Bu hikaye; Gökyüzüne aşık kişilere.
İlk ve son bölüm.
Zakkum-Gökyüzünde
"Öldüm. Ama ilk ölüşüm değildi."
21.07.2018
Tanrı, Havva'yı Adem'in kaburgasından çekip özgürlüğe kavuşturmuştu fakat biz Adem'in çocukları kaburgalarımızın altındaki kalbimizi çekip özgürlüğüne kavuşturamıyoruz fakat bunu bugün yapacağım ben.
Mutfağındaki yemeklere kin ve yası sıçratan bir kadınım.
Bencildim ama aciz değildim, bu bencillikte kendimeydi. Biri kırılmasın diye kendini paramparça etmekti benim bencilliğim.
karanlığa gömülmüş gökyüzüne çevirdim bakışlarımı, anladım ki bedenim denize, ruhum gökyüzüne karışacak.
Yavaş adımlarla bilmediğim sokaklardan geçiyordum. Sokaklar karanlıktı ve ben karanlığın ortasında saflığını kaybetmemek için savaşıyordum. Karanlık bir geçmişi arkamda bırakamıyordum fakat biliyorum ki geçmişte takılı kalan biri gelecek oluşturamazdı.
Hayatımdaki her insan geçmişte kalmışken ben nasıl geleceğe yönebilirdim?
Tanrı'm sen de mi sırtını döneceksin bana?
Sokaklardaki sesler uğultuya daha sonra gürültüye dönüştü. Koştum nefesim kesilene kadar.
Gökyüzü silah, yağmur damlaları mermi olmuş yağıyordu.
Alnıma yapılan saçları güç bela çektim. Uzaklaştığım gürültülü sokağın sesleri yok olmuştu. Adımlarım yavaşladı Göğüsüm inip kalkıyordu. Kalbim yerinden fırlayacak gibiydi. Sağ elimi kalbimin üzerine koyup sakinleşmeye çalıştım ama olmuyordu.
Kendi sonumu kendim hazırlayacaktım. Yaşamak ve ölmek kavramları arasında gidip geliyordum.
İnsanlar yağmurdan dolayı bir yerlere sığınırken acelesi olan, yağmuru sevenler ya da benim gibiler yağmurun altında yürümeye devam ediyordu
Yüzümden akan damlalar yağmur damlası mıydı yoksa gözyaşlarım mıydı ayırt edemiyordum.
Köprüden denize baktım. Kararım kesindi yaşamak bana göre değildi. Yavaşça çantamı yere bıraktım ve demirin diğer tarafına geçtim.
İçimdeki her duyguyu bir çığlık ile yeryüzüne bıraktım. Azrail gel ve götür bu çığlıklarımla beni.
Saçlarım rüzgardan dolayı arkaya doğru savrulmuştu ama daha çok okşuyordu saçlarımı rüzgar ya da babamın okşamayı reddettiği saçları Azrail okşuyordu.
"Sevgili gökyüzü yanına geliyorum." diye gökyüzüne fısıldayıp bedenimi denize, ruhumu gökyüzüne emanet ettim.
Ağladı, bugün gökyüzü.
Nasıl kabul ederim, küçük bedeni diye ağladı. Gökyüzü, gök gürültüsünü bahşetti, bize. Ama onlar ölülerin haykırışıydı. Ölüler ağladı. Deniz ağladı.
Nefes alan ölü kadın, mutlu musun?
Ölüler kalpte değil, mezarda yaşamalı.
Q