61 | TEMİZE ÇIKARACAĞIM

Start from the beginning
                                    

İstanbul'a ilk adım attığımızda garip bir duygu sarmıştı etrafımı. Neredeyse iki ay olmuştu buraya gelmeyeli. Hayatımın on yedi senesi iyi ya da kötü geçmişti İstanbul'da. Her anıma, iyisine de kötüsüne de şahit olmuştu İstanbul. Benim için apayrı bir yeri vardı buranın, yaşadığım semtin.

Gürkan bu hafta açık öğretim sınavları olduğu için yoğun olduğundan dolayı, haftaya birlikte dönmeye karar vermiştik İzmir'e. Evet, Gürkan liseyi açıktan bitirmeye karar vermişti. Garip bir şekilde mantıklı gelmişti. Normal okulu zaman kaybı olarak gördüğü için beyefendi, hem açıktan okuduğu için şirket işlerine de yetişebiliyormuş.

Sonunda hastaneye vardığımızda koşarak annemlerin olduğu yere gitmiştik. Babam bizi koridorun başında bekliyordu. Derhal babama sarıldığımda gözlerimin dolduğunu hissetmiştim. Annemin ayağında küçük bir çatlak olduğu için alçıya alınmış bu yüzden de odasında dinleniyormuş. Hızlıca onun yanına ilerledik. Annemi gördüğümde az önce akmayan yaşlarım süzülmeye başlamıştı bile. Koşarak yanına gittim ve moraran alnını öptüm. Ardından sıkıca sarıldım anneme. Arkadan vuran araba yüzünden başını cama vurmuş ve önlerindeki arabaya vurunca da ayağını çatlatmıştı. Babam anneme nazaran çok daha iyiydi. Çünkü o sırada annem kemerini çıkartmış yere düşen telefonunu arıyormuş. Annemi kemerini çıkardığı için tatlı tatlı azarlarken, babamı da kemerini çıkartmadığı için tebrik ediyordum. Kemer gerçekten hayat kurtarıyordu. Herkesin kesinlikle kullanması gerektiğine inanıyordum.

"Ah deli kızlarım benim. Eee anlatın, siz nasılsınız?" Anneme sırıttıktan sonra Havva'nın, yani onun istediği gibi söylemek gerekirse 'ablamın', anlattıklarını dinlemeye koyuldum. Babamızın burada olmasını önemsemeden Çakır'dan, eniştemden, bahsediyordu. Onu her ne kadar gözlerimle uyarmaya çalışsam da dil çıkartıp anlatmaya devam etmişti. Gözlerimi devirdikten sonra Havva'nın susmasıyla ben de okulu ve alışma sürecini anlattım. Annemin sinsi bakışlarından Gürkan'ı anlatmamı istediğini görüyordum fakat o biraz zordu.

Birkaç saat sonra annemi hastaneden çıkartıp eve gitmiştik. Havva ve ben yemeği hazırlarken onlarda odada 'hangi filmi izlemeli' konulu tartışmalarına son soluk devam ediyorlardı. Havva'yla onların hallerine kıkırdarken bir yandan da sofrayı hazırlamaya koyulmuştuk. Pişen yemeklerin kokusu evi bir güzel sarmalamıştı resmen. Havva gerçekten güzel yemek yapıyordu (İki yıl aileden uzak yaşamanın faydaları.). Sonunda yemeğe oturduğumuzda annemin şen kahkahaları çekmişti dikkatimi. Öz babama dair konuları açmamam için kendimce yeni bir neden daha bulmuştum. En sonunda öğrenecekti zaten öyle değil mi? Elimde birleşmesi gereken çok parça vardı ve babam yapbozları çok severdi. Buradan da anlaşılacağı gibi, yapboz gibi bir sistem geliştirmişti kendince. Böylelikle bana küçükken öğrettiği bu oyunda onun nasıl hareket ettiğini bilerek hareket edecektim. Yaptığımız bin, iki bin parçalı yapbozları hatırlayınca burukça gülümsedim. Yaptığımız yerine 'yaptığı' kelimesi çok daha uygun olacaktı çünkü henüz o zamanlar çok küçük olduğum için babam parçayı bulurdu ben de gösterdiği yere yerleştirirdim o kadar.

Masayı topladıktan sonra film izlemek için mısır patlatmış ve annemin 'kova' diye adlandırdığı bardaklara kola doldurmuştuk. Cipslerin tabaklarını da hazırladıktan sonra mutfağın ışığını kapatıp, salona geçmiştik. Ellerimizdekileri annem ve babamın önündeki sehpanın üzerine koyup, oturduk.

Film bir süre sonra beni sıkınca yavaşça sıvıştım annemle ablamın arasından. Sanki asırlardır gelmiyormuşum gibi üst kata, kendi odama çıktım. Kapısında bir duraklama yaşasam da, ardından yavaşça indirmiştim kolunu. Kapıyı ardına kadar açmıştım fakat içeri girecek cesareti toplamaya ihtiyacım vardı sanırım. Ardından kendime düşünme fırsatı bırakmadan girdim odaya. Yavaş adımlar atarak aynamın önüne geldiğimde, geçen onca zamanı düşündüm. Nasılda akıp gitmişti günler. Sanki her biri kopartılan takvim yaprağı gibi savrulmuş olsa da, kötü zamanlarım olmuş olsa da bana anımsattığı anılar hep güzellerdi. Yüzümde cılız bir gülümseme belirdi. Ruhumdaki acıları hissediyordum fakat artık o kadar acı verici değillermiş gibiydiler. Hepsine bir teşekkür borçluydum. İrademin sağlam olmasına büyük katkıları vardı ve tabii büyümemi de sağlamışlardı o yaralar...

Romantik Komedi [TAMAMLANDI]Where stories live. Discover now