Kalbinin Yeri

259 12 8
                                    


Bölüme basmadan turuncu yıldıza basmayı lütfen unutmayalım 😋

Sessizce oturuyordu masada. Tabağına koyduğu birkaç salatalık ve domatesti sadece. Onları da bıçakla resmen lime lime etmişti.

Gözleri yanıyordu. Bedeninde bir acı vardı. Oysa kurşundan daha fazla acı vermezdi ona göre hiçbir şey. İlk yaralandığında böyle düşünmüştü. Fakat yanılmıştı. Fiziksel acılar daha dayanılmazdı. Aslında annesinin ölümünde de ölmüş gibi hissetmişti. Fakat sanki bu durumu Yağız unutturmuştu. Bu acıyı kim unutturacaktı şimdi ona? Şimdi tekrar aynı acıyı daha da katlanarak hissetmek zordu.

Dünden beri kaç kere bakmıştı o fotoğrafa bilmiyordu ama asla montaj değildi. İçinde fokurdayan bir alev vardı. Hiç sönmüyordu sanki. Daha fazla yansın diye birisi sanki üstüne durmadan odun atıyordu.

"Derin!"

Yüksek tondaki sesle irkildi ve sesin sahibine baktı. Babası ona endişeli gözlerle bakıyordu.

"Efendim."

"Bir sorun olmadığına emin misin?"

Tabi ki uykusuz ve bitmiş durumda olan tipini daha sofraya oturmadan anlamıştı herkes. İyi olduğu yalanını söylemişti. Kimsenin inanmayacağını bile bile.

"Ben gece uyuyamadım. Sanırım yerimi yadırgadım."

"Evini mi yadırgadın?"dedi Deniz. Şaşırmıştı.

"Uzun zamandır burada değiliz malum. Neyse size afiyet olsun ben bir Yavuz'a bakayım."deyip hızla masayı terk etti.

Sorulara maruz kalmak istemiyordu. Kafasında zaten sayısız soru dönüyordu. Hiçbirinin cevabını bulamamak,  varsayımlarının doğru olup olmadığını bilememek onu delirtiyordu.

Dışarı çıktığında sesli sesli nefes almaya başladı. Sanki birileri çökmüştü boğazına. Ölmesi için çabalıyordu.

Dizlerinde derman yoktu. Yere yığılmamak için hızla arkasındaki duvara tutunurken gözlerini kapattı. Bu bilgiyle nasıl yaşayacaktı? Bu durumu nasıl kabullenecekti?

Yağız'a o tetiği nasıl çekecekti? Ne deyip ayrılacaktı? Nasıl ona bakarken içindeki hisleri söylemeden durabilecekti? Vatana ihanet edenlerle yan yana duran bir adamı kabul edebilecek miydi artık dudakları? Peki ya kalbi? Daha dün kapılmamıştı ki bu rüzgara. Senelerin birikimi vardı. Nasıl vazgeçecekti?

"Derin Hanım."Diyen Yavuzla gözlerini açarken irkildi. Cayır cayır yanıyordu içi. Biri su döksün istiyordu. Bu yangının ortasında kül olmak istemiyordu.

Hüngür hüngür ağlamak, birinin onu kurtarması için yalvarmak istiyordu.En sevdiği oyuncağı elinden alınan bir çocuk gibiydi.

"İyi misiniz?"

"Değilim. Götür beni."

"Nereye?"

"Sakin bir yere."

Hızla başını salladı. Derin'in kolundan tutup arka tarafta duran arabalardan birine ilerledi. Onu ön tarafa oturtup kendisi de şoför koltuğuna geçti. Hızla evden uzaklaşırlarken Derin camı açtı. ciğerlerine ulaşamıyordu sanki hava.

"Derin ne oluyor? Ceydayla falan mı kavga ettin? Biri bir şey mi söyledi?"

Bir şey söylemedi. Nasıl söylenirdi bilmiyordu ki! Kendisi bile sindiremiyordu durumu.

"Beni korkutma. Ne oldu kızım söylesene!"

"Sus!"diye bağırdı. Beyninde susmayan çok ses vardı zaten. Bir de Yavuz'un sesini ekleyemezdi. Temiz hava almak istiyordu. Belki de oksijen kendisine iyi gelirdi de düşünme yetisini kazanabilirdi.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 25 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Kızıl Şafak (+18)Where stories live. Discover now