Bölüm 2

6 2 0
                                    

''Zambağım?''

Bana seslenen Jane ile birlikte kendime geldim. Eve yetiştikten sonra benim için ayırdıkları odaya geçmiş ve eşyalarımı yerleştirmiştim.Daha sonra ise şarkı defterimi elime almıştım. Profesyonel olarak olmasa da içimdekileri kağıda dökmeyi seviyordum. Kelimeleri notalar ve melodilerle dans ettirmek beni en çok mutlu eden şeylerden biriydi.Oysa bugün tek yapabildiğim boş boş deftere bakmak ve o güzel gözleri aklımdan silmeye çalışmaktı. Tabi ne kadar başarılı olduğum tartışılır. Bana seslenen Jane'e cevap vermediğimi fark ettim.

''Efendim?''

''Lily Tanrı aşkına geldiğimizden beri sesin çıkmadı ki sen ağzın dolu olmadığı sürece onu kapatmaya gerek duymayan bir insansın.''Bunu demesi üzerine ona gülümsedim ve artık klasik haline gelen yalanımı  mırıldandım.

''Birşeyim yok, sanırım saat farkına alışmaya çalışıyorum.''Bana yalanımı yemediğini ifade eden bir bakış attıktan sonra ''Senin yalanlarına inanmadığımı anlamış olmalıydın.'' dedi.

''Havaalanından beri dalıp gittin. Sorun ne?''

Sessiz kalmaya devam ettim. Tanrı aşkına ne diyebilirdim ki? ''Ah,hiçbir şey olmadı; sadece havaalanındaki manzara gözlü çocukta kayboldum ve onu bir daha asla göremiyceğimi fark ettim. Yani hiçbir(!) sorun yok.'' Ve sonrada Jane'nin kafası patlardı. Hayalimdeki konuşma böyle bitiyordu.

''Hey! Hadi ama, kiminle konuşuyorum?''

''Afedersin, ama gerçekten yorgun ve açım.'' Aç olduğumu duyan arkadaşımın şüpheci bakışları yumuşadı ve yalanıma kolaylıkla inandı. Dürüst olmak gerekirse aç olunca genellikle etrafta terör estirirdim. Fakat eğer yorgunsam tek yaptığım oturup mal mal etrafa bakmaktı.

''Bu harika. Biliyorsun ablamın bugün bir randevusu var ve bizde dışarda yiyebiliriz.''

''Randevum falan yok seni küçük fil! Bana teşekkür etmek istediği için beni yemeğe çıkartıyor o kadar!'' Yan odadaki ablası Amy bağırınca kıkırdamaya başladım. Jane ise sadece gözlerini devirdi. 

''Sabahtan beri neden hazırlanıyorsun o zaman? Tabi teşekkürü öpücük yoluyla kabul etmiyceksen?'' Bunun üzerine kahkahalarımı tutamadım ve Jane de bana katıldı. Ta ki kafasına yastık yiyip, özenle yaptığı topuzu bozulana kadar. Yüzündeki dehşet ifadesi o kadar komikti ki! Resmen -cidden- yarım saattir topuzuyla uğraşıyordu. Kapının kenarında duran Amy ile göz göze geldim ve kendimi daha fazla tutamadım.

''SENİ İBLİS! AMY BU SEFER GERÇEKTEN BİTTİN! BEN BU TOPUZ İÇİN YARIM SAATİMİ VERDİM!!''

Sinir krizi geçirmenin eşiğinde olan Jane'e rağmen Amy hala gülüyordu. Tam Jane de ona yastık fırlatmaya hazırlanıyordu ki zil çaldı. Zil çalar çalmaz Amy 'nin yüzündeki gülümsemeyi telaşlı yüz ifadesi yok etti. Heyecanla saçını düzelten Amy ile Jane ile göz göze geldik ve aynı anda ''VINNN'' dedik. Bunun üzerine Amy heyecandan olsa gerek sadece dil çıkardı ve koşarak kapıyı açmaya gitti. Bizde Jane ile beraber ceketimizi aldık ve odadan çıktık.

''Selam Andrew. Hoşgeldin.'' diyen Amy ile birlikte kapıya varmıştık. Kapıda duran kişi oldukça tatlı gözüküyordu. En az -belki de daha fazla- Amy kadar heyecanlı gözüküyordu.

''Selam Amy. Hazırsan çıkalım mı?'

''Ah tabiki.'' Bunu diyen Amy ile Jane kendi varlığını hatırlatmak için öksürdü ve şirince gülümsedi. Çıkan ses ile Amy bizi hatırlamış olacak ki Andrew'a döndü. Andrew ise bizi resmen yeni görüyordu.Hadi ama! Tamam Jane biraz kısa olabilirdi ama ben 1.78 boyundaydım.Bu kadar mı heyecanlılardı? Andrew'un yüzündeki şaşkın ifadeye bakarsak cevap evetti.Bunun üzerine sadece gülümsedim ve konuşmaya başladım

GalaxyWhere stories live. Discover now