Bölüm 1

25K 1.8K 3.4K
                                    

      Savaş bittiğinden beri büyücü dünyasının geneline huzur hakimdi. Ölüm korkusu kimseyi uykularından etmiyordu artık. Sevdiklerinin zarar görme ihtimalinin ağırlığı altında kalmıyordu kimse. İlk zamanlarda bunu kabullenmek ve alışmak herkes için zor olduysa bile artık biliyorlardı ki tehlike geçmişti. Savaş kazanılmış, Voldemort yok edilmiş, ona hizmet edenlerin neredeyse hepsi yakalanmış ve Azkaban'a hapsedilmişti. Bakanlık hainlerden temizlenmiş ve yeni Sihir Bakanı Kingsley ile iyice güçlenmişti. Geçen beş ay boyunca da yaralar olabildiğince sarılmıştı. Kısacası her şey yolundaydı. Hogwarts da bu huzurdan payını almış, uzun zaman sonra tamamen sorunsuz ilerleyen ilk eğitim yılına başlamıştı. Öğrencilerin hepsi geçmişi unutmaya çalışarak eğitim hayatlarına odaklanmıştı. Biri hariç. Harry Potter.

      Huzuru en çok hak edenlerden biri olmasına rağmen geçmişin gölgesinden kurtulamıyordu. Beş ay önceki savaşı da, savaşa kadar yaşadığı bütün kötü olayları da kabuslarında tekrar tekrar yaşamaya devam ediyordu. Ne kadar isterse istesin buna engel olamıyordu. Uyanık olduğunda savaşa öncülük eden kahramanken, uykuya daldığı anda çaresiz bir çocuk haline dönüyordu. Ve bu durumu olduğundan daha kötü hale getiren bir şey varsa; oda arkadaşının Draco Malfoy olmasıydı.

      Sekizinci yıl için dönmenin kötü bir fikir olduğuna karar verdiği ilk an; onunla aynı odayı paylaşmak zorunda olduğunu öğrendiği andı. Artık iyi biri olması umurunda değildi. Gördüğü kabuslara sebep olan, hatırlamaktan nefret ettiği geçmişin bu okuldaki en büyük simgelerinden biriydi Draco. Dumbledore'u öldürmeye kalkan eski bir Ölüm Yiyen'di. Malfoy Malikanesi'nde hayatını kurtardığını unutmamıştı Harry. Bütün o Ölüm Yiyenler gibi kötü biri olmadığını da biliyordu. Yine de her sabah ve gece, derslerde ve yemekhanede, ortak salonda, kısacası her yerde onu görmek zorunda olmaktan nefret ediyordu. Birbirlerine mecbur bırakıldıkları bir ay boyunca kavga etmemişlerdi ama iletişime geçtikleri de söylenemezdi. Konuşmuyorlardı. Odanın içinde göz göze gelmiyor, direkt olarak iletişim kurmuyor, hatta birbirlerini selamlamıyorlardı. Aralarında dile getirilmemiş bir anlaşma var gibiydi. Onlar da bu anlaşmaya uyarak birbirlerini görmezden geliyorlardı.

      Draco, saat sabahın beşine yaklaşırken duyduğu acı bir çığlıkla açtı gözlerini. Kalbi göğüs kafesine hızla ve güçle vurmaya başladığında yatakta doğrulup sesin geldiği tarafa baktı. Harry'ye. Karşı duvara yaslanan yatakta kıvranırken sesi odada, hatta yatakhanenin tamamında yankılanıyordu. Draco, terlediğini kendi yatağından bile görebiliyordu. Harry'nin sesi yükselirken ne yapacağını bilememişti. Kabus gördüğüne daha önce de, hatta sık sık şahit olmuştu ama böylesi ilkti. Genelde Harry yatağının etrafına sessizlik büyüsü uygulardı. Draco da eğer o anlarda uyanıksa sadece yatağında kıpırdandığını, terlediğini falan görürdü. Sonra umursamaz ve uyumaya devam ederdi.

      Ne yapacağını bilemeyerek ona seslenmek üzereyken odanın kapısı açıldı. Önce Ron girdi içeriye. Ardından Neville ve Seamus.

      "Harry!" derken yatağa koştu Ron. "Uyan, dostum, uyan!" Harry'yi omuzlarından tutup hafifçe sarsmaya başladı. "Kabus görüyorsun, sorun yok, dostum. Hadi."

      O sırada odaya Hermione girdi. Neville ve Seamus'u kenara ittirerek öne geçti ve endişeli bakışlarını Harry'nin yüzünde gezdirdi. Yine de aralarında en sakin görünen oydu. "Bana bırak," derken Ron'un ellerini ittirdi. Nefes almakta bile zorlanıyor gibi görünen Harry acıyla kıvranmaya devam ederken, "Üzgünüm," diye mırıldandı. Ardından Harry'nin suratına sert bir tokat geçiriverdi.

      "Hermione!"

      "Wow..."

      "Bunu beklemiyordum."

Nightmare | DrarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin