B.1.

28.5K 841 1.4K
                                    

Selam!

Hikayeme hoş geldiniz;')

Buraya okumaya başladığınız tarihi yazar mısınız?

Yepyeni bir kurguyla karşınızdayım.

Hikayem, tamamen kurgudur.

Aman dikkat!!!

Okurken aklınız karışmasın!...

🚖🚖🚖

"Hey Taksi!" diye el salladı. Tam olarak gelip önünde durdum ve arka koltuğa geçip oturdu. Saçlarının kızıl tonunda bin bir ahenk barındıran kadın.

"Hoş geldiniz hanımefendi, nereye?" diye sordum.

Bakışlarında inişli çıkışlı bir yol gizliydi. Sanki nereye gideceğimi ben biliyor muyum, der gibi yüzüme baktı ve hiç düşünmeden; "Sür." dedi.

Arka koltukta huzursuzca oturan kadına dönüp, "Anlamadım?" diye sordum.

Sür, diye bir yer vardı da ben mi bilmiyordum?

Telefonundan gelen arama sesi sorumun es geçilmesine neden oldu. "Neyini anlamadın arkadaşım? Seni annem aradığında Asya, bende kalıyor diyeceksin. Başka bir şey söylemene gerek yok!"

Bir an benim soruma karşılık veriyor sandım.
Neyse arkadaşına kızıyormuş. Ben gideceğim istikameti hâlâ bilmezken, insan ve araç kalabalığıyla harmanlanmış caddede ağır ağır ilerliyordum. Yüzüme ciddi bir ifade takınıp, "Hanımefendi nereye süreyim?" diye sordum.

Gizemli bakışlarına yüklediği belirsizliğe bir yenisini daha ekleyerek, "Nereye olursa!" diye cevap verdi.

"Hanımefendi taksimetre çalışıyor bana bir yön belirlemeniz lazım," dedim sesimin rengini griye boyayarak.

Sözlerimi hiç umursamadan kaşlarını çatıp omuz silkerken, "Çalışsın!" dedi.

Çattık belaya, diye geçirdim içimden. Benden iyisi beni bulsa şaşardım zaten. "Ne yapalım günah benden gitti o zaman," derken sesimin ayarı varla yok arası çıkmıştı

"Ne günahından bahsediyorsunuz, beyefendi?"

İçimde biriken siniri bastırmak için olsa gerek başımı olumsuzca sağa sola salladım. Karşımdaki müşterimdi, müşteri de benim için veli nimetti. Muhatabım da bir kadındı. Her daim saygıda kusur etmediğim.

"Bu gece şehrin caddelerinde gezdir beni," dedi ve elindeki telefonu tamamen kapattı.

Bu gece mi dedi, yanlış duymadım sanırım? Bende algılama sorunu falan yoktu, öyle değil mi?

İster istemez, "Bütün gece mi?" diye sormak zorunda kalmıştım.

"Evet, bütün gece!" dedi ve arka koltuğa yayılarak oturdu.

Baktım hâl ve hareketleri gayet ciddi görünüyor. "Nasıl isterseniz, öyle olsun." dedim.

"Bu gece uzun bir gece olacak," dedi koyu kızıl saçlarını savurarak. Saçlarının dalgalı rüzgârında boğulurken nefesim sözlerinden hiçbir anlam ve eylem çıkaramadım. Sadece dikiz aynasından yüzüne bakmakla yetindim. Garipti hemde çok garipti, henüz genç yaşta olmasına rağmen sanki yüzünde yılların yorgunluğu gizliydi.

Ona dikkatli baktığımı görünce kaşlarını çatarak birbirine yakınlaştırdı. Bakışlarına öfkeden çok merak hâkimiyet kurmuştu. "Neden garip bir yaratıkmışım gibi bakıyorsunuz yüzüme?"

Sorusunu sorup yüzünün çehresi eski halini alınca biraz rahatladım. Sahi garip mi bakmıştım yüzüne? Oysa hiç farkında değildim. Sustum kelimeleri yutarak.

Bana doğru eğilerek sorusunu tekrarladı. "Yoksa yüzümde farklı bir şey mi var?"

Bakışlarımı dikiz aynasına çevirdim ve tekrar yüzünü incelemeye başladım. Ben onun yüzünü incelemekle meşgulken, "Sen hiç amaçsızca kendini zamanın akşına bırakmak istemedin mi?" diye sordu.

"Nasıl yani?" diye sordum. Şaşırmıştım.

"Öylesine, gelişigüzel..." diye cevap verdi.

"Oldu tabii," dedim soruyu geçiştirmek maksadıyla.

"Peki, o zaman sorun ne?" diye sordu.

"Siz öyle diyorsanız sorun yok!" dedim.

Bir gözüm yolda aklım kızın nahoş halindeydi. Neydi adı, Asya...

Ne kadar güzel bir isimi vardı; koyu kızıl saçları gibi sıcacıktı. Yalnız kızın agresif tavırlarından kaynaklı içimden hâl ve hareketlerini sorgulamıyor değildim.

O sırada radyoda 'slow' bir şarkı çalmaya başlamıştı.

"Sesini biraz daha açar mısınız?" diye sordu.

"Maalesef açamam. Şehir içinde yüksek sesle müzik dinlemek yasak." Kızın isteğine güzel bir kılıf uydurmuştum zira kafam karışık canım sıkkındı. Bir de yüksek sesli müziği kaldırmazdı bünyem.

"Yasak olduğunu çok iyi biliyorum," dedi bir şeyleri ima etmek ister gibi.

Sinir katsayımın artışı yüz kaslarımın seğirmesine neden olmuştu.

"Öyleyse açmam için ne diye ısrar ediyorsunuz?" diye sordum bıçak gibi keskin kelimeler kullanarak.

"Ben bu şarkıyı çok severim, biraz yüksek sesle dinlemek istiyorum," dedi. Kızın sesinin tınısında çok şey gizliydi.

"Hanımefendi sizi anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum. Hem yasak olduğunu biliyorum diyorsunuz hem de radyonun sesini açmamı istiyorsunuz?" diye sordum. Maksadım ondan daha baskın çıkmaktı.

Yüzüne hafif bir gülümseme yayılmıştı, "Şansımı denemiş olamaz mıyım?" diye sorarken.
Başımı kaldırıp dikiz aynasından O'na baktığımda kara gözleri parlak yıldızlar gibi ışıldıyordu. Bu tılsımlı bakışlarda çok sırlar gizli gibiydi...

Hoşça kalın, her daim sevgiyle kalın.

Eğer kitabı beğendiysen arkadaşlarını etiketleyip kitaba davet edebilirsin♥️

SON TAŞIYICI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin