Harry büyükbabasının adını haykırdığını duydu ama onu duymamış gibi yaptı ve konağı terk etti ancak arabasına binmeden önce başka bir arabanın konağa geldiğini gördü. Alison arabadan çıkar çıkmaz Harry ile göz göze gelmişti. Harry ona evrendeki en iğrenç nesneymiş gibi bakarak arabasına bindi ve sekreter Jung'a oradan ayrılmasını söyledi.

Alison kanının donduğunu hissetmişti, Harry'nin gözlerindeki ona karşı olan nefreti görmüştü. Ailesi, President Styles ile konuştuktan sonra, President Styles ondan torunun adına özür diledi ve evliliğin her şartta olacağını sadece Harry'nin ikna olması için zamana ihtiyacı olduğunu belirtti.

* * *

President Styles odasında oturuyor ve bugün yaşananları düşünüyordu. Harry'nin Gale ailesini terslemesine ve öylece çekip gitmesine inanmıyordu. Ayrıca kendisinin Gale ailesine yalan söyleyerek "Her şey iyi olacak." demesine de inanamıyordu..

Oysa onun tek isteği Harry'nin, kendisinin sahip olamadığı bir aileye sahip olmasıydı. Harry çok küçükken ailesini (anne ve babasını) kaybetmişti. President Styles, Harry'nin sahip olduğu tek aileydi fakat President Styles, Harry'e şirketinden dolayı zaman ayıramamıştı, onun büyümesini izleyememişti ve belki de bu yüzden Harry şuan bu haldeydi.

President Styles, daima onun hakkında endişeleniyordu sürekli medyanın onu kadın avcıymış gibi göstermesini sevmiyordu fakat Harry'nin kadınlarla ilgili çok fazla skandalı vardı.

Kadınların çoğu Harry ile birlikte olabilmek için hamile oldukları yalanını uyduruyordu ama Harry dedesine kendisinin birisini hamile bırakmış olamayacağı sürekli korunduğu konusunda inandırmıştı.

President Styles, onu böyle yapan faktörlerden birinin de Harry'nin para her şeyi çözer düşüncesi olduğunu biliyordu. Evet President Styles, torunun Coromandel için yaptıklarıyla gurur duyuyordu, Harry Coromandel 'i ABD'nin en iyi şirketi, Dünya'nın ise sayılı şirketlerinden yapmıştı hatta bu işi dedesinden ve babasından daha iyi yapmıştı fakat President Styles artık yaşlanıyordu ve Harry'nin bir aile kurmasını istiyordu.

Alison'u seçme nedeni ise Gale ailesini yakından tanımasıydı. ayrıca President Styles daha önceden Alison ile de tanışmıştı, Alison oldukça şirin, kibar ve güzeldi. Harry'nin onu neden sevmediğini anlayamıyordu.

Evet, Alison'un bazı kötü tarafları olduğunu biliyordu ama bunların medyanın - Harry 'e yaptığı gibi - Alison'un itibarı zedelemek için yapılan manüpilasyonlar olduğunu düşünüyordu. Ona göre Alison Harry için en iyi seçimdi.

Bu sırada Sekreter Jung, President Styles'ı aradı.

- "Gerçekten Tokyo'ya mı geri mi döndü ? Tamam, teşekkürler. Yarın onunla konuşa.."

President Styles'ın göğsüne derin bir ağrı saplanmıştı, nefes almakta zorluk çekiyordu.. cümlesini bile tamamlayamadan bayılarak yere düştü.

* * *

Harry, Tokyo'ya dönmek için özel uçağında oturuyordu. Dedesiyle yaptığı konuşma kafasında dönüp duruyordu. Harry'nin evlenmesinin hatta ve hatta Alison ile evlenmesinin hiçbir yolu yoktu.

Büyükbabasının bunamış ya da onun gibi bir şey olduğunu düşünüyordu. Onun için Alison'u nasıl seçmiş olabilirdi, dedesinin Alison'un bir fırsatçı olduğunu bilmesi gerekirdi Alison sadece onun sadece soyadını ve Coromandel'in zenginliğini istiyordu. Bir an Harry, Alison'u ilk gördüğü anı düşündü.

Flashback

Coromandel, Amerika'nın en popüler otelinde düzenlenen yardım defilesine sponsor olmuştu. Harry biraz hava almak için dışarı çıkmıştı. Etrafında onun ilgisini çekmek isteyen, flörtleşen kadınlardan sıkılmıştı aslında sosyalleşmeyi severdi ancak bugün havasında hissetmiyordu.

Cebinden bir sigara çıkarıp yaktı. Bir köşede durmuş sigarasını içerken bir adamla bir kadının tartıştığını duymuştu. Konuşmaları özel olabilir diye düşünerek çok dinlemek istemese de konuşmalarına kulak misafiri olmuştu.

- "Alex burada ne arıyorsun ? Beni takip mi ediyorsun ?! Biz ayrıldık kabullen bunu."

Kadın sinirli bir sesle söylemişti.

- "Hayır Ali, bende davetliyim. Dürüst olmak gerekirse katılmak gibi bir niyetim yoktu ama senin geleceğini duyunca katılmak istedim. Seni çok özledim Alison, seni seviyorum, sensiz deliriyorum..!"

Harry, çocuğun kızla barışmak için ne kadar istekli olduğunu gördü.

- "Sana önceden söylemedim mi ? Bana aşık olma diye ?! Ayrılmamız benim suçum değil, çıkmaya başlamadan önce uyarmıştım seni. İşleri zorlaştırmadan ilerlemeyi öğrenmelisin. Dışarıda senin için bir sürü kadın var."

- "Ama ben sadece seni istiyorum. Lütfen bana geri dönmen için her şeyi yapmaya hazırım. Ne istiyorsan söyle bana..?"

- "Üzgünüm ama isteklerimi karşılayabileceğini sanmıyorum."

- "Her ne istiyorsan söyle bana."

Alison aşağılayıcı bir şekilde güldü sonra arkasını döndü ama Alex onun kolunu tuttu.

- "Bana dokunma ! Ama madem çok ısrar ettin ne istediğimi söyleyeyim. Şirketinin Coromandel' den daha iyi olması ve mümkünse o zamana kadar ayrı olmamız. Kim bilir belki o zaman yeniden sevgili olabiliriz."

Alex hayal kırıklağına uğramış ve kırılmıştı. Alison'un isteklerini yerine getirmesinin bir yolu yoktu çünkü kimse Coromandel 'den daha iyi bir şirkete sahip olamazdı.

- "Buraya sırf Coromandel sponsor olduğu için geldin değil mi ? Onun katılımcılardan biri olacağını bildiğin için."

- "Hayatımda olanlar ve yaptıklarım hakkında sana hiçbir şey söyleme zorunluluğum yok."

Diyerek döndü ve doğruca balo salonuna ilerledi. Harry her şeyi duymuştu. Alison'un bu şekilde konuşması onun çok farklı bir fahişe türü olduğunu kanıtlıyordu.

Bu sırada Harry'nin telefonu çaldı, ekranda Zayn'in adı yazılıydı.

- "Dışarıdayım evet, Niall ile misin ? Hayır gelmenize gerek yok, ben geliyorum."

Harry, Zayn ve Niall sahnenin en önünde oturuyorlardı. Çevrelerindeki tüm kadınlar onlara hayranlıkla bakıp dikkatlerini çekmeye çalışıyorlardı. Sonuçta hepsi Amerika'nın gözde üç bekarını görmekten memnundu fakat çoğu aslında Harry Styles'ın dikkatini çekmeyi umuyordu.

Ama ne yazık ki üçüde şuan çevreleriyle flörtleşme ve sosyalleşme havasında değildi.

[ Flashback 'ın sonu ]

* * *

Harry 'i düşüncelerinden çalan telefonu uyandırdı. Arayan Sekreter Jung idi.

- "Bay Styles, rahatsız ettiğim için çok üzgünüm ama President Styles hastaneye kaldırıldı."

Harry ani bir şok geçirmişti, hayatı boyunca kendisini hiç bu kadar suçlu hissetmemişti..

- "Tamam, hemen Londra'ya dönüyorum."

Selam, umarım iyisiniz ve iyi bir gün geçiyorsunuzdur lafı uzatmadan söylüyorum bundan sonra hikayeye her cuma 6.00'da yeni bölüm gelecek, okuduğunuz için çok teşekkürler ❤️

- vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın :')

Wildfire [Haylor Çeviri]Where stories live. Discover now