9.8

24.3K 1.5K 219
                                    

Ben düşünmeden iş yapan aptalın tekiydim.

Öksürerek havuzdan çıkarken sıkıca Burak'a sarılmıştım. O kadar çaresiz görünüyordum ki gören biri, yardıma ihtiyacım olduğunu düşünüp önüme para bile atabilirdi. Yüzme biliyordum, sadece çok su yutmuştum ve neredeyse bilincimi kaybetmek üzereydim.

"Ya, seninle ne yapacağım ben?" dedi Burak yanımıza gelen görevlilerden aldığı havluyu omuzlarıma koyarken. "Bir gün gerçekten öleceksin!"

"Ben çoktan ölmüşüm," diyerek iğrenç bir espri yaptım ve kendi esprime güldüm. Ancak Burak'ın yüzündeki tek bir kas bile kıpırdamadı. Oldukça ciddiydi. Ben ise tir tir titriyordum, odama gidip hemen duş almazsam birazdan buz tutacaktım.

Ah, Burak da tir tir titriyordu! Onun da aklından aynı düşüncelerin geçtiğine emindim. Benden sonra havuza atlamıştı. Tek istediğim şey Burak'ın dikkatini Joe'dan alıp, başına bir şey gelmemesini sağlamaktı. Demir parmaklıklar ardında tüm gününü geçirerek duvarda çetele tutmasını istemiyordum.

"Özür dilerim, bir daha böyle salakça şeyler yapmayacağım, sana söz veriyorum!" dediğimde Burak gözlerini devirdi. "Bazen annen miyim sevgilin miyim unutuyorum," dediğinde sinirim tepeme fırladı.

"Asıl kendine bak aptal! Sana ne zaman baksam birilerine yumruk atıyorsun!" dediğimde Burak gözlerini büyüttü. "Hah! Ulan geldiğimizden beri olay çıkarıyorsun! O kızı havuza atman, neredeyse yüzüğü kaybetmen, voleybolda yaşadıklarımız... Bunları ben mi yapıyorum?" Başımı sağa sola salladım. Burak bozulduğumu görünce yanaklarımdan tutarak ona bakmamı sağladı. "Defne?"

"Gidelim Burak, çok üşüyorum," Bir anda havalandığımda aklım başıma geldi, Burak kucağına almıştı. "Biliyor musun, sıkıldım hep şunu yapmandan." Burak dediğim şeyi umursamamıştı bile.

"Barışıyor musun yoksa havuza mı atayım seni yeniden?" dediğinde kafasına bir tane geçirdim. "İstemiyorum Burak, beni sinir edip duruyorsun. O kadar fevrisin ki!"

"Özür dilerim aşkım, bir daha böyle fevri olmayacağım," İkimiz de birbirimizden benzer cümlelerle özür diliyorduk. Yere indiğimde otele doğru koşmaya başladım. Koşmak, daha çok üşümeme sebep oluyordu ancak odama çıkıp sıcak bir duş almak istiyordum.

Duştan çıkınca aynaya baktım. Rimelim, olduğu gibi akmıştı ve şampuan bile onu geçirememişti. Çantamdan makyaj temizleme suyumu çıkardım ve gözlerimin altını sildim. Altıma bir şort, üstüme de beyaz tişörtümü geçirip odadan çıktım. Burak'ın kapısının önüne gelmemiştim ki Burak'ın da odasından çıktığını gördüm. Islak saçlarından akan su damlacıkları alnını ıslatıyordu.

Yanına gidip koluna girdim. "Çok geç kalmadıysak yarışmaya yetişebiliriz," dedim birlikte merdivenlerden aşağı inerken. Asansör mevzumuzdan sonra bir daha hiç asansöre binmemiştik.

Animasyonun yapıldığı alana geldiğimizde kürsüdeki adam mikrofona bağırıyordu. "Baylar, bayanlar, ve minik beyler, bayanlar! Bugün akşamki eğlencemize hoşgeldiniz!"

Burak'la birlikte sandalyelere otururken Yaprak'ın nerede olduğunu düşünmeden edemedim. Abisine o şekilde yakalandığı için şu an odasında utançtan ölüyor olmalıydı.

"Bugün, sizin için güzel bir yarışmamız var! Yarışmamızın adı..." Herkesten bir 'ooo' sesi yükseldi. "Çiftler Birbirlerini Ne Kadar Tanıyor?"

Burak'la aynı anda birbirimize döndük. Hani, sınıf hocanız projeyi istediğiniz arkadaşınızla yapabileceğinizi söyler ve en yakın arkadaşınızla birbirinize bakış atarsınız ya... Biz de öyleydik. "Yarışmamız çok basit. Her çifte iki adet yazı tahtası vereceğiz ve hakkınızda sorular soracağız. Eğer aynı şeyi yazmış olursanız, bizden bir 10 puan kazanacaksınız! Benzer bir şey yazmış olursanız, 5 puan kazanacaksınız! Yarışmanın sonunda en çok puanı kazanan çift, bizden kaliteli bir şarap kazanacak. Merak etmeyin, vereceğimiz şarap köpekleri öldürmüyor." Sunucunun yaptığı espri üzerine Burak da ben de gülerken elini tuttum. "Katılalım bence."

Gizli Numara (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now