respect for my space

1.9K 218 269
                                    

Herkese tekrardan merhaba, ben Gece.

Oyları ve yorumları unutmuyoruz diyorum burada genellikle.

Burada da bitiriyorum.

Keyifli okumalar.

(2024 Gece güncellemesi: Bu kitap beni çok yoruyor.)

-

Güneş'in kızıl ışıkları vücuduma çarptığı her dakika omurgamdan aşağıya inen hoş bir sıcaklık hissediyordum. Kısık gözlerime yansıyan, karanlığa teslim olmuş ruhumun derinliklerine gömülüyordu parlaklığı ona bakmak için her başımı kaldırdığımda.

Fakat her hareket ettiğimde terli saçlarım gözlerime giriyor, en az düşüncelerim kadar beni rahatsız ediyordu.

Neyse ki bugün, bu sıcakta antrenmanı dışarıda yapıyorduk.

Maçın bittiğinin sözcüsü olan antrenörün düdüğüyle zihnimdeki yorgun seslerden sıyrılıp rakibime selam verdim ve tatamilerin üzerine oturdum.

Hayalim şu an bir dans okulunda olup müzikle bedenimi bütünleştirmek ve kim olduğumu ya da hayatımdaki tüm pislikleri unutana kadar dans etmekti. Ancak beni büyüten adamın, Bang Chan'ın ısrarları üzerine yaklaşık dört yıldır savunma eğitimi alıyordum.

Evet, iyiydim.

Bu kadar iyi olup derse ilgim olmadığından dolayı buradaki çabalayan çoğu öğrenci benden haz etmiyordu. Bu yüzden ne okulda ne de burada çok arkadaşım yoktu. Olması için çabaladığımı da söyleyemezdim. Aklımın içi o kadar kalabalıktı ki yanımda kimseyi istemiyordum.

Sadece ilişki yaşamak için kendilerini birbirlerini sevmeye zorlayan insanlar, birbirleri hakkında konuşmaya odaklanmış insanlarla dolu bir sınıf ve yaptığınız her şeyi eleştirmek adına dikilmiş öğretmenler.

Ders bittiğinde sadece önüme bakarak uyuşuk adımlarla soyunma odasına doğru ilerledim uğultudan ibaret seslerin arasında. Ardından oyalanmadan soğuk suyla duş alıp bedenimdeki yorgunluğu ve uyuşukluğu silkeledim.

Siyah tişörtümü ve mavi kotumu üzerime geçirdiğimde ıslak saçlarımdaki su damlaları tişörtümü ıslatmaya başladı. Yine de bu sıcakta bundan rahatsız olacak değildim.

Beni rahatsız eden, çantamı toplarken kalabalık erkek grubunun arkamdaki fısıltılarıydı.

"Hey Lee Minho, bu kalça için çok uğraşıyor musun?"

Taeyong'un sesiyle sinirli bir nefes verdim ve yüzümü ona çevirdim. Arkadaşları dediklerine gülmeye dalmışken yüzümde az önceki öfkeme tezat bir sırıtma görmesiyle onun da gülümsemesi genişledi.

Ne kadar günün sonunda kendimi onun altında bulsam da herkesin içinde yaptığı aşağılayıcı yorumlar beni sinirlendiriyordu.

Çantamı tek omzuma asarak göz temasımızı kestim. Arkamı döndüğümde bakışlarının ağırlığını omuzlarımda hissediyordum. Şu an bedenim en az aklım kadar dağılmış durumdaydı ve onunla uğraşacak durumda değildim.

Güneş yavaş yavaş batmaya başlamıştı, gökyüzü sanki turuncu bir boya sıçramış gibi aydınlanıyordu artık. Islak saçlarımı karıştırdım ve kulübün önündeki banklardan birine oturdum parçalanmış bulutları izlerken. Ardından cebimden telefonumu çıkartıp son aramalara girdim ve en son aradığım numaraya dokundum.

Bang Chan isminin tam üzerine.

Chan resmi olarak benim bakımımdan sorumlu olarak görülüyordu. Fakat aramızdaki abi kardeş samimiyetiydi. Hatta bazen arasında yaş farkı olan, yine de çok iyi anlaşan iki arkadaş.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 11 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

lurk || minsungWhere stories live. Discover now