11

1.1K 96 36
                                    

Her şey aklımı karıştırıyordu. Söylediği her söz, hissettiği her duygu beni darmadağın ediyor, bu zamana kadar fark etmediğim için aptal gibi hissediyordum.

Böyle öğrenmek istemezdim. Fakat bana olan sevgisini dile getirmesi onun için çok zor olmalıydı. Bunun farkındaydım.

Ancak bana yapılan şeyleri öğrendikten sonra söylemesi beni daha da paramparça etmişti. Beni korumak için elinden geleni yaptığını söylemesi inandırıcı gelmiyordu. Evet, belki yapmış olabilirdi. Ancak etrafım bu korumayı bile geçebilecek, acımasız insanlarla doluydu.
Tabii ki benim saf düşüncelerimi de unutmayalım.

Konuşmamızdan bir hafta geçmişti. Titreyen dudaklarımızın göz yaşlarımızla buluşmasından sonra kocaman bir hafta geçirmiştik. İkimiz de bundan bahsedemiyorduk elbette. Korkuyorduk. Öyle çok korkuyorduk ki, hiçbir şey yaşanmamış gibi davranıyorduk.

En kötü kısmı da buydu işte. Birisini deli gibi severken birlikte olamamak... Sanki aramızdaki ilişki değişirse onu kaybetmekten korkuyordum. Çünkü Jeno böyleydi. Elimden kayıp gidecek gibiydi. Fakat o kadar da pürüzlüydü düşünceleri, elime batıp duruyor canımı acıtıyordu.

Ona alıştığımı düşünürdüm. Ama alakası bile yoktu. Jeno çok farklıydı. Şu ana kadar hiçbir şey öğrenmemiştim onun hakkında. Sadece kendimi kandırıp duruyordum.

Jisung iyileşmişti. Hastanedeyken onu birkaç kez ziyaret etmiştim. Jeno onu korumak için kendini öne atsa bile Jisung daha çok zarar görmüştü.

Yuta ve Taeyong çok güçlüydü. Mental olarak bahsetmiyorum bile... Yüzlerinde tek bir duygu belirmezdi. Tam anlamıyla duvar gibilerdi.

Ben de onların aksine duygusal bir insandım.
Sinirlenirce ağlar, kendimi güçsüz duruma koyardım.
Bundan hiçbir zaman kurtulamadım. Kurtulamayacağıma da emindim. Hayatımdaki her şey beni sinir ediyor ve ben de her biri için ağlamaya hazır hissediyordum.

Normalde bütün zamanımı Jeno ile geçirirdim. Fakat bugün tek başıma okula gidiyordum. Siyah saçlarım pörsümüş bir pırasaya benzerken, Jeno'nun dayak yemesine rağmen ne kadar mükemmel olacağına adım kadar emindim.

Elimde olsa, evden bile çıkmaz kendimi odaya kapatırım. Fakat devamsızlığım o kadar fazla ki, bu yılı tekrar okumaktan korkuyorum.

Tepeden tırnağa siyah bir şekilde, sabah rüzgarının ele geçirdiği, pek kalabalık olmayan yolda yürüyordum.

Aklımdan çok fazla şey geçiyordu. Hangisinin canımı sıkacağına karar bile veremiyordum.

Normalde yakın olan okul, o an o kadar uzakta kaldı ki... Yol boyunca kendimle tartıştım. Her tartışmanın sonunda salak olduğum sonucuna vardım.

Kendimi bu duruma sokan bendim. Serserinin tekine aşık olmayacaktım. En sevdiğim şeylerden vazgeçmeyecektim. Eğer bunu yapamıyorsam, yaşadığım olaylardan ders alıp en yakın arkadaşıma aşık olmayacaktım.

Ama yine her zamanki gibi en tuhaf kararları vermiş, mantıksız düşünceler içinde boğulmuştum.

Birkaç dakika sonra sevimsiz okuluma vardığımda herkesin görüş alanından kaçmaya çalışmadım.
Bir anda, hiçbir şeyi kafama takmamaya çalıştım.

Kimse dönüp selam vermedi, şaşırmadım. Gözlerinin içine boş boş baktım.
Yemin ederim, iyi hissettirdi. Kaçamayacak kadar vahim durumda olduğumu unuttum. Sadece yürümeye devam ettim.

İlk önce Jisung ve Haechan'ın sınıfına girdim. Onlar, bizden bir alt seneydi. O yüzden sınıflarında tanıdık bir yüz yoktu. Bunu her düşündüğümde rahatlıyordum.

there you are | nomin✔️Where stories live. Discover now