2⚪

715 68 21
                                    



Riverdale'de nehir yolunu takip eden kül rengi raylar kullanılmadığı için ormanın içine eriyen bir görüntü verir. Toprakla karışan demir rüzgarla konuşur, yaprakları hışırdatır. Rayların biraz daha ilerisinde dar olduğu için kullanılmayan bir yol vardır. Uzun süredir olan ama kimsenin bilmediği bu yoldam bir Rolls Royce Phantom Serenity'niz olmadığı müddetçe hiçbir zaman geçemeyeceksiniz ve terk edilmiş gibi duran gizemli ormanın manzarasından mahrum kalacaksınız. Kulağa ilk başta bir sorun yokmuş gibi gelse de düşüncelerinizi dillendirip kemiklerinizi saran bu manzarayı görmemek gözlerinizin önünde hayaletler oynatmanıza sebep olur.

17 Ocak 2024.

Sehun'un cesedini gömmelerinin üzerinden üç gün geçmişti ve Jongin bunu unutmaya çalışıyordu. Tahmin edilebilir şekilde Sehun'un yüzünü kitap kapaklarında, albüm tanıtımlarında ve asla dönüp bakılmayan ama renkleriyle gözümüzün içinde oynayan reklam afişlerinde görüyordu. Sokakta arkası dönük ve şapkayla yürüyen insanları Sehun zannediyordu. Bundan daha kötüsü ise Sehun'un ona seslendiğini bile duyuyordu ama bunlar hiç olmuyormuş gibi davranıyordu.

Riverdale'e kar yağdığında bir adam yeni icadını getirip bu kasaba dışındaki herkes için zamanı durdurur ve kasabaya sonsuz bir kum saati hediye ederdi ki karın keyfini çıkarsınlar diye.

Yine böyle bir dönemde, dört yaşındayken, o parlayan kar tanelerinin Sehun'un siyah saçına tek tek konduğunu görmüştü Jongin. Onunla oyuncakçının ön rafında duran yeşil klasik araba hakkında nasıl konuşacağını bilmediği için can acıtmayacak bir kar topu yapıp Sehun'a atmıştı. Sehun kafasını kaldırmış hoşuna giden bakışlarla Jongin'e gözlerini dikmişti. Esmer olan bu bakışlardan sonra arkadaş olduklarını düşünüp kocaman gülümsedi. Ardından suratına yediği sert kar topu ile ne olduğunu anlamayıp şaşkınca beyaz ayağa kalkan çocuğa baktı. "BENİ YAKALA KIRMIZI BERELİ." diye bağırıp kaçıyordu Sehun. Jongin kafasındaki kırmızı bereyi çıkarıp üstündeki karı temizledi ve kahkaha atarak koşmaya başladı.

İlk notun bırakıldığı bu arkadaşlığının pahalıya patlayacağını ikisi de düşünmüyordu. O beyaz tenli soğuk çocuğun insanı yakan tavırları ve kendine çeken duruşu öyle bir girdaptı ki Jongin daha dört yaşında kendini bu rüzgara kaptırmıştı.

Dükkanında otururken ölümle sonlanan bu arkadaşlığın cebinde bulduğu kırıntılarını düşünmeyi bırakıp duruma nasıl bulaştığını anlamaya çalışıyordu. Katilin bu kasabadan olduğu kesindi ama o gün Sehun taşınıyordu. Evi boşaltılmıştı. Chen'in söylediğine göre öldüğü saatlerde kasabada kendileri hariç kimse yoktu. Üstüne üstlük Sehun kan kaybından yavaş yavaş ölmüş sonra asılmıştı.

Peki neden katil suçu Jongin'e atmak istiyordu?

Jongin yorgunca oturduğu yerden duvarındaki plaklara baktı. Siyah bölümden yansıyan küçük yerler yepyeni bir dünya oluşturmuş kendi ütopyalarında yaşıyorlardı. Jongin kısa sayılabilecek bir süre neden burada yaşadığını ya da neden hala burada durduğunu sorguladı. Burayı biliyordu ve burada güvende hissediyordu. Ama bu son olaylar bir şekilde ortaya çıkarsa ne yapacağı ile ilgili bir fikri yoktu.

Yan tarafındaki radyo cızırdamaya başlayıp Vivaldi'nin eserini kirlettiğinde kaşlarını çatıp düzeltmek için o tarafa döndü. Ardından düzelen keman seslerini delik deşik eden havlamayla olduğu yerde kaldı. Oslo havlıyordu. Hızlıca dükkanından çıkıp evine doğru yürümeye başladı.

Mavi evine yaklaşırken kapıda ellili yıllardan çıkma, kahverengi paltosu ve gözlüğü ile hem köpekten uzak durmaya hem de çevresine bakmaya çalışan bir yabancı gördü. Jongin içindeki merak ve nedenini bilmediği bir rahatlama ile yabancının yanına gitti. Yaklaştıkça adamın elindeki küçük bavulu da fark etmişti.

RiverdaleWhere stories live. Discover now