1.bolum

144 27 130
                                    

Günlerden sonbahar...

Son Bahar dediğime aldanmayın. Halen güneş tüm ihtişamıyla yeryüzünü ısıtmaya devam ediyordu .Bugün benim için de yeni bir gün olacaktı. Batan güneş nasıl ki, yaşanan hüzünleri, kırgınlıkları alıp götürüyorsa doğacak olan güneşte kucağında yeni umutlarla gelir. Bugün benim için de umut ettiklerimin gerçekleşmesini istiyorum fakat, verdiğim karar doğru muydu? Bilemiyorum tek bildiğim onun iyiliği için bu şarttı. Aksi takdirde onu sevgisiz bir gönül bahçesinin bahçıvanı yapmaya hakkım yoktu. Onun tek suçu beni sevmekti velakin, onun dediği gibi sevmeyi deneyemezdim. Çünkü; sevmeye çalışılamaz sevilir, bir akar su misali ona doğru farkında olmadan akılır. Adeta kalbin onun için can atması gibi. O ne yaparsa yapsın, ondan başkasına gidilemez, sevilemez ama gel de benim ufaklığa anlat bunu.

Düşünülecek o kadar fazla şey varken şu an onları düşünerek güzelim hafta sonu kahvaltısından kendimi mahrum bırakamazdım. Hemen yatağımdan bu düşünce ile ve ani oluşan refleks ile kalktım. Öncelikle duş alarak biraz daha kafamı bu düşüncelerden arındırmam gerekiyordu. Aksi taktirde ufaklığı daha da fazla kırabilirdim. Hemen kendimi duşa atıverdim. Şimdi kendimi biraz daha iyi hissediyordum.

Ufaklık ile fazlasıyla zor olsa da bağımı kopardığımı düşünüyordum. Şu on günlük zaman zarfında neler olmuştu böyle. Facebook da çok nadiren başıma gelirdi böyle şeyler ama hiç kimse o ufaklık kadar da açık sözlü değildi. Acaba sadece sanal olduğu için mi böyle rahat olabiliyordu? Bu soruyu da kendime sormadan alıkoyamıyordum. Aslına bakarsak, çıkma tekliflerini çok alıyor olmama rağmen, hiçbirini kabul etmemek iç güdüsel olarak bir hissiyatımdı. Çünkü; kimseye güvenim yoktu. Hem o yaş olarak da benden fazlasıyla küçüktü.  Ona verdiğim bu lakaba çok kızıyordu. Acaba engellediğim için, üzülmüşmüdür diye de kendime soruyordum. 

''Bana neden ufaklık diyerek hitap ediyorsun?'' diye sormuştu.
''Ufak olduğun için olabilir mi?'' yanıtını vermiştim.
''Sen de çirkinsin'' diye bir ithamda bulunduğu için biraz sinirlenmeme rağmen, sakinliğimi korumaya çalışıyordum.
''Hiç görmediğin birini çirkinlik diye itham etmen, gerçekten de ufak olduğunu daha fazla belirliyor'' diye yanıt yazdım.
''Tahmin edebiliyorum çirkinlik boyutunu'' demişti. İlk konuşmalarımız böyle başlamıştı. Onu gerçekten sevmiyordum. O ufacık boyuyla beni sevdiğini söylüyordu. Acaba onun boyu ile dalga geçer gibi de oluyor muydu? Yanlış bir ithamda ben de bulunuyordum sanırım. Sürekli daha hiç görmediği birini, yani beni sevdiğini söylüyordu. İç sesim ''iyi ki engelledin'' diye bağırıyordu adeta.

Duş aldıktan sonra kahvaltının daha hazır olmadığını düşünerek yatağıma uzandım. Aradan beş dakika bir zaman geçmeden evin içinden ''abla!'' diye ses geliyordu. Bu evimizin en küçüğü olan Azra'nın sesiydi en küçük olmasına rağmen boyu kendinden büyüktü. Evin içerisinde koşuşturduğu ayak seslerinden anlaşılıyordu. Odamın kapısına hiç tıklatmadan ''abla hadi kalk kalk!'' diye gülerek beni kaldırmaya çalışırken uyanık olduğumun farkına vardı.

''Abla erkencisin bugün'' dedi yüzündeki tebessüm ile. Onun Ela gözlerine bakarken insan öpmek ısırmak istiyordu. ''Evet canımın içi bugün hafta sonu ve şöyle hep birlikte ağız tadıyla bir kahvaltı yapmak benim de hakkım değil mi?'' diye gülerek yanıt verdim. Sağ ve sol yanağıma bir Buse kondurarak ''süper o halde. Annem de bahçede kahvaltıyı hazırladı. Hemen gel zaten çok açım'' diyerek dudaklarını büzüştürdü.

''Tamam bir tanem benim siz geçin ben de birazdan geliyorum'' dedim. O beni çok seviyordu, ona imreniyordum. Çünkü; arkadaşlarım benim daha güzel olduğumu söylüyor olsalar da kendimi pek de beğenmiyordum. Azra çok merhametli, temiz kalpli ve bana aşırı düşkündü. Ben de ona en az onun bana olduğu kadar düşkündüm. Tam yataktan kalkmam ile birlikte telefondan mesaj sesi geldi. Ekrana baktığımda yine facebook'tan gelmişti yine o idi. 

AŞIĞIN OYUNUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin