2. BÖLÜM: YABANCI

736 236 324
                                    

Fevri olarak alınan kararların bizim için doğurduğu kötü sonuçları vardır. Kimi zaman sona gelmişizdir kimi zaman sona gelmeyi olduğumuz yerden daha fazla istemişizdir. Fakat kararımızın sonuçlarına şahit olmadan geri dönmeye imkanımız vardır. Benim geri dönmeye imkanım yoktu çünkü ben kendimi tamamen yok olmuşluğa bırakmıştım. Hayatım boyunca şansızlığım yakamı bırakmadı, bu vakitten sonra da bırakacağını düşünmüyorum.

Tüm düşüncelerimi yıkıp geçen kuvvetin etkisiyle düşmediğimi idrak etmem birkaç saniyemi almıştı. Ani bir hareketle çekilmem sonucu başım döndü ve kendimi yerde buldum.

*
Başıma giren ağrıdan dolayı söylenirken göz kapaklarımı usul usul araladım. Masmavi gökyüzü ile karşılaşınca sırtıma batan taşları hissederken nerede olduğumu idrak etmeye çalıştım ama hatırlamayınca mecburen doğruldum. Uçurumun iki üç metre uzağında olduğumu görünce her şey yer yer aklımda oluştuğunda ne yaptığımı hatırladım.

"Ama nas-" sözümü bitiremeden başka bir ses tarafından cümlem kesilince arkamı döndüm.

"Nihayet uyandın. Daha ne kadar buna dayanırdım bilmiyorum." Konuşurken burnundan soluyordu adeta. Sesini duymasam bile çatılan kaşlarından belli oluyordu. Bu adam kimdi ve neden benimle böyle konuşuyordu?

"Sen de kimsin ve neden bana bağırıyorsun?"

Arkamdaki adam hızlı bir şekilde doğruldu ve sert adımlarla yanıma geldi. Kafamı kaldırıp ona baktım. Biraz daha böyle durursam boynumun tutulacağına garanti verebilirdim.

"Delirdin mi kızım yoksa iradeni mi kullanamıyorsun? Uçurumun başında intihar edecek kadar ne yaşadın?"

Siyahlar içindeki bu adam konuşunca adeta kükrüyordu. Sorumu es geçip bana hakaret ediyordu. Bağırmasıyla birlikte irkilip birkaç adım geriledim ve onu incelemeye başladım. Siyah gözleri, aynı renkteki saçları ve kirli sakalıyla ilk bakışta bakanları etkileyecek biriydi. Ben bunları düşünürken beni düşüncelerimden ayıran bu adamın kükremesi oldu.

"Sana diyorum uyuşuk kız, neden  aval aval bakıyorsun bana? Cevap versene kızım?"  Dış görünüşü hareketleriyle tamamen uyum içinde olan yabancının siyah harelerine çevirdim bakışlarımı.

Ürkütücü bakışlara karşılık yeşil irislerimi olabildiğince korkusuz gösterip ona bakmaya başladım.

"Ne diye bağırıyorsun bana? Sana bağırma hakkını kim veriyor? Ayrıca sana ne delirdim ya da irademle buraya gelip bunu yapıyorum. Ne yaşadığımdan sana ne. Seni ilgilendiren şey nedir bu konuda?"

Bu kelimeleri sadece karşımdaki yabancıyı susturabilmek için söylüyordum. Neden buraya geldiğimi, fevri davranışımı, eğer bu yabancı olmasa şu an hayatta bile olamayacağımı düşünüyordum.

Bir insan intihara teşebbüs edecek kadar ne yaşayabilir ki? Peki ben intihara teşebbüs edecek kadar ne yaşadım? Bunun hiçbir mantıklı açıklaması yoktu. Üç yılın ardından aileme bu acıyı tekrardan tattıramazdım ki bu acıyı bizzat ben bilirken.

Ailemin gözlerimin önünde yıkılışına şahit oldum. Onlar yıkıldıkça ben de yıkıldım, onlar acı çektikçe ben de çektim ama ben hep en güçlü olandım. Bu benim seçimimdi fakat özgür bir seçim değildi benim için.

Zorundalıklardan doğan kararlar sonucu bizim yapacağımız o sonuca bağlı kalmak ve bunu sürdürmektir. Aksi takdirde kendi yıkılışımızı kendi sonumuzu kendimiz hazırlarız.

O gün bu seçimi yaptıysam seçimimin arkasında durmalıydım. Eğer en güçlü bensem intihara teşebbüs edecek kadar acizleşemezdim.

Yabancı, dudaklarını araladı tam konuşacaktı ki telefonu çalmaya başladı. Siyah kotunun ön cebinden çıkardığı telefonunun ekranına baktı. Gözlerime  birkaç saniye baktıktan sonra başını sol tarafa çevirip ufak bir küfür mırıldandı. Ardından o kara  bakışların odağı ben olmuştum. Aynı sertlikle bakıyordu bana.

Şu an filmlerdeki uzun bakışma sahnesini yaşıyor gibiydik. Sanki gözlerime bakıp başka şeyleri düşünüyordu, bir şeyleri çözüyor gibi bir hali vardı. Yaklaşık bir dakikalık bakışmamız sonucu nefesini sesli bir şekilde verip arkasını döndü ve ilerlemeye başladı.

Gözlerimi kocaman açıp sırtında sabitledim. Öyle kendinden emin yürüyordu ki karşısında dağ olsa bile yıkıp geçecekmiş gibi.

Daha fazla yerimde duramadım ve arkasından koşmaya başladım çünkü onun büyük adımlarına karşı koşmam gerekiyordu. Bugün de üzgün ve karamsar olabilirdim ama özümü kaybetmemiştim, kaybetmeye de niyetim yoktu.

Arabasını çalıştırmadan yetişebilmiştim fakat onu durdurmanın bir yolu olmalıydı. Yabancı kemerini takarken  o an aklıma gelen fikirle beklemeden arabanın önüne atladım.

Bu fevri davranışlarımdan vazgeçmeliydim ama huylarımdan vazgeçmek benim için çok zordu. Annem hep derdi. "Bu fevri davranışların bir gün başına bir iş açacak" diye. Ama ben bu sefer ucuz atlatmıştım.

Arabanın bana çarpmadığından emin olduktan sonra başımı kaldırdığımda bir çift delici bakışın kurbanı oldum. Bu sefer seni öldürecek Nilay diye içimden geçirdim.

Arabadan çıktığını görünce panikledim fakat o gelene kadar duruşumu dikleştirip karşısına dikildim. Bir anda yanımda bitip kollarımı ellerinin arasına sertçe aldı. Canımı yakıyordu ama sesimi çıkarmıyordum. Her zaman kendime güçlü ol, güçlü ol diyordum şimdi de bunu yapabilmeliydim değil mi?

"Kızım sen canına mı susadın yoksa direk benim öldürmemi mi istiyorsun? Bugün yetmedi herhalde, intihardan intihara koşuyorsun. Şimdi de ölmedin daha ne yapacaksın? Evinizin balkonundan mı atacaksın kendini?

Onun ateş fışkıran gözleri ve ağzından çıkan her bir kelimeyi sanki bana söylenmiyormuş gibi dinliyordum. Sanırım böyle yaptıkça daha da sinirleniyordu. Tek kaşını kaldırıp yüzümdeki ifadeye baktı. Aniden kollarımı serbest bıraktı, bakışlarını yere indirdi ve ensesini kaşımaya başladı.

Başına bela olan beni ne yapacağıyla ilgili fikir yürütüyor olmalıydı. Ben de kollarımı göğsümde bağlayıp kalçamı arabaya yasladım. Sonunda düşünmüş olacak ki bana doğru döndü.

" Arabaya bin."

Gözlerimi kısarak ona baktım. Ne yapacaktı ki bana?

"Neden?"

"Bana bak huysuz kız, sinirlerimi attırıyorsun zaten dediğimi yap ve arabaya bin. Seni evine götüreceğim.

Söylediklerini dinlerken kaşlarımı çatmıştım fakat son cümlesini duyunca çatık kaşlarım düz çizgi halini aldı. Beni evime mi götürecekti? İşte buna şaşırmıştım.

"Nereden bileceğim doğru söylediğini?"

Yabancı ellerini yukarı doğru kaldırdı. "Allah'ım sen benim karşıma hep böylelerini mi çıkaracaksın?" Ardından bana doğru dönüp:

"Sen bilirsin, ben gidiyorum."

Bunu dedikten iki dakika sonra kemerini taktı ve arabayı çalıştırdı.

Zaman kaybetmeden ön yolcu kapısını açtım ve içeriye adeta atladım çünkü bu sinir bozucu yabancı arabayı çalıştırmıştı bile. İçeriye girdikten sonra kapıyı kapattım. Başımı yabancıya çevirip kötü kötü baktım lakin onun beni umursadığı bile yoktu. Kemerimi de takınca düşünmeye başladım.

Bu adam bana bir şey yapar mıydı acaba? Yoksa dediği gibi beni evime mi götürecekti? Onu birazdan anlayacağım diye düşündüm ve başımı cama yaslayarak dışarıyı izlemeye koyuldum.

.........................................................

Oylarınızı ve yorumları bekliyorum.

Herkese iyi günler.


YARALITempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang