26-Özel Bölüm:Part 1

Start from the beginning
                                    

"Yani aramız iyi gibi ama yine de yerine oturmayan bazı şeyler var"

"Derya meselesi mi?" dedi Nazlı sinirli bir şekilde. Nazlı gerçek bir arkadaştı ve benim için yeri çok özeldi. Derya'ya da büyük gıcık oluyordu, gördüğü yerde saçını başını yolmak istiyordu evet bunu birçok kez dile getirmişti.

"Derya değil tam olarak. Derya hala Yavuz'un peşinde ama mevzu o değil. Yavuz boşanmak konusuna çok taktı. Boşanmak istemiyor bunu anlıyorum ama dile de getirmiyor. Sanırım erkeklik gururu el vermiyor bu duruma"

"Bilmez miyim?" dedi Nazlı hülyalı ses tonuyla. Onun bu haline isteksizce kıkırdadım. Ardından devam etti. "Bu erkeklik gururu denen şey yüzünden Ateş'le baya kavga ettiğimiz günler olmuştu."

"Ama şuan aranız iyi" dedim kendi meselimi unutup Nazlı'ya odaklanırken.

"Öyle, bin kere şükürler olsun. Ya sohbete daldık soramadım çok güzel baklava yaptı annem yer misin?"

"Baklava mı?" dedim bulanan midemi tutarken. Baklava adını duymamla midem bulanmıştı. Halbuki baklava'yı çok seven biriydim. Tabi ya! Bunların hepsi hamilelikten oluyor gayet doğal yani.

"Evet baklava da sen iyi misin?" dedi endişelenerek. En sonunda dayanamayarak hızla banyo'ya girdim ardımdan kapı'yı da kilitledim.

Öğürme'ye başladım. Tüm midem lavoba'ya boşalmıştı. Mermere yaslanarak yere çömeldim. Midem hala bulanıyor ama kusacak bir şeyim kalmadığı için kusamıyordum.

Nazlı birbiri ardına kapı'ya vuruyordu ama kulaklarıma sesler buğulu geliyordu.

Zoraki şekilde ayağa kalkarak kapı'yı açtım. Nazlı hızla boynuma atlayarak sarıldı. Yüzüme sımsıcak bir tebessüm yayıldı. Nazlı sarılmayı bıraktıktan sonra sahte ciddiyetini takındı.

"Ya niye açmıyorsun kapıyı? Öldüm meraktan!"

"Bir şeyim yok sadece dün gece üşütmüşüm. Kustum azcık"

Beraber salona geçtik. Nazlı hala beni azarlamaya devam ediyor bende 'haklısın canım' 'haklısın balım' deyip sakinleştirmeye çalışıyordum onu.

"Su nerede?" yeni yeni fark etmiştim Su yoktu.

"Feyzullah'ın annesi gelecekmiş. Su onu karşılayacak."

"Müstakbel kayınvalidesi sonuçta" deyip sırıttım. Uzun bir süre dedikodu yaptık. Nazlı tam Ateş'in onu ilk öptüğü anı anlatacakken telefonum çaldı.

"Pardon" deyip gülümsedim. Nazlı'nın yüzü düşse de bir şey demedi. Ekranda Yavuz ismini görünce kaşlarım çatıldı. Aklıma sabah bana söylediği sözler geldi.

'Akşam alırım seni' demişti. Saate baktığımda saatin 18.09 olduğunu gördüm. Ne ara akşam olmuştu? Telefonu açarak kulağıma götürdüm.

"Neredesin?" dedi düz bir sesle. Sesi ne endişeli ne de meraklı çıkmıştı. Gayet düz ve anlaşılır bir ses tonuyla söylemişti.

"Nazlı'dayım"

"Eve geç, birazdan alırım seni" dedi ve telefonu suratıma kapattı. Nereye götüreceğini bile söylememişti ama tabi ki sürpriz yapmak için değil de beni meraklandırmak için yapıyordu.

Ayağa kalktım. Nazlı da benimle beraber ayaklandı.

"Nazlı ben gideyim artık" dedim ceketimi giyerken.

"Yavuz abi mi?" heyecanlı bir şekilde konuşmuştu.

"Evet beni bir yere götürecekmiş. Nereye götüreceğini de söylemedi."

"Yaa çok sevindim. İnşallah artık hak ettiğiniz mutluluğa ulaşırsınız" dedi sıcak bir tavırla. Nazlı'ya sıkıca sarılarak içimden 'inşallah' dedim. Evden ayrıldıktan sonra taksi'ye atladım.

Taksi hareket ederken ben de telefonumu açarak mesaj kutuma baktım. 4 ayrı mesaj vardı.

İlk sıradaki mesajı açtım. Mesajın sahibi Tunç'tu.

'Özlettiniz kendinizi Dicle Hanım :)' istemsiz bir şekilde gülümsedim. Yanıt tuşuna basarak cevap yazdım.

'Bu sözleri senden duymak ne hoş Tunç Taşkanak :)' Tunç'a yanıt verdikten sonra bir diğer mesaja girdim. Bu sefer mesajın sahibi Ateş'di.

'Yenge sana ihtiyacım var, acil durum!!!!' yenge? Yavuz'un askerlerinden birinin bana yenge diye hitap etmesi hoşuma gitse de bana neden ihtiyacı olduğunu da merak etmiştim açıkçası.

'Her türlü yardıma hazırım en çokta NAZLI konusunda :)' bilerek Nazlı'yı büyük harflerle yazdım. Ateş ve Nazlı çiftinin en büyük fanı bendim hiç şüphesiz. İkisini de çok seviyor birbirine çok yakıştırıyordum. Mutlu olmayı ziyadesiyle hakediyordu her ikisi de.

Diğer mesaj annem'den gelmişti. Yüzüm biraz düşse de kendimi toparladım sonuçta o benim annem'di. Kavga, gürültü nereye kadar?

'Bahar kızım yakında Karabayır'a geliyorum. Hem seni çok özledim hem de seninle konuşmam gerekenler var" annem benimle ne konuşacak ki acaba?

'Bekliyorum' başka ne diyebilirdim ki? Diğer mesajıma baktım. Rehberimde olmayan bir numara'ydı bu.

'Konuşmamız lazım, acil atacağım konuma gel!' donakaldım. Kimdi bu böyle? Numara bana tanıdık gelmiyordu. Bir süre beyin fırtınası yaptım. Çok geçmeden bir mesaj daha geldi. Bu sefer bir adres vardı. Taksi şoförüne adresi verdim.

...

Adresin getirdiği yer bir cafe'ydi. İçeri girdiğimde etrafımı araştırdım. Renkli duvar kağıtlarıyla dekore edilmiş bir cafe'ydi burası. Oval masalar ve bebe mavisi sandalyeler mekana oldukça ferah bir hava katıyordu. Biraz daha etrafa göz gezdirdiğimde gördüğüm kişi'yle kısa süreli bir şok geçirdim.

Derya, cam kenarında bir masaya oturmuş kahve içiyordu. Yumruklarımı sıktım. Derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştım. Derya'ya doğru hızlı adımlarla ilerledim. Kahvesini masa'ya bırakarak bakışlarını bana kitledi. Sert bir şekilde sandalye'yi çekip oturdum.

"Ne var, ne istiyorsun?" dedim sinirli sinirli.

"Seninle konuşmak istiyorum, önemli!"

"Ağzından çıkacak tek bir kelimeyle bile ilgilenmiyorum." dedikten sonra ayağa kalkarak yürümeye başlamıştım ki Derya'nın söylediği son cümleyle olduğum yerde kilitlendim.

"Yavuz, senin yüzünden intihar etti!"

-
-

Yeniden merhaba! Bölüm geç geldi farkındayım. Bunun için özür diliyorum. Özel bölüm yazacağımdan bahsetmiştim. İki parça şeklinde yazacağım. Part 1 geldi. Part 2 de yakında gelecek.

Şimdilik merakla bekleyin. Yavbah'la kalın😘

🌸Okuyup oy vermeyi unutmayın 🌸

Sarı Komutan #Watty2019Where stories live. Discover now