1. Bölüm

183 11 2
                                    

Gecenin geç bir saatinde yerden mi gökten mi geldiğini anlayamadığım korkunç bir sesle uyandım ve yatağımdan fırlayarak kendimi yere attım. Altımdaki zemin feci halde sallanırken neler olduğunu anlamak için sağa sola bakındım. İçinde bulunduğum odanın denize bakan duvarı yok olmuştu. Rüya gördüğümden kuşkulanarak bir süre hareketsiz kaldım, sallantı şiddetlenerek devam edince can havliyle ileriye atıldım. Odadan çıkmak için kapıyı tüm gücümle kendime doğru çektim. Kapının açılmadığını fark edince güçlükle ayağa kalktım, ancak sallantı nedeniyle tökezleyip düştüm, geriye doğru emekleyip kapının bulunduğu duvara baktım. Kapı çerçevesiyle birlikte yana doğru eğilmişti. Arkamı döndüğümde sehpanın üzerinde bulunan cep bilgisayarımı gördüm. Cihazı alıp cebime koyduktan sonra emekleyerek odanın kıyısına geldim ve artık olmayan duvarın bulunduğu yerden aşağıya baktım. Bir otelin ikinci katında olduğum anlaşılıyordu. Böyle söylüyorum çünkü kim olduğum ve o otele ne zaman geldiğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Yeni bir sarsıntı yüzünden tavandaki avize kopup arkama düşünce ayaklarımı aşağıya sarkıttım ve kısa bir kararsızlıktan sonra ikinci kattan atladım. Toprak bereket ıslaktı ve düştükten sonra kendimi yana atmıştım; yattığım yerde bedenimi dinleyerek hasar kontrolü yaptım. Sol ayak bileğim hafifçe burkulmuştu galiba, bacaklarımda da birkaç sıyrık vardı, atlayış faslını ucuz atlatmıştım.

Güçlükle ayağa kalktım, binanın üzerime yıkılmasından korktuğum için topallayarak denize doğru ilerledim ve otuz metre kadar aşağıdaki bir banka oturdum. Kendimi sakinleştirmek için derin soluklar alıp veriyordum. Kalp atışlarım biraz düzene girince durumumu değerlendirmeye başladım.

Kim olduğum ve orada neden bulunduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu, son hatırladığım odamın kırmızı bir ışıkla dolduğu ve ardından korkunç bir ses duyduğumdu. Galiba deprem olmuş ve elektrikler kesilmişti. Şimdi güvende sayılırdım, ancak -eğer varsa- sevdiklerimin güvende olduğundan emin değildim. Bu büyük felaketin ortasında kimi kurtarmam gerektiğini bilememek feci bir histi. Ya çocuklarım varsa! İçindeki resimlere ve telefon numaralarına bakmak için cep bilgisayarımı elime aldım, gel gör ki açılış şifresini hatırlamıyordum; adını bile bilmeyen bir insan telefonunun şifresini nereden bilecekti.

Ayağa kalkmaya yeltendim ama sağ ayak bileğim fena halde sızladığı için yeniden eski konumuma döndüm. Banka uzanıp ellerimi başımın altına koydum, bir sonraki eylemimin ne olması gerektiğini düşünmeye başladım. Yaşadığım şokun etkisiyle orada on dakika kadar yattığımı tahmin ediyorum.

Cesaretimi toplayıp ayağa kalkınca denizden esen rüzgâr ürpermeme yol açtı, denizin durgun yüzeyi uyuyan bir çocuğun göğsü gibi yükselip alçalıyordu. Otel tarafından bir düdük sesi geldi, gecenin karanlığı içinde güçlükle seçebildiğim iki adam beni yanlarına çağırıyorlardı. Yerimden kalkıp bedenimi bir kez daha kontrol ettiğim sırada korkunç bir manzarayla karşılaştım. Ufukta, kırmızıya çalan göğün altında dev dalgalar vardı ve sahile doğru ilerliyorlardı. Canımın yanmasına aldırmadan yarı sekip yarı koşarak yukarıya doğru ilerlemeye başladım. Beni çağıran adamlar da dalgayı görmüşlerdi galiba, telaş içinde kaçmaya başladılar.

Henüz yirmi metre bile ilerleyemeden bir yükseltiye takılıp düştüm. Dönüp denize baktığımda dalgaların sahile doğru yaklaştığını gördüm, düşündüğümden hızlı ilerliyorlardı. Yerimden kalktım ve karşıdaki tepelere doğru var gücümle koşmaya başladım. Can korkusu ayak bileğimin acısına ağır basmıştı, öyle hızlı koşuyordum ki otelin önünden geçen yola ulaşmam sadece birkaç saniye sürdü. Yoldan karşıya geçtim ve iki binanın arasından geçip yukarıya doğru koşmaya devam ettim. Artık denizden yeterince uzaklaştığımı düşündüğüm için dönüp yeniden arkama baktım. Dev dalgalar -arka arkaya gelen iki dalga görüyordum- göğün mor karanlığı altında eskiden kıyı olan yere ulaşmıştı. Dalgaların yüksekliği tahmin ettiğimden de fazlaydı, canımı kurtarmak için yokuştan yukarıya doğru var gücümle koşmaya devam ettim.

Kıyametin Yedi GünüWhere stories live. Discover now