"Hepsini!" dedi. Telefonun ne zararı var? Hepimiz telefonlarımızıda bıraktık. Burası baya karanlıktı sadece yukarıda bulunan kırımızı ışık aydınlatıyordu.

Tül gibi olan yerden içeri girdik. Yine ses gelmişti. "Hiçbir detayı kaçırma!"

Aslı Enes'e sarılmıştı. Mert ve Ayla kol kola girmişlerdi. Ben de Yiğit'in elini tutmuştum. "Korkuyor musun?"

"Pek değil." dedim. Buradan çıkmamız için bulmaca gibi bir şey çözmemiz gerekiyordu galiba? Etrafına iyi bak dedi yukarıdaki.

"Etrafa bakın." dedim. Yanımızda ki duvarda ful maske vardı. Ve hepsi ayrı renklerdi. Bu mu?

"Lan kapıyı kapattılar!" dedi Enes. Ben kahkaha attım.

"Etrafında ki yazılara dikkat et!"

"Ruh kardeş, burada yazı yok." dedi Ayla. Etrafa baktım ve duvarda yapışık olan beyaz kağıda baktım.

"Maskelere dokunmayın diyor." dedim. Sonra Yiğit'e baktım. Maskeye dokunmakla kalmamış yüzüne takmıştı. Gülerek yanına gittim ve elinden maskeyi aldım. "Bak ruhu kızdırma, hortlak tarafından kaçırılmak istemiyorum ben!" dedim.

Beni kolları arasına sardı. "Vermem ben seni." dedi. Kolları arasında çıktım ve ona kaşlarımı çatarak baktım.

"Yatta da beni denize düşürmüyordun!" dedim.  Biz kendi aramızda tartışırken. Tekrar ses geldi. "Kırmızı maskeleri saymak ile başla!"

"Mert nerede?" dedim. Aniden arkamdan biri dokunca bağırdım. "Allah belanı versin!" Mert kahkaha attı ve oturduğu yerden kalktı.

Aslı çoktan maskeleri saymıştı. "Sekiz tane var ruh abi." dedi.

"Diğerlerinide say!"

Hızlıca mavi maskeleri saydım. "Altı tane." Yiğit'de sarı olanları saymıştı. Ayla'da yeşil maskeleri saydı.

"Sekiz kırmızı, altı mavi, dört sarı, iki tanede yeşil maske var." dedim yukarı doğru. Sesim gidiyordur galiba.

"Işıkları takip et ve şifreyi gir!"  Başımı çevirdim ve ışık olan yere yürüdüm. Halat vardı. "Buna tırmanacağız galiba." dedim ve kendimi çektim. Sonra dar bir merdiven çıkmıştı. Hemen çıkmaya başladım. Enes bağırıyordu.

"Lan beni arkada bırakmayın!" dedi. Kahkaha attım ama merdivenin altından gelen ses ile sustum. Karşımda ki kapıya baktım. "Kapı var burada!"

Yiğit aşağıdan bağırdı. "Maske sayıları şifre. Sekiz, atlı, dört ve iki." dedi. Hemen yazdım ve kapıyı açtım.

Önce ben içeri girdim. Sonra diğerleri girmişti. Aslı duvardaki kağıtta yazanları okudu ve yanımıza geldi. "Bin sekiz yüz yetmiş altı yazıyor. Şu kapının şifresi bu." dedi ve hemen şifreyi yazdı. Kapı açılmıştı.

"Burada bir kapı daha var." dedi Mert.

"Yiğit sen aç." dedim ve öne ittirdim. Başını salladı ve kapıya doğru gitti. "Bunun şifresi ne?"

Ruh kardeş yukarıdan sayıyı söyledi. "Sekiz, beş, altı ve iki!" Yiğit dediği şifreyi yazarken ben yanına gittim.

Kapı açılınca aniden üzerimize beyaz bir şey gelince çığlık attım ve geriye koştum. Ayla korkudan yere düşmüştü. Üzerimize gelmesi önemli değildi ama elektrik vermişti. Yiğit bile korkmuştu.

Beyaz hortlak sağ tarafta olan merdivenden yukarı çıkmıştı. Başımı uzattım ve baktım. "Gitti gelin." Hep beraber içeri geçtik.

Çark vardı ve onu çevirecektik. Yiğit çarkın başına geçti ve çevirdi. "Sekiz, beş, sıfır, yedi. Ne işimize yarayacak bu?" dedim.

KUZENWhere stories live. Discover now