🌷SARI LALE🌷

10 2 0
                                    

  Yine arıyordum onu. Bu kaçıncı gündü? 1. 2. 3. 4... Saymayı bırakmıştım uzun zaman önce. Her geçen gün acım daha fazla artıyor, umutlarım ise azalıyordu. Elimde hala onun son fotoğrafı, gözlerimde tuzlu su damlaları...

  "Son durum ne? Bir gelişme veya haber var mı?" Diye sordum gözlerim dolu bir şekilde.

  "Ne yazık ki yok. Hala arıyoruz."

  "Peki. Bir gelişme olursa lütfen haber verin. "

  "Tamam."

  Yine aynı cevap gelmişti. Hah ne bekliyordum ki (!) Elime yine o resmi almıştım. Biricik karımın son fotoğrafı. O benim yarimdi. O benim lalemdi... Güzel ela gözleriyle bakıyordu fotoğrafa. Şimdi dersiniz bir insan nasıl bir fotoğrafa böyle bağlanıyor diye. Ben bağlanmıştım. O kaybolduğundan beri adeta tapıyordum fotoğrafa...

  Arabamın içine girip resmi baş uca koydum. Arabayı çalıştırarak evin yolunu tuttum. Aklıma geliyordu. Arabadaki anılarımız. Ona arabayı öğretmeye çalışmam. Her sürebildiğinde bir çocuk misali sevinmesi, yanağıma öpücük  kondurup boynuma atlaması. Kokusunu içime çekmem...

  Evin kapısına gelmiştim. Yine kapının önünde onun ayakkabıları vardı. Almaya cesaret edememiştim. Yüreğim el vermemişti . Anahtarı çıkartıp kapıyı kapatmıştım. Tanrım... Evde hala onun mükemmel lalemsi  kokusu hakimdi. Ne kadar özlemiştim onu. Hala içimden bi anda 'Hoşgeldin' diyip boynuma atlayacağını umut ediyordum. Montumu alıp askılığa asmıştım. Normalde kıyafetlerimi asmadığımda kızar(!) ve uzun bir konuşma yapardı. Ama bende her seferinde onun o sinirli(!) halini tatlı bulduğumdan aynısını tekrarlardım. Ama artık yapmıyorum sevgilim. Tek isteğim seni bulmak ve seni benim yanımdan kim aldıysa ona bunun hesabını sormak.

  Tekrar gözlerim dolmuştu. Normalde neredeyse hiç ağlayan bir insan değildim. Hatta amcamın vefatında bir damla göz yaşı dökmedim. Ama miniğimin olmadığı her gün ağlıyordum ya da gözlerim doluyordu. Ne ara bu kadar duygusal olmuştum. Galiba ilacım olmadığındandı bu duygusallığım. Karım benim ilacımdı. Tek bana iyi gelen şeydi bu dünyada.

  Yatağa girip uzanmıştım. Yaklaşık üç günde bir uyuyordum sadece. O da isteyerek değildi. Ama son bir haftadır hiç uyumamıştım. Yorgundum hemde çok. Ama meleğim benden daha önemliydi. Onu düşünüyordum 7/24. Hiçbir zaman aklımdan çıkmıyordu. Napmıştı? Ne yer ne içerdi? Nasıldı? Yaralı mıydı? Veya daha kötüsü ölmüş müydü? Yaşıyor muydu? Hiçbir şey bilmiyordum. Gözlerimden yaşlar yine firar etmişti. Annesini kaybetmiş bir çocuk misali adeta hüngür hüngür ağlıyordum. Şimdi burada olsa, bana sarılsa diye düşünüyordum.

  °°°

  Sabah başımın ağrısıyla uyanmıştım. Galiba akşam ağlarken uyuya kaldım. Saate baktığımda 06.00 'dı. Yedi saat uyumuştum. Bu bana yaklaşık bir hafta yeterdi. Kalkıp yüzümü yıkayıp, işimi halletmiştim. Aşağı inip montumu alarak hızla evden çıktım. Bugün  başka bir köyü arıyacaktık. Heyecanlıydım. Nedense umudum tekrardan doğuyor, gün sonunda da tekrardan  ölüyordu.

  Karakola girdiğimde her şey yine aynıydı. Ne bir haber ne bir gelişme vardı. Derin bir nefes alıp amirin kağısını tıklattım.

  "Gel!"

  İçeri girdiğimde amir selam verip 'otur' işareti yapmıştı.

  "Hasan bak oğlum, sana yine aynı umudu vermek istemiyorum." Doğru bende tekrardan umut etmek istemiyorum ama kendimi de alıkoyamıyordum. Beni bu düşünceden alıkoyan (!) amirin sözüne devam etmesiydi. "Bugün ****** köyüne bakıcaz. Çocuklardan bazıları diğer köylere göz gezdirerek bakıyorlar. Baktığımız köylere de hergün jandarmaların göz gezdirmelerini söyledik."

  "Biliyorum efendim. Siz elinizden geleni ardınıza koymadınız."

  "Ne demek oğlum. Duru bizimde kızımız sayılır."

  İçeri amirle çalışan çocuklardan birinin gelmesiyle konuşmamız bozulmuştu.

  "Buyur Ahmet?"

  "Böldüğüm için üzgünüm amirim ama Duru Hanım' dan bir haber var!"

  H-haber var... Duru' dan... Haber... Aylar sonra... Anın şoku ve sevinciyle tanımadığım polise sarılıvermiştim. Adam çaşırmış olucakki duraksamıştı. Amirin arkamdan sırıttığına adım gibi emindim. Adını Ahmet olarak bildiğim kişi  de bana sarılmıştı. Kendimi toparladıktan sonra hemen ayrıldım.

  "Kusura bakma kardeş."

  "Sorun değil." Biz böyle konuşuyorken  amir söze atlamıştı.

  "Nasıl bir gelişme var Ahmet?"

  "Amirim son baktığımız bir köye göz gezdirmemizi istemiştiniz. O evlerden birinde Duru Hanım' ın son giyindiği kıyafetleri bulduk."

  "Ee oğlum Duru ' nun olduğunu nerden biliyorsunuz?"

  "Otopside çıktı amirim. Onlar Duru Hanım' a ait."

  Gözlerimde ki ışıltıyla Ahmet' e bakıyordum. En son ne zaman bu kadar sevinmiştim hatırlamıyorum. Aylar sonra ilk defa bir gelişme olmuştu.

  Şuan da Duru ' nun kıyafetlerinin bulunduğu yere gidiyorduk. İçimde hem sevinç hem de bir hüzün vardı. Neden kıyafetleri vardı sadece? Neredeydi benim miniğim? Ellerim terliyordu. Yanımdaki Ahmet' e baktığımda bana aynadan gülümseyerek güven verici bir bakış atmıştı.

*Yarım saat sonra*

  Sonunda köye varmıştık. Ahmet ' in dediği eve geldiğimizde arabayı durdurmuştu. Eve baktığımda evin eski püskü, kırık dökük ve her an yıkılabilecek olan bir ev olduğunu gördüm.

  "Abi!"

  "Buyur koçum."

  "Girelim mi içeri?"

  "Ha... Evet hadi."

  Kapıyı tıklattıklarınında kapıyı yaşlı bir teyze açmıştı.

  "Buyrun çocuklar... Nasıl yardımcı olabilirim size?"

  "Teyzem biz geçenlerde de gelmiştik hani."

  "Evet yine ne oldu çocuğum?"

  "Teyze bizim çocuklar buradan bir ipucu bulmuşlar evi aramamız gerek."

  "Ne evi araması? Yok işte hiçbir şey burda! Yeter artık huzur bırakmadınız köyde!"

  Kadın bir anda çıkışmıştı. Fatih Amir
Kadını es geçerek evin içine girmişti. Kadın arkasından bağırıyordu ama onu umursayan yoktu. Fatih Amir' in söylediği şeyle kadın duraksamıştı.

" Kadını karakola götürün, göz altına alacağız! "

" Bırakın bir şey bilmiyorum! Anlamıyor musunuz?"

  Kadın çığırıp duruyordu. Ama onu umursamayıp miniğime ait ufakta olsa bir ipucu arıyordum. Gördüğüm şeyle şok geçirmiştim.








Devamı yeni bölümde...

Bys

🌙🌕🍷

 

 

 

🌷SARI LALE🌷Where stories live. Discover now