"Yani ormanın ortasında bir yerdeyiz." dedim.

"Evet, sanırım öyle. Asıl sen söyle neler oldu? En son havalandığımızı hatırlıyorum. Surları geçip yükselmiştik. Sonrasını hatırlamıyorum. Gözümü açtığımda günün ortasında ormandaydık." dedi.

"Sonra hızlandık. Oldukça tuhaf şeyler oldu. Bulutların arasından hızla ilerlerken senin baygın olduğunu fark ettim. Çok yorgun düşmüş olmalısın. Sonrasında ne olduğundan bende çok emin değilim. Şimşekleri hatırlıyorum. Sonra düştüğümüzü. Ağaçların arasından yere düştüğümüzü. Yere indikten sonra kollarım arasından kaydın ve ben bir süre daha sürüklendim. Sonrasında ben de bayılmışım." dedim.

"Ah, şimdi anladım. Güzel yüzümdeki çiziklerin sebebi buymuş." dedi ve ayağa kalktı.

"Nereye gidiyorsun?" diye sordum.

"Bakıyorumda benden ayrılamıyorsun." diyerek güldü ve "Kolun için dal parçası bulmaya gidiyorum." diye ekledi.

O mağaradan çıkarken yanımda olduğu için şanslı olduğumu hissettim. Cevaplanmamış bu kadar soru varken onunla güvende hissediyordum. Bu şimdilik yeterliydi.

Elinde kalın odunlarla geldiğinde pantolonumu kesmiş bacağımın durumuna bakıyordum. Alt bacağım zedelenmişti, muhtemelen kolumdaki gibi çatlak yada hafif kırık vardı ama sargıyla halledilebilirdik. Ya kemik tamamen kırılıp parçalansaydı. O zaman işimiz gerçekten zor olurdu.

Tyler yanıma otururken "Bacağın ne durumda?" diye sordu.

"Kokumla hemen hemen aynı." dedim.

Tyler "Ucuz atlatmışız." diyerek çantayı kurcalamaya başladı. "Neden burada hiç sargı bezi yok?" diye sordu.

"Ne bekliyordun? Aceleyle sakladım bunları. İçine ilk yardım seti mi koysaydım?" diye sordum kızarak.

"Büyükanneyi dinlemeyen kimmiş?" diyerek alay etti. Sonra içinden orda olduğunu bile unuttuğum bir tişörtü çıkardı ve yırtmaya başladı. "Ee, anlat bakalım zindanlara nasıl düştün? Seninde o ucubelerden biri olman gerekmiyor muydu?" diye sordu.

Bu beni afallatmıştı. O ucubeler? "Soru sorması gereken benim bence. Sen nasıl oldu akademinin zindanlarında belirdin ve o numaraları nasıl yaptın?" diye sordum sonunda.

"Evet, bu da oldukça ilginç bir hikayeye çıkıyor. Ama benim anlatacaklarım daha çok. Bu yüzden ilk sen anlat. Senin ne olduğunu ve neden orada olduğunu biliyorum bu yüzden sen zindan kısmını anlat sonra ben anlatırım." dedi.

"Neymişim ben?" diye sordum.

"Druid. Noah'ın değimiyle 'Hırsız Böcekler' den birisin. O akademi dediğin yer ise sizin karargahınız. Yanılıyor muyum?" dedi.

"Sen- Sen nasıl? Nasıl bilebilirsin? Noah kim bu arada?" Diye sordum. İsim bir yerden tanıdık gelmişti ama çıkaramamıştım.

"Çalıştığım yeri hatırlıyorsun değil mi?" diye sordu. Başımla onaylayınca devam etti, "Orada çalışırken bir tuhaflık olduğunu sezdim. Sahipleri de gelen giden müşterileri de oldukça tuhaftı. Bazı konuşmalara kulak misafiri oldum ama hiçbir şey anlamadım. Sonra bir gün yaşlı bir müşteri bana 'Sen ne tür Titansın? Anlayamadım.' dedi. Bir anlam verememiştim. Adam sarhoştu. Bu yüzden saçmaladığını düşünmek istedim ama kulak misafiri olduğum konuşmalarda Titan ve Böcek tabirlerini çok duymuştum. Adamdan daha çok bilgi almaya çalıştım. O kadar sarhoştu ki söyleyebildiklerinden tek anlayabildiğim; Titanlar ve Böcekler denen iki düşman taraf vardı. Titanlar dünyanın başlangıcından beri ruhani bir boyutta buradalardı. Sonra insanlar oluşmuştu ve Titanlar yeryüzüne çıkmayı başardığında güçlerini kaybetmişlerdi. Böcekler dedikleri insanlar onların güçlerini çalmıştı ve günü geldiğinde hepsini geri alacaklardı. Ah bir de dediğine göre Titanların çeşitleri varmış. Sonra uyuyakaldı." dedi. O sırada kolumu bitirmiş bacağıma geçmişti. "Sonra araştırmalar yapmaya başladım. Böcek dediklerinin Druidler denen bir toplum olduğunu öğrendim. Biraz daha araştırma yapınca seni onların götürdüğünü anladım. Herşey tuhaftı. Onlar Toprak Dili' ni biliyorlardı. Hepsi bilmiyordu ama patronların bu dilde konuştuğuna çokca şahit oldum. Araştırdığım ve öğrendiğim şeyler o kadar saçmaydı ki herkesin delirmiş olduğunu düşündüm. Sonra sen geldin ve seni ortadan kaybolmuş olarak görünce o kadar da saçma olmayabileceğini düşünmeye başldım. Tabi bunu düşünmenin bir anlamı kalmamıştı çünkü beni misafir etme kararı aldılar. Başta beni barda çalışmak için almalarının sebebi bir tür Titan olduğumu düşünmeleri imiş ama hangi tür olduğumu yada neden bu konu hakkında hiç bir bilgim olmadığını bilmiyorlarmış. Bu yüzden beni gözlemlemek için yanlarına almışlar. Ama seni görünce bu işin Böcekler tarafından planlanmış olabilceğini düşünmüşler. Onlarla  sohbet ederken Akademi hakkında sorular sordular ve farkında olmadan bana senin orada olduğun konusunda kesin bilgi verdiler. Sanırım oraya adam yollamışlar ve biri seni uçarak girdiğini görmüş. Neyse sonra bizim barın yakınındaki başka bir bardan bahsettiler. Seni bulmam gerekiyordu. Bende kaçmayı başardığımda akademiyle bağlantısı olduğunu söyledikleri için o bara gittim. Sonra sizinkiler tarafından yakalandım ve sonraki hatırladığım ilk şeyin kendimi zindanda bulmuş olmam. Sonrası işgenceler açlık susuzluk derken düşünmek için bolca zamanım oldu. Sanırım senin gibi ben de normal bir insan değilim ama Titan mı, Druid mi emin olamadım." dedi. Bir süre ikimizde sessiz kaldık. Söyleyecek birşey bulamıyordum. Ne söyleyebilirdim ki? "Ee, senin olayın ne?" diye sordu. O sırada bacağıma sardığı beze düğüm atmak için çekince bir an çığlık attım. Hemen ağzımı kapattı "Sessiz ol. Gün batmak üzere bizi aramak için çoktan yola çıkmışlardır. Yaklaşmış olabilirler." dedi. Başımı salladım. Haklıydı. Son düğümü attıktan sonra çantayı toplamaya başlamıştı. Çantanın ön kısmı parçalanmıştı. Yerde sürüklenirken olmuştu sanırım.

Druid AkademisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin