''Tam dört saattir''

''Allahım sen sabır ver.İşine bak lan getirtme beni yanına.Bu yaştan sonra ellerimin tadına bakarsan hiç şaşma derim''

''Bende bu yaştan sonra Annemden fırça yersen hiç şaşma derim''dedim sanki bu sözleri ben  söylememişim gibi hiç bozuntuya vermedim.

''Ben Ananın gönlünü almasını iyi bilirim ama sen yediğin dayakla kalırsın.Ehh artık gelinime derdini sen anlatırsın''

''Off Baba yaa kaldır şunu''

Zafer kazanmış bir savaşçı gibi sırıttığında gülümsedim ve tekrar elimizde ki işe odaklandık.Yaklaşık bir saat sonra her şey bitmiş herkes dinlenmek için bir köşeye çekilmişti.Çalışanlarla kendi aramızda muhabbet edip,fikir alışverişi yaparken birden babamın bakışlarının değiştiğini görüp,gözlerinin takılı kaldığı tarafa döndüm.Tozu dumana katarak gelen arabanın kime ait olduğunu çok uzakta olsa hemen anladım.Bu Hasan ağa'nın arazi aracıydı.

Hemen ayağa kalktım ve kötü bir şeyler olmaması için dua ettim...

Kerim'e mi bir şey olmuştu?

Yoksa Demir ağa sevdiğini mi bulmuştu?

Şehmuz aklımın ucundan bile geçmiyordu çünkü onlar Urfa'ya gitmişlerdi.Adam karısını ve oğlunu resmen konaktan kaçırmış ve tatil yapmaya gitmişti.

Öyleyse derdi neydi bu sikik kafanın?

Neden bu şekilde,böylesine mucurlu bir yolda son hızla geliyordu?

Derin bir nefes aldım ve ne kadar gergin olduğumu kimseye belli etmeden aracın hızla bulunduğum yere gelişini seyrettim.Ve nihayet aracın motoru bile durmadan şoför tarafına geçtim ve sürücü koltuğunda yer alan Hasan'nın en güvendiği adamına baktım.

Bakışları hiç de hayra alamet değildi...

''Hasan ağa'ya bir şey mi oldu''diye sordum çünkü aklıma ilk gelen soru buydu.Yani daha başka ne olabilirdi ki?

''Dilini mi yuttun oğlum konuşsana''dedim bu sefer sesimi yükselterek.

''Beyim...''

Bakışlarını kaçırması gözümden kaçmamıştı.Bir an duruşumu dikleştirdim ve adamın gözlerine baktım.

Gözlerine baktım ve işte orada korkunun kokusunu aldım.

''Söyle''dedim başka söze gerek duymadan.İyiydim,güler yüzlü ve aynı zamanda merhametliydim fakat beni bilenler iyi bilirdi ki zalim olduğum zaman kimseyi tanımazdım.Diğer yüzümün ne kadar çirkin olduğunu bilsem de sevdiklerim için asla göstermekten çekinmezdim.Pençelerim sabırla bilenir ve çıkmak için hiç acele etmezdi.Ama o pençe çıktığı zaman karşıdaki her kimse vay haline.

''Ağam karınız''

Karım...

Feridem...

Adamın yüzüne baktım anlamsız bir şekilde.Sonra boğazından tuttuğum gibi yastığa dayayıp kulağına eğildim.

''Seni şuracıkta gebertmeden karıma ne olduğunu söyle''

Babamın araya girmesiyle adamdan ayrıldım ve söyleyeceklerini can kulağı ile dinlemeye çalıştım.Canım yanıyordu.Ona bir şey olması demek benim ölmem demekti.İnsan nefesi olmadan nasıl yaşardı?O benim nefesimdi,o benim her şeyimdi.

''Pazar alışverişi yaparken kimliği belirsiz biri tarafından saldırıya uğradı''

''Saldırıya uğradı?Benim karım...Benim canım Feride Çelebi saldırıya uğradı öyle mi?''dedim boğuk ses tonumla.Bir şeyler boğazımı sıkıyor ve konuşmamı engelliyordu.?

FERİDEWhere stories live. Discover now