Bölüm On: Okul Gezisinde Kayıplar

Magsimula sa umpisa
                                    

Gökçe bir süre daha düşündü. En sonunda, "Erdem'in duyguları gerçek," dedi. "Ama sevgili değiliz. Erdem benim için çok değerli fakat-" Sözünün devamını getirmeden önce derin bir nefes aldı. "O anlamda değil."

"Anladım," dedi Alper. Konuşmasına canlılık, ses tonuna neşe gelmişti sanki. "Güzel bir şey bu."

Gökçe'nin kaşları yukarı kalkerken dudaklarına bir gülümseme gelmişti. Çocuğun heyecanını bu kadar açık bir şekilde dile getirmesine şaşırmıştı ve bu garip bir şekilde hoşuna da gitmişti.

İki taraf da sessizliğini koruyunca Alper bu sessizliği tekrar bozarak, "Bu şansım var demek mi oluyor?" diye sordu.

"Uyumam gerekiyor Alper, iyi geceler," dedi Gökçe fakat dudaklarındaki sırıtmaya engel olamamıştı.

"İyi geceler Gökçe," dedi Alper bozuntuya vermeden. "Tatlı rüyalar, sevgiler, saygılar."

Gökçe artık dişlerini göstererek gülümserken telefonu kapattı. Birden içindeki ders çalışma isteği yok olmuştu. O istek yerine içini yabancısı olduğu bir sıcaklık kapladı.

Genç kız ders kitabını kapattı ve sandalyeden kalkıp ışığı kapattıktan sonra kendini sırt üstü yatağa attı. Yatağı tam pencerenin yanındaydı ve gecenin mavisi penceresine yansıyor, yüzüne tatlı bir ışık vuruyordu.

Bir elini saçlarına götürüp işaret parmağıyla saçlarıyla oynarken aynı sırıtışla tavanı izledi ve bir süre sonra gözleri yavaşça kapandı.

*

Gökçe cumartesi gününü ders çalışarak ve ara sıra ders çalışmaya uğraşan Yankı'yla konuşarak geçirdi gününü. Sınav yaklaşmaya başladığı için oldukça tedirgindi. Ayrı bir hoşnutsuzluğu da Murat'la aynı evde bulunmasıydı. Neyse ki Semih, Gökçe'yle konuşmasından sonra sözünü tutmuştu. Eğer evde sadece Gökçe ve Murat kalacaksa dışarı çıkmıyor, hiçbir şekilde ikisini baş başa bırakmıyordu.

Gökçe, tüm gün ders çalışmanın yorgunluğuyla kendini yatağa attı. Tam gözleri kapanacaktı ve rüya alemine geçiş yapacaktı ki içeriden bağırışların yükseldiğini duydu. Tüm uykusu kaçtı ve hızla doğruldu. Murat yine bağırıyordu ve Gökçe'nin anladığı kadarıyla bu bağırışların hedefi Semih'ti.

Hızla kalkıp içeri gitti. ''Tüm gün gezip dolaşacağına istediğim şeyi alsaydın!'' diye bağırıyordu Murat. ''Gökçe bile bir kere söylemeyle hiçbir şeyi unutmuyor!''

Gökçe Semih'e baktı ve onun küçük bir çocuk gibi koltukta yerine sindiğini gördü. Bu hâli içini parçaladı. Murat çocukluklarından beri Semih'i sürekli aşağılıyordu. Gökçe, çocuğun eziklenmediği bir hafta hayal bile edemiyordu.

''Sorun ne?'' dedi.

''İnce uçlu tornavida istedim, unutmuş!'' diye cırladı Murat. ''Beyni yok ki, hatırlasa şaşardım zaten!''

''Abartma,'' dedi Gökçe. Sakinliğini korumaya çalışıyordu. ''Gecenin bu saatinde çocuğa bağırmanı gerektirecek bir şey yok.''

Murat sinirli sinirli Semih'e baktı. ''Şu kız kadar aklın yok!'' diye bağırdı. ''Şunun seni koruduğu kadar sen kendini koruyamıyorsun.''

Semih başını kaldırıp bir Gökçe'ye bir babasına baktı. Gökçe ancak o zaman Semih'in gözlerinin dolduğunu fark edebildi.

Genç kız hızla mutfağa gidip çekmeceleri karıştırdı. Burada bir yerde Murat'ı deli eden şeyin olduğuna emindi. Sonunda en alt çekmeceye ulaştı ve ince uçlu tornavidayı alıp tekrar salona koştu.

ÖLÜLER KONUŞAMAZTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon