Bölüm Altı: Yalanlar ve Cesaret

Začít od začátku
                                    

''Anlat bakalım,'' dedi Gökçe. Bahçe bomboştu. ''Adı ne bu adamın? Kaç yaşında?''

''Selçuk,'' dedi Burcu. ''Otuz iki yaşında.''

Gökçe'nin kaşları şaşkınlıkla kalktı ve istemeden Burcu'nun cümlesini tekrarladı. ''Otuz iki yaşında.''

Burcu omuzlarını düşürdü. ''Nasıl göründüğünü ben de biliyorum,'' dedi.

Gökçe ne diyeceğini bilemedi ve birkaç saniye sessizce düşündü. ''Nasıl tanıştınız peki?''

''Sahilde oturuyordum,'' dedi. ''Birden yanımdaki banka oturdu. Öyle kötü bir yerde tanışmadık.''

Gökçe'nin başına ağrılar saplandı. ''Dün neden okula gelmedin?'' diye sordu. ''Onunla mıydın?'' Burcu başını aşağı yukarı salladı. ''Ne konuştunuz peki?'' dedi Gökçe. ''Yüzünden düşen bin parça. Kötü bir şeyler olduğu kesin.''

''Onunla artık görüşmek istemediğimi söyledim,'' dedi.

''Neden?''

''Nişanlısı öğrenmiş.''

''Ne?'' dedi Gökçe. Sesi oldukça yüksek çıkmıştı.

''Ben de dün öğrendim,'' dedi Burcu. ''Ve konuşmayı kestik.''

Gökçe bir an durup derin bir nefes aldı. En başından beri Burcu'nun bu adama bulaşmaması gerektiğini düşünüyordu ama yine de erkenden paçayı kurtardığı için seviniyordu. Fakat Burcu'da bir eksiklik görüyordu. Garip bir eminsizlik vardı kızın üstünde.

''Bu güzel bir şey,'' dedi Burcu. ''Onunla yollarını ayırman yani.'' Burcu başını aşağı yukarı salladı. Gökçe, arkadaşı bir şey söylemeyince, ''O zaman neden bu haldesin?'' dedi. ''Erkenden kurtulduğun için sevinsene. Ya daha kötü şeyler olsaydı?''

Burcu derin bir nefes aldı. ''Bana değerli bir şeymişim gibi davranan nadir insanlardandı.'' Ardından Gökçe'ye baktı. ''Kötü biri de değildi aslında. Belki de bana gerçekten değer veriyordur.''

''Burcu,'' diye mırıldandı Gökçe. Arkadaşı dünyayı toz pembe görüyordu ve Gökçe, bu kızı gerçeklikle nasıl yüzleştireceğini bilmiyordu. ''Birinin sana değerliymişsin gibi davranması aslında gerçekten değer verdiği anlamına gelmiyor. Aşkın yaşı olmaz derler ama ben otuz iki yaşında bir adamın liseli bir kızla olan ilişkisini masum bulmuyorum, bulamam. Lütfen olaya biraz mantıklı bak.''

''Anlamıyorsun,'' dedi Burcu. ''Bunları düşünmediğimi mi zannediyorsun? Ama-''

''Ama ne?''

''Benim gibi, sevgiye aç olmanın ne demek olduğunu bilmiyorsun. Annenle baban ölmüş olabilirler ama onlar hayattayken seni sevdiler. Dostların var, Semih var, annen var.''

''Her şey birilerinin sevgisi demek değil, Burcu,'' dedi Gökçe. ''Nelerle savaştığımı bilmiyorsun.''

''Nasıl savaşıyorsun o zaman?''

''Güçlü olduğuma inanıyorum,'' dedi. ''Birilerinin sevgisine muhtaç değilim. Kimseye muhtaç değilim.'' Ardından arkadaşının elini tuttu. ''Sen de sakın kimseye muhtaç olma. Birileri seni sevsin diye kendi karakterini kaybetme.''

Burcu ne diyeceğini bilemediğinden başını sallamakla yetindi. Gökçe oldukça mantıklı konuşuyordu ama iki kızın karakteri o kadar farklıydı ki...

İki arkadaş biraz sohbet ettikten sonra teneffüs zili çaldı ve sınıfa girdiler. Gökçe, Burcu kendini kötü hissetmesin diye midesi bulandığı yalanını arkadaşlarına da anlatmak zorunda kaldı.

ÖLÜLER KONUŞAMAZKde žijí příběhy. Začni objevovat