11. Bölüm ☁ Klişe

Start from the beginning
                                    

''Ne bekliyordun? Bilmem farkında mısın ama sen hastasın! Kendine, hatta yediklerine bile dikkat etmen gerekiyor. Tabii onca koşuşturma sırasında bu gerçeği unutmuş olabilirsin,'' dediğimde gözlerindeki koyuluğu görmemle susmuştum. Oysa oldukça iyi gidiyordum ama onu fazlasıyla kızdırmışım gibi görünüyordu.

Dememem gereken bir şey demiş olmalıydım. Kaşları derin bir şekilde çatılırken sırf bu bakışlardan kurtulabilmek için yerin beni içine çekmesini bile isteyebilirdim.

''Sen hastasın. Bende uzun süredir bu gerçeği hatırlatan birileri olmadığı için mutluydum,'' dediğinde gözlerimi kısarak ona bakmaya başlamıştım. Benden önce kim onu bu şekilde ikaz ediyor olabilirdi ki? Onun hastalığını kim düşünüyor olabilirdi?

''Bu cümleyi kim tarafından duyuyordun ki?'' dedim çocuksu bir merakla.

''Seni ilgilendirmez,'' demesiyle donup kalmıştım. Bana neden bu kadar soğuk davranıyordu ki?

''Çorba soğumadan...'' diye gevelemeye başladığımda yine acımasız bir şekilde kurmaya çalıştığım kelimeleri ağzıma tepmiş ve sinirli bir şekilde tıslamıştı.

''Çorba falan istemiyorum. Doktorculuk oyunun bittiyse gitsem iyi olur,'' demesiye yatakta doğrulması bir olmuştu. Canının acıması gerekiyordu ve büyük ihtimalle de acıyordu ama nasıl buna rağmen bu kadar seri hareket edebiliyordu?

''Hayır bitmedi. Bu yataktan bu çorba bitmeden kalkmıyorsun,'' diye direttiğimde bu tepkime ben bile şaşırmıştım. Evet, ona karşı farklı şeyler hissediyor olabilirdim ama sonuçta bu duygularım onu tanımadığım gerçeğini değiştirmezdi ve ben tanımadığım kişilere karşı asla böyle davranamazdım. Üstelik onun istemediği bir şeye onu zorlayacak hakkı da kimse bana vermiyordu.

''Buna sen mi karar vereceksin?'' dedi gözlerini kısarak gülümsemesiyle bu yolda gidebileceğimi düşünerek başımı sallamıştım. Dışarıdan nasıl göründüğümü bilmiyordum ama büyük ihtimalle salak gibi görünüyordum.

''Evet. Çünkü ben bir doktorum ve sende benim dediklerime uymak zorundasın,'' dediğimde hala sırıtıyordu. Neden gözlerinin rengi birden karanlıktan arınmıştı ki?

''Değilim. Sıkıyorsa uydur dediklerine,'' dediğinde onun taklidini çıkararak devam ettim.

''Sıkıyorsa uyma dediklerime! Hadi sıkıyorsa bu çorbayı bitirmeden kalk yataktan,'' dediğimde gülerek başını arkaya doğru attı ve sırtını yatağın başlığına yaslayarak biraz daha yayıldı.

Zafer kazanmış bir edayla gülümserken çorbadan bir kaşık almış ve onun ağzına doğru uzatmıştım. Aşağıdan kapının zilinin çaldığını duyabiliyordum ama ne de olsa İpek açardı. Henüz birkaç dakika geçmeden odanın kapısının aralanmasıyla başımı o tarafa doğru çevirmiştim. İpek başını kapıdan uzatmış ve bize doğru bakıyordu.

''İlkim, Mitat geldi. Seni görmek istiyormuş,'' dediğinde sesinde farklı bir şeyler sezmiştim. Yüzü de asılmıştı. Sanki benimle konuşmayı bile istemiyormuş gibi bir hali vardı.

Başımı sallayıp tepsiyi yatağın yanındaki çekmeceye koyduğumda Kuzey'in garip bir şekilde beni izlediğini fark etmiştim. Dikkat etmemeye çalışarak ayağa kalktığımda İpek kapıdan geçmem için yana kaymıştı. Merdivenlerden inip kapının eşiğinde beni bekleyen Mitat'ın karşısına geçtiğimde saçlarını karıştırarak bana baktı.

''Bir sorun mu var?'' dedim oldukça ciddi bir ses tonuyla.

''Bir sorun mu olması gerekiyor?'' dediğinde alaycı bir şekilde gülerek başımı yan yatırmıştım.

Gel de Sil İzleriniWhere stories live. Discover now