III

319 125 208
                                    

   Henry, telefonu kapattığında elleri titriyordu. Ne yapacağını bilmiyordu ve bu sefer fena çuvallamıştı. Telefonunu cebine koyup balkondan çıktıktan sonra karısını mutfak kapısının önünde, kendisine baktığını gördü. Karısının hiçbir şey duymamış olmasını dilerken korkusunu da belli etmemeye çalışıyordu. Kadının birden gülümsediğini ve kendisine doğru yaklaştığını görünce geriye adım atmakla yerinde durmak arasında kalmıştı fakat tereddütü sonuçsuz çıkmıştı. Zaten kadın da sadece kendisine içten bir şekilde sarılmıştı. "Sen dünyadaki en iyi kocasın, Henry." dediğini duyduğu anda derin bir oh çekti. "Gerçekten, insanların bir evliliği nasıl bitirebildiklerini anlayamıyorum. Özellikle bu türden durumlarda insanların birbirine kenetlenmesi gerekir." dedi ardından. 'Her ebeveyn bizim gibi iflas etmiyor,' diyecek oldu Henry fakat işleri daha da kötü bir duruma getirmek istemedi. Sonuçta karısı ona bu sözleri söylerken bir şeyler ima etmeye çalışıyor olabilirdi. Ama hayır, sadece kocasını öpüp "Tanıştığımız ilk günden beri benim için doğru insan olduğunu biliyordum." dedi ve mutfaktan ayrıldı. Henry ise o sırada içinden 'Bu da neydi şimdi?' diye düşünüyordu.

***

"Ah, cidden Henry! Mızıkçılık yapıyorsun! Neleri kaçırdığını bilmiyorsun ve yıllardır sensiz gidiyoruz! Bu yıl gelsen ne olur ki?" dedi Henry'nin iş arkadaşı yakınarak. Henry, dört yıl önceki buluşmadan sonra eşi Grace tarafından sıkı bir şekilde tembihlendiği için üç yıldır iş arkadaşlarının erkek erkeğe bara gidip 'iş buluşması' diye adlandırdıkları etkinliklerine katılmıyordu.Hoş, zaten hepsi bekardı ve bu yüzden barda istedikleri gibi takılabiliyorlardı. Ama Henry için durum aynı değildi çünkü o evliydi ve on iki yaşında bir kızı vardı. Eşi dört yıl önce bir iş gezisine kızını da alıp gittiğinde Henry arkadaşlarının ısrarlarına dayanamayıp buluşmaya gitse de işin sonu pek de iyi bitmemiş, kendini Grace'e zor affettirmişti. Bunu bir kez daha yaşamak istemiyordu.

"Bar köşelerinde içip sarhoş olmaktansa on iki yaşındaki küçük kızımla vakit geçirmeyi tercih ederim," dedi Henry sert bir tepkiyle ve elini arkadaşının göz hizasında tutup parmağını işaret ederek "Burada ne olduğunu görüyorsun, değil mi? Ben evli bir adamım, Simon. Eve geç saatlerde sarhoş bir halde gelmek için biçilmiş kaftan değilim, böyle bir baba olmak istemiyorum." Simon iç çekti, "Sakin ol ahbap, senden bara gelip bizimle yirmilik kızları kovalamanı istemiyoruz. Bize eşlik etmen yeterli, Grace'i arayıp sana göz kulak olacağımı söylerim." Henry ikna olmuş gibiydi, istemeyerek de olsa onayladı.

***

"Nereye gidiyorsun tatlım?" diye yatakta yan döndü Grace, Henry'nin fark ettirmeden yataktan kalkmaya çalıştığını görünce. "Ah, ben mi? Hiç- hiçbir yere!" dedi Henry telaşla. Grace gülerek "Saat gecenin üçü, Henry. İşe dört saat sonra gitsen daha uygun olabilir." dedi. Henry de bunun üzerine kendini zorlayarak güldü ve "İki gün önce zor bir döneme girdik tatlım, sen de biliyorsun. Hava almak bana iyi gelebilir, bunalmış hissediyorum. Arabayla biraz gezeceğim sadece." dedi. "Beraber gidelim o zaman." karşılığını alınca eli ayağına dolanarak "Bizim on altı yaşında bir kızımız var hayatım, yine bizi bulamayınca sokağa çıkıp arkadaşını aramasını istemeyiz." diye yanıt verdi. Sonunda Grace'i ikna etmiş gibiydi. Kadın yeniden uykuya dalınca parmak uçlarında yürüyerek evden çıktı ve arabasına atladı.

***

   Barlar, kesinlikle Henry'nin gitmeye bayıldığı yerlerden biri değildi. Gençlik yıllarında da bar gibi ortamlardan haz etmediğini hatırlıyordu. Şimdi ise arkadaşlarını kırmamak için buradaydı. Kendisi de dahil altı kişilik bir gruptular. İçeri girdiklerinde beşi de ağzından salyalar akarcasına dolanmaya başladılar. Henry - tahmin ettiği gibi - yalnız kalmıştı. Kafa dengi bir barmen bulursa geceyi onunla sohbet ederek geçirebilirdi. Grace'in güvendiği Simon sözde kendisine göz kulak olacakken onun barmen bir arkadaş edinmesinin Grace'i kızdırmayacağını umuyordu.

Kafamın İçindeki ŞeytanlarWhere stories live. Discover now