13

818 53 173
                                    

🦉PELIN POTTER🏛

"YETER YA! BIKTIM SENİN BU KISKANIP MUTLU ANLARIMI BOZUŞUNDAN! ENDISELIYMIS GIBI DAVRANIP EVDE KALMAMI KABA YOLLA ISTEYEREK ARKADAŞLARIMLA OLAN ANI BECERMENDEN! BIR KERE YA BIR KERE BIRSEYI MAHVETME!" Bağırıp evden kapıyı sertçe çarparak çıktım ve üzüldüğüm zamanlar hep gittiğim yere,uçuruma doğru ağlayarak koşmaya başladım. Hep böyleydi bu salak. Cidden nefret ediyorum ondan!

Uçuruma geldiğimde oturdum ve telefonumu çıkarıp rehberden Steve'in numarasını bulduktan sonra arama tuşuna bastım. Aslında kızları arayabilirdim. Ama onlar bu halime çok üzülürdü ve üzülmeleri en son istediğim şey bile değildi. Özellikle Buse'nin gözleri dolardı ve bu daha çok canımı yakardı. Mal arkadaşım fazla duygusaldı. Ciddi ciddi her boka ağlayabilecek bir gerizekalıydı. O yüzden Steve' i aramak en iyisiydi. Tabi birde aşık olduğum adam olduğu için de olabilir. Telefon birkaç çalıştan sonra açıldı ve onun o güzel sesini duyunca gülümsememe engel olamadım.

"Efendim?"

"Steve.. atacağım konuma gelebilir misin? Sanırım sana ihtiyacım var." Telefonun öbür ucunda kısa süreliğine sessizlik oldu. Sonra iç çekip konuştu.

"Tamam. Ama ağlama tamam mı?" Nerden anlamıştı ki?

"Nerden anladın ki?" Güldü. Gülüşü gözümün önüne geldi ve kalpten gitmemek için kendimi zor tuttum.

"Çünkü burnunu çektin ve sesin ağlamaklıydı." Burnumu mu çekmişim? Fark etmemiştim bile. Zaten bu adamla konuşurken ne yaptığımın farkına doğru düzgün varamıyordum ki.

"Anladım. Ağlamam."

"Aferin." Güldüm ve gözlerimi devirip telefonu kapatarak ona konum gönderdim ve beklemeye başladım.

15 dakika sonra arkamda araba sesi duyduğumda arkamı döndüm ve Tony'nin arabalarından birini görünce gülmeden edemedim. Kesin Tony birşeyler göstermek zorunda kalmıştır.
Steve arabayı durdurup indiğinde ve bana doğru yürürken hayranlıkla izledim. Bu adam cidden mükemmel ötesiydi. Yanıma oturup bana baktı.

"Anlat bakalım ne oldu? Kızlarla mı sorun var?" Başımı iki yana salladım.

"Hayır. Abim." Dişlerimi sıktım. Lanet olasıca adam her boku bozmakta ve kalbimi kırmakta üstüne yok. Beyinsiz.

"Kavga mı ettiniz?"

"Sıradan bir kavga değildi. Her gün olduğundan daha şiddetliydi." Kaşlarını kaldırdı.

"Neden? Ve sana birşey yaptı mı?" Burukca gülümsedim. Beni düşünmesine mi sevineyim yoksa cevabının her gün evet olduğuna üzüleyim mi? Yine de üzülmemesi için yalan söyledim.

"Hayır yapmadı. Ama yumruk atıcaktı ben tutmasaydım. Hep böyle oluyor ne zaman mutlu olsam her şey yolunda gitse batırıyor! Nefretini mükemmel gösteriyor cidden." Dayanamayıp ağlamaya başladım. O sıra beklemediğim birşey oldu ve Steve bana sarılıp saçlarımı okşamaya başladı.

"Neden bilmiyorum ama ağlaman canımı yakıyor. Ağlama." Bende ona sarıldım ve başımı boynuna sokup kokusunu içime çektim. Öyle kitaplarda ki gibi anlatamam. Sadece ölmek isteyeceğim kadar mükemmel kokuyordu o kadar. Birkaç dakika sonra ayrıldık ve elleri yüzümü bulup gözyaşlarımı silerken gözlerine baktım.

" Seni seviyorum." Bir anda ağzımdan kaçan şeyle gözlerim büyüdü. LÜTFEN BUNU DEMEDİM DEYİN BANA. Ama bakışları dediğimi anlatıyordu.

"Ha? Ne?" Panikleyip nefes almadan hızlıca konuşmaya başladım.

"Özür dilerim ben şey öyle demek istemedim arkadaş abi olarak şey çıktı ağzımdan ya aniden işte bakma öyle tuhaf olu-" sözümü kesen şey attığı tokatıydı.

DESEM YALAN OLUR DUDAKLARIMDA HİSSETTİĞİM DUDAKLARDI.

Birkaç saniye yerimde mal gibi kalsam da sonra elimi ensesine koyup karşılık verdim. Adam 90 küsür yaşında olmasına rağmen iyi öpüşüyordu kabul. Nefes almam gerektiğini anladığım ana kadar öpüştükten sonra ayrıldık ve nefes nefese yüzüne bakıp konustum.

"Bunu niye yaptın şimdi?" Sırıttı ve kalbimi alıp gökyüzünde ki kuşlara emanet edecek sözleri söyledi.

"Seni seviyorum çünkü cadaloz." Önce gülümsesem de sonra gülüşüm soldu ve tip tip baktım.

"Cadaloz ne alaka ya?" Güldü.

"Öylesin ama."

"Hayır değilim."

"Evet öylesin."

"YA HAYIR DEĞILIM DIYORUM! BANA KÜFÜR ETTIRME STEVE!" Kahkaha attı.

"Tamam değilsin sakin ol." Alayla konuşması sinirimi bozunca ayrıldım. O da kalktı ve eğilip beni aniden kucağına almasıyla ağzımdan küçük (!) bir çığlık çıktı.

"Teşekkürler bebeğim kulağım artık birşeyleri duymuyor."

"Abartma be." Gözlerimi devirdim ve ellerimi boynuna dolayıp ona baktım.

"Nereye gidiyoruz?" Sırıtarak bana baktı ve arabanın kapısını zorla açıp beni içine bıraktı ve kapıyı kapatıp o da yandan dolaşarak şoför koltuğuna oturdu.

"Avengers kulesine. Ama önce kızları arayıp oraya yollamamız lazım." Mal mal baktım. Ne yapacakti ki?

"Neden?"

"Resmi olarak sevgili olduğumuzu açıklamak için." Omuz silkti.

"Ha tamam o zaman." Gülümseyip elimi tuttu ve öpüp kuleye doğru yola çıktık. Tepkiler için fazlasıyla heyecanlıydım.

Avengers:TextingWhere stories live. Discover now