0.1

3.3K 146 34
                                    

Ellise, 911

__

"Destini..."

"Hım?"

"Tamam buldum." Diye mırıldanıp masadaki karışıklığın altında kalmış gözlüğümü alıp çantama attım.

"Gidiyor musun? Birlikte çıkalım." Dediğinde hızla kafamı salladım ve çantamı sırtıma atıp saçlarımı kaşıdım. Saatlerdir oturmaktan bacaklarım ağrımıştı.

Destini açık kısa kahve saçlarını açık bırakmıştı ve saçlarıyla aynı tondaki hatta daha çok sarıya kaçan gözleriyle bana bakıp gülümsedi. Onunla burada çalışmaya başladığımda tanışmıştım. Yaklaşık bir sene olacaktı ve onu çok fazla tanımıyordum bile. Sadece üniversite için para biriktirmeye çalışan kendi halinde bir kızdı.

"Hadi gidelim." Diye söylenerek çantasını koluna taktı ve önden ilerlemeye başladığında onun peşinden gittim. Saat gece 2'ye yaklaşmıştı. İki katlı binanın alt katında 4 oda ve her odada üç kişi vardı. Üst katta da patronun ofisi, depo vesaire ıvır zıvırdı. Normalde bunlar alt katta olurdu ama pek anormal patronum Edgard böyle dizayn etmişti.

Binadan ayrıldığımızda içeride terlediğimde çıkardığım ceketi giyip ellerimi ceplerime soktum. "Ee sonunda beğendi mi çizimleri senin şu dengesiz dövmeci?" hoş tınılı sesi sokakta yankılanırken ileride yürüyen bir adam kısaca dönüp bakmıştı.

"Yine söylendi ama yaptım yani sonunda. Kıllı koca bir sırtı tıraş etmeden gelmesi çok normalmiş gibi iki saat onu öğüre öğüre tıraş etmeme söylendi. Ciddi ciddi."

Kıkırdadı. "Ben de bugün sigara için dışarı çıktığımda birisiyle tanıştım. Hoş bir çocuk. Yarın randevumuz var."

Ona dönüp gülümseyerek baktım. "Kısa günün kârı mı deniyordu ona?"

"Ya..." diye gözlerini kaçırdı. "Yarın senin şu çocuğun şarkı söylediği mekana davet ettim. Gideriz değil mi?" diye sorduğunda yarınki olayı tamamen unutmuştum o psikopat dövme hastasıyla uğraşırken.

Elimle alnımı ovalarken kafamı salladım. "Evet. Gideriz. Sorun yok."

"Görüşürüz yarın." Bana kısaca el sallayıp veda ederek benim evime bir sokak kala sola dönüp ilerledi.

Fransa'dan nefret etmiyordum. Annem ve babam kendi hayatlarına devam ederlerken benim de kendi hayatımı kurmuş olmam burada olabilecek bütün sorunları ortadan kaldırıyordu. Onlar başka bir şehirdeydiler, özlem olabilirdi ama buna alışmıştım. Özlemek canlı kalıp arada yoklasa da, buna alışınca kalbimi geçemiyordu.

Apartmanın kapısını anahtarımla açıp iterek içeri geçtim ve hızla merdivenleri çıkıp giriş katındaki dairemin kapısını da açıp içeri girdim. Karanlık ortamda ayakkabılarımın biri sağa biri sola giderken ceketimi çıkarıp portmantoya bıraktım ve çantamı da çıkarıp bir kenara koydum. Salonun ışığını açtığım gibi salonla mutfağın birbirine nasıl karıştığı ile yine karşı karşıya kaldım. Gitmeden önce toplayamamıştım çünkü gece uyuyacağım uykuyu gündüz uyumuştum ve akşam uyandığımda da yemek yiyip çıkmıştım.

Derin bir soluk verip mutfağa girerek ince kazağımın kollarını sıvayarak yemek masasında bıraktığım tabak ve çatalları toplayıp makineye tıktım. Ardından onu çalıştırırken salona geçip gün boyu yatağım bellediğim büyük L koltuğun üzerindeki battaniye ve yastığı odama götürüp hızla topladığım yatağın üzerine katlayıp bıraktım. Salona geri döndüğümde orta sehpadaki atıştırmalıkları alıp mutfağa taşıyıp masayı sildim. En son elektrikli süpürgeyi çalıştırıp çalıştırmamak arasında kaldım ama rahatsız üst komşumun sert bir aletle tavanıma geçireceği darbeleri dinlemek istemiyordum.

LolitaWhere stories live. Discover now