1. Bölüm

17.1K 515 51
                                    


Herkese merhaba, yeni bir kurgu. Dilerim beğenirsiniz.
Lütfen başladığınız tarihi köşeye yazın, 🙏 Yorumlarınız ve oylarınız çok kıymetli.
Şimdiden teşekkürler.
Keyifli okumalar....

Ekim 2019

Demir kapının, ağır kasvetli sesiyle birlikte bakışları kapıya döndü Kenan'ın, elinde uzun süredir duran çayıyla birlikte daldığı derin düşüncelerden sıyrıldı.
Gelenin kim olduğunu biliyordu, buraya ilk geldiği günlerde Kenan'a türlü zorluklar çıkarmıştı, Gardiyan Şevket, emekliliğine pek birşey kalmamıştı, bundan dolayı artık etliye sütlüye hiç karışmıyordu. Aslında iyi bir insandı, ama bu iyimserliğin burda başına bir sürü dert açmasının ardından, kendini herkese karşı izole etmeyi öğrenmişti. Büyük ihtimalle, emekli olduğunda kapıda bıraktığı iyi insanlığıyla, buradan kol kola gideceği günü sayıyordu. Uzun boyu, dökülmüş kırlaşmaya başlayan saçları ve ne mahkumlar geldi geçti edasıyla, Kenan'a doğru gür sesiyle seslendi.

-Kenan müdüre hanım seni çağırıyor, gidelim hemen.

Kenan ağır ağır doğruldu, yanındaki mahkum arkadaşı Selim'e bakıp yüzüne acı bir tebessüm yerleştirdi, elindeki çay bardağını ortadaki masaya bırakıp Gardiyan Şevket'e doğru ilerledi, koğuştaki otuzüç mahkum ve kendisi neden çağırıldığını biliyordu.
-Gidelim bakalım.

Çıktıkları uzun koridordan sonra, avluya açılan demir parmaklıklar da, aralandığında kendisini uzun zamandır gökyüzüyle buluştuğu tek yerde buldu, başını gökyüzüne kaldırdı, iri bedeniyle omuzlarını dikleştirip gökyüzünü seyre daldı, gri bir hava vardı semada, sonbahar gelmişti artık. Hep en temiz havanın sonbaharda olduğuna inanırdı, derin bir nefes çekti içine tekrar ve tekrar, bırakmak istemedi nefesini. 

-Hadi Kenan müdüre hanımı daha fazla bekletmeyelim, yarından sonra bu havayı istediğin yerde, istediğin kadar içine çekebilirsin.

Söylenerek Kenan'ın önünden geçti. Başka şartlarda, başka bir yerde, bu gardiyanla karşılaşsaydı iyi bir dostlukları olabilirdi, ama burası dostluk barındırmıyordu.
Kenan büyük adımlarla avluyu geçip, diğer demir kapının açılmasını bekledi, idare ve revir ayrı binalardaydı. Mahkumlar ise diğer  binada kalıyorlardı, iki koca binanın ortasında duran avlu ve bunu birleştiren üç metre yüksekliğinde telle örülmüş duvarlar, işte burası gerçek bir hapishanede olduğun hissini veriyordu. İnsanla birlikte zamanın direnemediği tek yer, sonrası sadece çürümüşlük.. Ünlü bir şairin dizeleri takıldı aklına ' Ejderha olsan kar etmezdi ...' buralarda.

Resmî olduğu uzaktan bile anlaşılan kapının önünde durup, kapıya vuran gardiyanla birlikte beklediler. İçerden gelen sesle odaya girmişlerdi. Geniş büyük odada, bir kadın elinin değdiği her köşesinden anlaşılan, saksıdaki çiçeklerin bıraktığı temiz hava ve tarifsiz kokuları insanda mahkümiyet değil, özgürlük hissi uyandırıyordu, en yalancısından.

Karşısında koltuğunda oturan otuzlarını geçmiş genç, alımlı bir okadarda saygın Sema hanım, yeşil gözlerinin sakladığı gözlüklerle Kenan'a bakıyordu, gözlerindeki o nemi ve umut kırıntılarını Kenan'dan başkası bilemezdi.
- Gel Kenan otur şöyle. Siz çıkabilirsiniz Şevket bey.
.....

Sema karşısında oturan Kenan'ı sonsuza kadar izlemek isterdi, beş yıldır bu hapisanede görev yapıyordu, Kenan'ı ilk gördüğünde kalbinde bıraktığı heyecan her gün katlanarak büyüdü durdu. Onunla ilgili herşeyi biliyordu, duygularını Kenan'a defalarca belli etmişti, ne Kenan ona bir yol vermişti nede, kendisi bu yoldan dönmüştü. Derin bir nefes çekti içine, son umut kırıntısının peşine düşecekti. Keşke bunuda yapsaydım dememek için.
-Yarın tahliye oluyorsun Kenan, burda kaldığın altı yıl boyunca avukatın dışında tek bir ziyaretçin bile olmadı. Eğer istersen buradan çıktığında, dışarısı için sana yardımcı olabilirim, yani Ankara'da sana kalacak bir yer ve iş imkanı sağlayabilirim.

Sema'nın heyecandan birbirine kenetlediği elleri terliyordu, her ne kadar dik ve resmî durmaya çabalasada, içindeki bütün duygular sanki Kenan'ın ayakları altına serilmişti, ona hiç bir zaman açık bir kapı bırakmayan Kenan'ın, sonsuza kadar hayatından çıkıp gitmesi boğazını düğümlüyor nefes aldırmıyordu, içinde hep aynı dua ' lütfen hayır deme artık' diye geçirdi. Hala gözlerine bakmayan  Kenan'a tüm dikkatini vermişti.
Başını kaldırmadan cevap verdi genç adam,

- Ankara'da kalmayı düşünmüyorum, memleketim Antalya'ya döneceğim.
Sema yutkundu son bir çırpınışla devam etti, yeterki bir bağı olsundu.
- Ailenin Antalya'da olduğunu biliyorum, istersen oradada yardımcı olabilirim yani iş konusunda, sana yardımcı olabilecek dostlarım var, burdan önceki görev yerimdi  Antalya.

Kenan sonunda başını kaldırıp Sema'nın nemli yeşil gözlerine baktı, hiç bir duygu barındırmadan konuşmaya başladı.
- Bugüne kadar ki bütün yardımlarınız için sağolun. Hayatımın bundan sonrası için bir planım yok. Başka bir şey yoksa koğuşa dönüp eşyalarımı toplamalıyım.

Sema' nın bütün çabaları nafileydi, ortada gönüllere açılacak bir kapı bile yoktu. Kenan'ın yüreği uçsuz bucaksız taş duvarlarla örülüydü. Müdüre Sema beklediği son umut kırıntısınıda içinden yolcu etmişti, karşısında duran soğuk, ruhsuz bakışlar ardına.
Bu gönül sayfası tek bir kelime bile yazılmadan kapanmıştı artık.
Ağır bir şekilde ayaklandı Kenan, Sema' nında ayağa kalkıp elini uzatmaktan başka çaresi kalmamıştı.
- O halde yolun açık olsun Kenan, dilerim bundan sonraki hayatında mutlu olursun, tanıdığım bir sürü insandan daha çok hak ediyorsun.

Kenan uzatılan ele bakıp elini uzattı, kullandığı kelimeler ona komik gelmişti, yanlış anlaşılmasaydı uzun bir süre buna gülebilirdi.
-Artık mutluluk peşinde değilim. Sizin doğru kişiyle bulmanızı dilerim.

Arkasını dönüp gitmişti genç adam, Sema üzerinde dünyanın bütün ağırlığıyla çöktü koltuğuna, gözleri artık nemli değildi, içinde beslediği herşey gözlerinden siçim gibi yaşlarla akıp, ellerine dökülmeye başlamıştı. Tek başınayken saklanmanın ve utanmanın gereği yoktu, o da öyle yaptı.
.....

🍀🍀🍀🍀🍀🍀

YIKIM  ( TAMAMLANDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin