KARANLIKTA YÜZEN KIZ

Start from the beginning
                                    

Nyrupas essallunda, islassennas endundarğ sannisshaiph. Nundaykapys hass eldamund yintyinda be anur. Anur be n'dahr Anura. Asahshis ğhany don bet nahr esanur, vesanur değhanuurr!

Veru'nun söyledikleri hayvanı korkutmuş gibiydi. Riyera kulaklarını indirip koşarak Masal'nın arkasında durdu. 'Hayır,' düşündü Masal. 'Seninin beni koruman gerekiyor, biz dostuz.'
Ama hayvan pek oralı değildi. Şimdi metalik kuyruğunu yavaşça sallayarak ayakta duruyordu.

Verular birkaç adım daha atıp yaklaştılar.
"Durun orada!" diye bağırdı masal.
Verular oldukları yerde duruyorlardı şimdi. Hepsi aynı anda diz çöktü. En öndeki kafasını eğip bekledi.
"Anura," diyerek diz çöktü.

Neydi bu Anura? Daha önceki veru da aynı şeyi söylemişti. Şaşkınlıkla diz çökmüş yaratıklara bakıyordu. Saçsız mor kafalarından güneşin ışıltıları yansıyordu. Riyera kıpırtısızca duruyordu sadece. Bu yaratıkların kötü bir amacı yok gibiydi. En öndeki kafasını kaldırıp koca gözleriyle kendisine bakındığında aniden irkildi. Sanki derin bir kuyuya atılmışçasına sarsıldı. Bir taşın süratıyla karanlığa dalıp kayboldu, sonsuz boşlukta dalgalanıp bocaladı. Bu bakışlarda tarih vardı. Kadinlerden bir sır, bir anı.

Anur diye mırıldandı sessizce. Ulaşılamayan sırların ağırlığında nefessiz kalmışcasına sıkça  soluyordu. Gözleri titredi, dudakları oynuyordu hızlıca.

Gözleri önünde şimşekler çakıyordu. Bunlar Veraya özgü şimşeklerdi. Sertçe gürler, kızıl bir şekilde parıldar, söner ve tekrar yanar. Karanlığa dalar ve aniden patlar.

Sindyrağtha uydanggra ennura veshphannera ulanuraa.

Dilinden dökülen sözlerin manasını kavrayamıyordu lakin çok büyük tesirleri olduğunu biliyordu. Önündeki veru korkuyla biraz daha orman zeminine sindi. Sonra müthiş bir çığlık ormanı kapladı.

Havada yüzüyormuşcasına süzülüyordu. Gözleri karanlığa dalmıştı. İki türlü karanlığın olduğunu görebiliyordu. Biri saf ve korunaklı. Öteki tekinsiz ve korku doluydu.

"Göremiyorum," diye fısıldadı. Karanlık o kadar boş ve sonsuzdu ki var olmadığını düşünebilirdi. Karanlıktan bir parçaymışcasına sessiz ve kıpırtısızdı.
"Görebilirsin," diye cevap verdi bir ses. İrfanlar ötesinden gelen bir edayla dalgalanan tok ses ürpermesine neden oldu.

Odaklan!
Kendisine neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. İçinde kaynayıp duran büyük bir güç vardı. Bedenini taşıp aşmamak için mücadele veriyor gibiydi.

İşte o an açtı gözlerini. Morun irfani parlaklığıyla bakınıyordu artık dünyasına. Bu gezegen mor ile yaratılmıştı ve en iyi mor gözler görebilirdi bakir sırrını.

Karanlığı görebiliyordu artık. Lakin o üzerindeki gözlerden habersizdi.

Aceleciydi. Hızla fokurduyor, sürünüyor ve şekil alıyordu.
Dokunuyordu ve dokunduğu şeyler şekil almaya başlıyordu. Çamur yükseliyor, eğilip bükülüyor ve iğrenç şekiller alıyordu. Akla hayale gelmeyecek derecede iğrenç yaratıklar çıkıveriyordu toprağın bağrından. Bazıları zar kanatlı uçucular, bazıları derisiz, vıcık vıcık et parçaları...
Dişler, tırnaklar ve pençeler gelişi güzel bedenlere yerleştirilmişti. Gözler donuk ve griydi. Karanlığa bakınıp duruyorlardı.

Karanlık homurtu gibi bir ses çıkardığında koşup saklanmaya başladılar. Dehlizlere girip karanlığın koynuna sığındılar.

Şekilsiz karanlık fokurdayıp yükselmeye başlamıştı o an. Koca yeraltı mağarasında yükselip genişliyor, genişleyip şekil alıyordu. Önce ayakları beliri verdi. Koca pençeli, perdeli ve iğrenç bir yamuklukla uzuyorlardı. Sonra uzun kuruğu ve elleri. Kaslı ve karanlıktı kolları. Bedeninden katbe kat uzun kanatları belirdi karanlığın şekilsiz dumanıyla. Kaslı ve karanlık göğsü ihtişamıyla şekil alıp gerildi. Sonra kafa fokurdamaya başladı. Devasa sivri dikenler çıkıp en tepede yerini aldı. Çenesi şekillendi, gözler çenenin altından fırkırıp göz hizasına doğru kaymaya başladılar. Ağız sonsuz bir boşluk gibi yarılıp şekillendi. Korkunç kara dişler sivrilip ağızdan taştı. Burun yerine iki boş delik yeralıyorsu suratında. Kafasında yüzlerce irili ufaklı diken ve kemiklerden oluşan tehlikeli, gümüşi bir taç yeralıyordu.

Dehşetle izledi şekil alan karanlığı. Ardı dönük bu heybetli şekilli karanlığa bakıyordu heyecanla.
'Göremiyorum'
Dedi karanlık uzaklardan gelen bir ses tonuyla. Sanki bir değil yüzlerce kişi her yandan konuşuyor gibiydi.

'Buradasın! İşte ben!'
Kısa bir sessizlik yaşandı.
'İzin verdim şekil almamı izlemene. Anurun takdiri ile uzaklardan bakabiliyorsun bana."

Aniden dönüp korkunç suratını gösterdi. Uzaklardan görmesine rağmen korkuya kapılmıştı.
Gözleri tam şekil almamış yüzünde en belirgin olandı. Göz bebekleri tehditkâr bir karanlıkla parıldıyordu. Etrafı kızılın her tonuyla dönüp dans ediyordu.
"İşte bu gözler senin burada olduğunu hissedebiliyor," dedi.
" uzun uykum en nihayetinde son buldu. Sayısı belli olmayan zaman dilimleri boyunca gücüme güç katarak uyutuldum. İşte ben en baştan var olanın varettiğiyim. Karanlığın özü, saf ve aynı zamanda kötülüğün kaynağıyım. Benden yayılır korkuların titreşimleri. Ve ben bu dünyanın yok edicisi olarak şimdi ayak basıyorum yer yüzüne."

"Bilmiyorsun! Sen aslında ne olduğunu bilmiyorsun. Anurun beni alt etmek için yolladığı kişi sen misin? Daha gücünün farkında olmayan bu ilkel halinle mi bana karşı duracaksın."
Ürkütücü bir çığlık her yana yayıldı.
"İşte ben ve işte sen. Güçlerimiz denk değil lâkin biliyorum ki Anur da seni destekleyecektir. Ama unutma, ben de yalnız olmayacağım. İzle şimdi kardeşim. Bu aleme hükmetmek için yaratıldım."

'Kardeşim mi?" Diye tekrarladı.
"Evet. Sen ve ben aynı kaynaktan doğuyoruz. Sen saf ışığın tecellisi olarak suret buldun ben ise karanlığın özü olarak varoldum."

Dönüp kaydı tüm evren aniden. Bükülen karanlık dalgalandı, yıldızlar teker teker kayıp yok oldu. Sonra sadece sessilik kaldı. İşte karanlığın en saf hali buydu. Bakıyordu ihtişamla yaratılanlara. Tüm bu güzellikler içerisinde bir nokta bile değildi aslında. En yüceye karşı o sadece bir hiçti. İşte O en yüce olan, kendisini geleceği mutlak olana karşı hazırlıyordu esasında.

Tekrar dürülüyordu evren. Küçülüyor, katlanıyor ve uzaklaşıyordu. Bu ihtişam karşısında titrediğini, sarsılıp döndüğünü hissediyordu. Bir nefes misali, göz açıp kapayana dek tekrar veradaydı işte. Kendine tepeden bakıyordu şimdi. Bedeni aşağılarda, aslı ise bedenden uzakta varlığın sınırları arasındaydı.

Sonra boşluk, karanlık ve sessizlik sardı dört bir yanı tekrardan. Düşmeye başladı, düştü, düştü ve düşmeye devam etti sonsuzluk deryasında....

______________

Uzun bir ara oldu ama yine buralardayım ve gitmeye de niyetim yok (:

Yeni bölümü okuyup, oylayıp, yorumlarsanız mutlu edersiniz şu yazarcığı ♡

Seviliyorsunuz...

VERA Where stories live. Discover now