1 - you can't hide

3.9K 239 75
                                    

Herkese giriş bölümünden merhaba, ben Gece.

Umarım yeni kurguyu seversiniz.

Keyifli okumalar.

(Bu da bu kitabı üç yüz yıl sonra düzenleyen Gece. Bu fic'e başladığımda çok yüksek ihtimalle on ya da on birinci sınıftım. Şu anda üniversite son sınıfım ve bu nefret ettiğim, neden ve nasıl bir duygu durum bozukluğu ile yazdığımı bilmediğim şeyi! yeniden yayımlıyorum. Beş yıldır bunu sormaya devam ettiğiniz için yapıyorum bunu, çünkü im a people pleaser.

Her neyse, umarım birkaç değişikliği fark edersiniz. Bölümler hali hazırda yazılı olduğu için düzenleyip atmaya devam edeceğim.

İkinci keyifli okumalar, sizi öpmek.)

-

Genç adam, zihnini adeta talan eden kirli düşünceleri iri yağmur tanelerine karışırken koyulaşan gözleriyle önündeki çocuğu izliyordu.

Tanrı'nın ruhundan bir imza gibi kendi tenine işlemiş günahları silmek istiyordu. Tanrı'nın çocuğuydu o da fakat ne Adem ne de İsa'ydı. Cennetten dahi düşmemişti, hiç erişememişti oraya.

Yaratıcının akıttığı göz yaşlarından olabildiğince kaçmak için ağacın altına daha da sindi.

Karşısındaki çocuğun silüeti tıpkı düşünceleri gibi dolanıyordu ıslak taşlar üzerinde. Ruhunu bir çarşaf gibi örten kirli, günahkar bedeni ay ışığında usulca parlıyordu. Paltosunun yakasını boynuna siper etmiş, tıpkı onu izleyen davetsiz misafir gibi yağmur damlalarından iğrenerek kaçıyordu.

Soğuk rüzgar, bu görüntüyü izleyen şeytanın göz çukurlarından bir boşluk bulup çocukla ilgili saf düşüncelerini buharlaştırmaya çalıştı.

Yağmur damlaları tenine şiddetle çarpıyor, ancak onu ıslatmaya hiçbirinin gücü yetmiyordu.

"Bu işi çok uzattın."

Gözbebeklerine yansıyan bu güzel görüntüyü bozan çirkin sesle göz kapaklarını sakinleşmek adına kapattı.

"Senin buralarda olduğunu anladılar Han, daha fazla bu gerçekten kaçamazsın," diye devam etti. Adamın çaresiz ses tonuna serpiştirilmiş kararlılık onun sadece eğlenmesini sağladı.

Yabancının taktığı maskesi, giydiği elbisesi gençti ancak zihni ve ruhu asırlardır yaşıyordu. Kökleri toprakta erimiş oldukça yaşlı bir ağaç gibiydi. Çiçek açmazdı, kabuklarına kadar kurumuştu. Ancak sadece gölgesi bile yazı kurak bir kışa çevirmeye yeterdi.

Deri eldivenlerini parmaklarının ucundan tutarak çıkarttı ve ceketinin cebine sıkıştırdı. Öfkenin hakim olduğu gözlerini yanında durmadan konuşan adamın üzerine sabitledi.

Gözlerinin ona dokunması konuşacağı anlamına gelmiyordu tabii ki. Adam bıkkın bir nefesle yine bir cevap bulamayacağını anladığında, "İnsanların otoriteni sorgulamaya başlamasını istemiyorsan çocuğu saklamaya son ver," dedi. Sesindeki tehditvari ton, genç adamın sabrını taşıran ve pençelerinin diğerinin boğazına geçirmesine sebep olan son şeydi.

Ruhundaki yangının islerini taşıyan parmakları adamın boynunu sıkarken yüzündeki donuk ifade yerini öfkeye bıraktı.

Adam ciğerlerindeki baskıdan ve teninde hissettiği cehennem azabından dolayı kıvranmaya başladığında diğeri gülümsedi.

"Şeytanı ateşle korkutamayacağınızı bilmiyor musunuz Bay Hwang?"

-

Giriş bölümü sonu.

lurk || minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin