. Nivrid atladı atına ve yola koyuldu. İçindeki güç onu adeta kendine çekiyordu ve ona yön gösteriyordu. Çok zaman geçmedi ve gün öğlene varmadan güneybatıda içindeki ışığın onu götürdüğü yere vardı. "Hain!" diye bağırdı. Onun hiddetli bağırmasına Heru uyandı. Nivrid kılıcını çekti. Heru; "O öldü mü?" diye sordu. Nivrid içindeki öfkeyi hüzne ve kedere bırakmıştı. "Evet, o kendini feda etti. Gökteki her neyse onu bizlerden aldı." dedikten sonra Nivrid, Heru; "Öyleyse kılıcın başımı gövdemden ayırmadan önce kınını göremesin dedi. Heru da çekti kılıcını çünkü Heru'nun büyüleri Nivrid'e işlemeyecekti. İkili kılıçlarıyla öğleden akşama kadar savaştılar. Sonunda darbeyi hiç tereddüt etmeden Heru'nun başını gövdesinden ayıran Nivrid oldu. Nivrid, Heru'nun ölümünden büyük bir keder duydu. Zira onun tüm yaptıklarına rağmen Heru büyük bir bilge ve önderdi ve belki de Morvel yerine o kral olsaydı bugünler hiç yaşanmamış olacaktı. Nivrid Heru'yu Fijeressa'nın güney toprakları olan Sepfa'ya gömdü. Onun için büyük bir anıt yapılmasını istedi güneyli Sepfalılardan. Nivrid geceyi güneyde bir evde geçirdikten sonra sabah şehrine geri döndü. Fipi'yi büyük bir anıta dönüştüler. Teorven'i yatağından hiç indirmeyip yatağını oki toprağıyla örttüler. Oki toprağı dışarıyla tüm bağlantıyı kesen içinden dışına veya dışından içine hiçbir şey geçirmeyen yoğun bir topraktır. O günden sonra Teorven Vuzlar arasında Onfi yani kurtarıcı olarak anıldı.

Kızıl Göğün AltındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin