"Seni özlediğim," dedi gülümseyerek. "Seni çok özlediğim ve daha erken gelmeyerek aptallık ettiğim." Harry cevap vermek üzereyken Draco elini hafifçe kaldırdı. "Ben bitirene kadar bekle. Aklımda ne varsa hepsini dökmem gerekiyor. Aklımdan geçen hiçbir şeyi orada tutmayacağım, anladın mı?"

      Harry nefesini tutarken kafasını salladı. "Tamam."

      "Seni özledim," dedi bir kez daha, gözlerinin içine bakarak. "Yanında olmak bana iyi geliyor. Günlerdir ilk kez bu kadar iyi hissediyorum. Ayrıca şu- şu Hufflepuff'tan nefret ediyorum çünkü yanında olması hoşuma gitmiyor." Derin bir nefes aldı ve yavaşça bırakırken dökülmek üzere bekleyen cümleleri sıraya koymaya çalıştı. "Bağ koptuktan sonra hislerimin kaybolduğunu sandım ama öyle görünüyor ki kaybolan benmişim. Sen o kadar güzel seviyormuşsun ki, senin sevgin kaybolduğunda kendi hislerimin farkına varamadım. Sonra da bıraktığın boşlukta hislerimi bulacağım derken kayboldum. Oysa yapmam gereken çok basitmiş; seni bulmam yetermiş. Çünkü- yani şu an ben hiç de kaybolmuş hissetmiyorum, Harry. Üzgünüm. Seni üzdüğüm için çok çok çok üzgünüm."

      Harry duyduklarının şaşkınlığını yoğun bir şekilde yaşarken kalbinin yerinden çıkacağını düşündü. Draco'yu manipüle eden bir bağ yoktu ve buna rağmen söylüyordu bunları. Harry ise kabusa dönmek üzere olan bir rüya görmüyor olmayı diliyordu.

      "Aklımdan bunlar geçiyor işte," dedi rahatlamış şekilde. "Ve bir de..."

      "Bir de ne?" diye sordu Harry.

      "Bir de seni sevdiğim." Gülümsemesinin yerini tamamen ciddi bir ifade aldıktan sonra kendinden emin şekilde ekledi. "Ve bunu söylemek için saçma sapan bir bağa ihtiyacım yok, Potter."

      Draco sustuğunda garip bir sessizlik oluştu. Harry'nin bir şeyler söylemesini bekliyordu ama sessizlik uzadıkça elinde olmadan stresi artıyordu. "Ben bayılmadan bir şey söylemeyi düşünüyor musun yoksa-"

      Harry, Draco'yu dudaklarıyla susturduğunda ilişkilerine ait negatif ne varsa kaybolmaya, günlerdir cebelleştikleri düğüm kendiliğinden çözülmeye başladı. Birbirlerinden ya da sevgilerinden şüpheleri yoktu artık. Bağın koptuktan sonra ardında bıraktığı boşluğu, tamamen kendilerine ait sevgiyle kapatabileceklerini biliyorlardı. Draco daha erken gelmemenin pişmanlığını, hissettiği mutlulukla kolayca bastırıyorken dudaklarında soluklandığı genç adama sıkıca sarıldı.

      Dudakları ayrıldığında, "Ben de," diye mırıldandı Harry. Draco'nun nefesini hala dudaklarında hissediyorken gülümsedi.

      "Sen de ne?"

      "Özledim," diye cevapladı ve aldığı küçük bir öpücüğün ardından yeniden konuştu. "Kıskanıyorum. Yanında olduğum için iyi hissediyorum. Ha, bir de... Seviyorum."

      "Hey," dedi Draco başını biraz geri çekerek ve gözlerini kısarak. "Buna kopya çekmek denir."

      "Şikayet etme, Malfoy," dedi gülümseyerek. "Şikayet etmek için fazla güzel bir an."

      Draco gülümsedi ve bir kez daha sarılırken yüzünü boynuna gömüp derin bir nefesle kokusunu içine çekti. Ufak bir parçasının hala karmakarışık olduğunu biliyordu ama bu kokuya yakın olduğu sürece bütün sorunların çözüleceğinden şüphesi kalmamıştı. Olmak istediği yerde -tamam, olmak istediği yer sayılmazdı- ama kesinlikle olmak istediği kişiyle, olmak istediği durumdaydı.

      "Sadece emin olmak için soruyorum," dedi Harry, sarılmaya devam ederken. "Kovuk'ta olduğunun farkındasın, değil mi?"

      "Düşünmemeye çalıştığım gerçeği yüzüme vurduğun için teşekkür ederim, Potter." Geri çekilip yüzüne bakarken gözlerini devirdi. "Eğleniyorsun, değil mi?"

Nightmare | DrarryWhere stories live. Discover now