Ona öpücük atıp arabanın kapısını kapattım. Okulun önünde durup okulu incelemeye başladım. Dış cephesi beyaz renkti, birçok filmli cam vardı. Okulun duvarlarına profesyonel çizimler çizilmişti. Birkaç öğrenci bahçedeydi, gruplar halinde sohbet ediyorlardı.

Normal, sıradan bir okuldu.

Okulu incelemeyi bırakıp binanın içine girdim. Benden yaşça küçük olan bir çocuktan müdürün odasını öğrendim. Okulu inceleye inceleye müdürün odasına vardım.

Kapıyı tıklayıp içeri girdim. Odada müdürden başka kimsenin olmaması iyi olmuştu. Hemen sınıfımı öğrenebilirdim.

"Merhaba, ben yeni öğrenciyim de sınıfımı öğrenecektim," dedim müdür masanın karşısında durarak.

Müdür kel falan değildi. Bayağı genç, yakışıklı bir adamdı. Müdürü böyleyse okuldakiler nasıldır kim bilir...

"İsmin neydi?" dedi müdür ela gözlerini gözlerime çevirerek.

"Asel Arslan."

"Bir dakika bakayım," deyip bilgisayarda birkaç tuşa bastı. O ismimi ararken ben de müdürün odasını inceliyordum.

O sırada odanın kapısı çaldı. İçeri biri girdi. Göz ucuyla gelene baktığımda dudaklarım aralandı, kaşlarım havaya kalktı.

Barış?

Sikerler.

Barış bana bakmadan "Hocam, Tarık Hocayı bulamadım," dedi.

Müdür "Ah, o bugün izinliydi. Unutmuşum. Sağ ol Barış," dedi hâlâ bilgisayara bakarken.

Barış bakışlarını yavaşça bana çevirdiğinde bakışlarında şaşkınlığın oluştuğunu gördüm. Bu şaşkınlık kısa sürdü, bakışlarına keyifli bir ifade yayıldı ve sırıttı.

Nereden çıktı bu!

Bakışlarımı ondan çekip müdüre baktım. Onunla uğraşmak istemiyordum.

"Kızım," dedi müdür bana bakarak. "Sınıfın 12/B. İlk dersiniz Edebiyat. Sınıf programının fotoğrafını sınıf defterinden çekebilirsin. Dersin 5 dakika sonra başlayacak." Ne olur ismimi söyleme. "İyi dersler, Asel."

Nefesimi verip dudaklarımı birbirine bastırdım. Barış'ın sırıtmasının genişlediğini gördüm. Hayatcım, bir kere de benim yanımda olur musun?

"Peki hocam, teşekkürler," diyerek odadanın çıkışına doğru yürüdüm. Kapıyı açıp dışarı çıkacağım zaman Barış'ın da arkamdan geldiğini gördüm.

Umarım peşimden gelmez. Lütfen lütfen lütfen.

"Hey!"

Odadan çıktığım anda kolumu tutup beni kendisine döndürdü. Kolumu ondan çekip kaşlarımı çattım. "Ne var?"

"Demek ismin Asel..." diye mırıldandı ellerini ceplerine koyarak.

"Evet, bu çok gerekli bilgiyi öğrendiğine göre gidip Oscar alabilirsin."

"Keşke aynı sınıfta olsaydık," dedi yapmacık bir hüzünle.

"Şükür ki aynı sınıfta değiliz."

Güldü. "İsmini, sınıfını öğrendim. Sırada telefon numaran var. Söylesene," bana doğru bir adım attı. "Beni uğraştırmayıp numaranı verecek misin yoksa ben kendim mi bulayım?"

Sırıttım. Orta parmağımı göstererek "Anca bunu alırsın it," deyip arkama döndüm.

Arkamdan gelmediği için şanslıydım. Şimdi sınıfımı bulup yeni arkadaşlarımla tanışma vaktiydi.

kavin | texting Where stories live. Discover now