B.12.

3.5K 253 288
                                    

Selam, taksinin seçkin yolcuları...

Kitabımız yavaştan..ve..emin adımlarla..sizlerin sayesinde büyüyor...

Yeni bir bölümle biz geldik;)

Görev➜ önce ⭐ yıldızı yakalım sonra kitap ve karakterler hakkında yorumlar bırakalım.

Okumaya başladığınızda saati buraya yazın➜

Şu arkadaşı➜ebri__bahar takip ederseniz sevinirim. Kendisi bu konuda biraz dertli);

Hatırlatma

"Hem paramı hem canımı aldı."

Başımdan aşağı kaynar sular boca edilmişti ama ben soğuk soğuk terlemeye başlamıştım. Bu soğuk havada vücudum hem yanıyor hem üşüyordu. Utanmasam tutmayın beni diye bas bas bağırıp firar edesim vardı.

Yoksa bu kız öbür taraftan kaçmış bir firari miydi?

🚖🚖🚖

"O gece canımı almıştı ama sadece canımı."

"Sadece canımı" derken neyi kastediyordu anlayamamıştım. Canını aldıysa geriye ne kalıyordu ki, çıplak bir bedenden başka?

Yalanım yok. Asya'dan duyduklarım beni ciddi ciddi etkisi altına almıştı. Söyler misiniz bana hangi insanı etkisi altına almaz; sonuç olarak anlattıkları sıradan şeyler değildi.

Başını kaldırıp bana doğru bakarken inceden bir meltem esti ve savurdu koyu kızıl saçlarının kokusunu bana doğru. Geceye vurgun irice kara gözlerine çok şeyler hapsetmişti. Bunu bariz bir şekilde görebiliyordum. Bakışlarına hapsettiği gizem, benim uçuk kaçık aklımı da alıp götürmüştü kendi öz diyarına...

"Evrim, biliyor musun?" diye sorarken masum bir bebek saflığına sığınmıştı yumuşacık çıkan ses tonu.

Eyvah, diye geçirdim aklımın kıyısına vuran serzenişlere. Yine afili bir soru geliyordu.

Haksız mıyım ama... Ne zaman "Evrim, biliyor musun?" diye bir soru sormaya kalkışsa arkasından beni bilinmez ufkun koynuna atıyordu; uzak doğunun kızı...
Uzak doğunun kızı diyorum zira ne zaman "Asya" ismini zikretsem bana doğu ülkelerini çağrıştırıyordu.

"Neyi Asya?" Biliyorum sorusuna soruyla karşılık vermiştim ama takdir edersiniz ki farklı bir seçenek hakkım da yoktu.

Ben gardımı almış beklerken Asya, yine nevrimi döndürecek soruların arifesindeydi. Bunu onun dalgın bakışlarından anlayabiliyorum.

"İnsan ruhunun ölümsüz olduğunu?"

Biliyor muydum, bu kez evet... İnsan ruhunun ölümsüz olduğunu zannımca bilmeyen yoktur. Benim onlardan neyim eksikti ki.

"İnsan ruhunun ölümsüz olduğunu biliyorum Asya." Cevabım karşısında kasavetinden arınmıştı göz bebekleri.

Tekrardan konuşmaya yeltendiğinde, önce kuruyan dudaklarını ıslattı. "O gece Evrim, bir can ölürken başka bir can doğuyordu, " dedi ve birçok konuda olduğu gibi bu konuda da ısrarcı görünüyordu.

Ben yine aklımın karmaşık köşelerinde kalakalmıştım, "Nasıl, anlamadım?" diye sorarken

"Can tenden ayrılınca başka bir tende hayat buldu..." dedi.

Şöyle ki, duyduklarım karşısında ruhumun bedenimi terk edip gitmesi an meselesiydi.

"Bir dakika Asya, bunu biraz daha açıklar mısın?" dedim.

"Hatırlıyor musun, sana ruh göçünden bahsetmiştim?" dedi.

"Evet, hatırlıyorum!" dedim.

"İşte o gece hırsız sadece fani bedenimden canımı almıştı. Bedenimden ayrılan ruhum aynı dakikalarda doğan kız bebeğin ruhu oldu ve o bedende hayat buldu. Yeni doğan bebeğin adını Asya koydular."

Akıl tutulması yaşamam ve dilimin dimağıma yapışıp lal olmam hiç de olağan değildi.
Şoför bir baba ölmüştü ama Asya bebek olarak doğmuştu?

"Benim buna inanmamı beklemiyorsun herhalde, çünkü bu çok saçma," diye fikrimi beyan etmiştim ama zihnimin ücra köşelerinden bir yerlerde delişmen bir soru; acaba olabilir miyi fısıldıyordu.

Issız ve ücra köşelere yerleşen acaba fısıltılarına iç sesim kendince açıklama yapmak isterken; senin inancına göre böyle bir şey yok, soruyu cevapsız bırak Evrim, diyordu. İç sesim ruhuma baskı uyguluyordu ama ben şimdi ona kulak verip inançları tartışmayacaktım.

Benim tek amacım Asya, nasıl bir oyun içindeydi onu öğrenmekti ama itiraf etmeliyim ki anlattıkları cezbedici ve dinlemeye değer şeylerdi.

Kendi iç hesaplaşma ve yorumlarıma bir süreliğine ara verdim çünkü önceliğim kafa karışıklığı yaratan söylemleri açıklığa kavuşturmaktı. Başka türlü işin içinden çıkmak mümkün görünmüyordu. "Kafamın karıştığı doğrudur. Bana anlatmaya çalıştığın inancıma aykırı şeyler. Ona rağmen doğru anlayıp anlayamadığımı sana teyit ettirmek istiyorum."

"Kafa karışıklığını anlıyorum. Sıradan olgular duymuyorsun, inanıp inanmamak da senin sorunun. Yalnız tekrara düşmek istemem. Benden farklı açıklama duymayacaksın."

"Pekâlâ, Şoför baba senin bir önceki halin, burası tamam? Bu gece sen öldürüldün ve doğan kız bebek de sen oluyorsun, doğru anlamış mıyım?"

Asya, hevesli bir şekilde iki üç kez üst üste el çırptı. "Bravo üstün bir performans sergiliyorsun Evrim," derken.

İnanamıyorum ya resmen bu çılgıncaydı. Yalnız beni takdir mi ediyordu yoksa dalga mı geçiyordu oraya takılı kalmıştım. Ciddi olup olmadığını öğrenmenin yolu yine muhatabımdan geçiyordu. "Yani aynı gece hem öldün hem doğdun?"

"Aynen öyle. Bu gece benim hem ölüm hem de doğum yıl dönümüm oluyor."

İçimden bu kız ya keçileri kaçırmış ya da kaçırmak üzere diye geçirdim.

Bu gece ondan önce ben keçileri kaçırmazsan iyiydi çünkü şu an bana soldan soldan geliyorlardı.

"Asya, biliyorum her ruh ölümsüzdür ama aynı zamanda da her ruh büründüğü bedenden sorumludur. Yanlış mı biliyorum?" dedim cevabını kestiremediğim doğru soruyu sorarak.

"Senin dediğin apayrı bir şey ben, ondan söz etmiyorum," dedi benim tezimi çürütmek isteyerek.

Akabinde koyu kızıl saçlarını parmak uçlarıyla karıştırarak havalandırdı. Hem kendinden emin hem de çaresizlik içinde can çekişiyor gibi bir hali vardı.

"Hiçbir şey göründüğü gibi değil," derken sesi varla yok arası çıkmamıştı.

"Bence her şey çok net, sen de bunu kabullensen iyi olacak."

SON TAŞIYICI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin