Bölüm 1: İhanet...

23.6K 1.4K 861
                                    

1

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

1. Bölüm..

'Donnez-moi une suite au Ritz, je n'en veux pas! Des bijoux de chez Chanel, je n'en veux pas! Donnez-moi une limousine, j'en ferais quoi, papalapapapala...'

Zaz, bu sabah da güneşin doğuşuna mükemmel sesiyle eşlik ediyordu. Amabella bir Fransız'ın güne nasıl başlaması gerektiğini bir kere daha tüm sokağa anlatmak istercesine bu sabah da hoparlörleri kaldırıma taşımış olmalıydı. Bir İtalya şehrinde Fransızlarla dolu bir sokakta güne uyanmaksa en az kulaklara dolan şarkının sözleri kadar mutluluk vericiydi.

Evet, bu evde yepyeni sabahlara uyanmayı kesinlikle seviyordum.

Şarkının keyif verici melodisi açık penceremden kulaklarıma dolmaya devam ederken, dudaklarımda beceriksiz bir mırıldanmayla yatakta gerindim. Birkaç saniye miskin bir kedi misali buruşmuş çarşafın üzerinde kıvranıp dursam da "Kapat şu lanet olası şarkıyı deli kadın!" diye üst katımdan bağırmaya başlayan yaşlı komşum Andre ile daha fazla huzur bulamayacağımı anladığımda yattığım yerden doğruldum. Buruşan çarşafı düzeltip havlumu elime alarak banyoya doğru yürüdüğüm sıra ikisinin karşılıklı atışmaları çoktan Zaz'ın mükemmel sesini bastırmıştı.

Banyoya geçip ılık suyun altına girdiğim anda daha bir ayılan bedenim gevşerken, yumuşak bir dokunuş gibi tenimden akıp giden su huzur vericiydi. Temizlenmekten ziyade kendime gelmek adına aldığım kısa duşun ardından havluyu bedenime sarıp küvetten çıkarken, kayıp bir taraflarımı kırmamak adına dikkatle kapıya doğru ilerledim. Yeniden odama geçtiğim sıra atışmayı her sabah olduğu gibi yine Amabella'nın kazandığını odaya dolan hareketli melodiden anlarken, sıcak bir yaz gününe yaraşır şekilde sarı renkli kalın askılı yazlık elbisemi çamaşırlarımın ardından üzerime geçirdim. Kumral saçlarımı alnıma düşen perçemler dışında toparlayıp sırtıma doğru salık bırakırken, yüzüme de sıcak tonlarda hafif birkaç dokunuşla canlılık verip parfümümü sıkarak odadan çıktım.

Salonla birleştirdiğimiz açık mutfağımıza doğru adımladığımda kahvaltının çoktan masada hazır olduğunu görmek de keyfimi kesinlikle yerine getirmişti. İtalyanların kahve aşkı kendisini belki de en çok kahvaltı sofralarında gösteriyordu. Öyle ki sabah kahvaltısında cappuccino içmediğinizi gören herkes o saniye turist olduğunuzu da anlıyordu. Her ne kadar normal zamanda kahve türlerine karşı ilgim inkâr edilmese de kahvaltı denildiği anda da her Türk gibi benim de vazgeçilmezim elbette ki şöyle demini almış lezzetli bir Türk çayı oluyordu.

Burada yaşamaya başladığımız ilk yıllarda bir Türk olarak İtalyan gibi yaşamanın zorluluğunu fazlasıyla çeksek de, neyse ki yıllar içerisinde hayatımıza bir denge getirmeyi başarmıştık. Biz diye bahsederken kendimden ve en yakın arkadaşım hatta kardeşim olan Büşra'dan bahsediyorum elbette...

Düşünüyorum da evimden, ülkemden bu kadar uzakta tek başıma olsaydım galiba bunca zaman burada olmaya dayanamazdım. İnsan ne denli rahat bir hayatın içinde de olsa yanı başında tanıdık, bildik bir sıcaklığı arıyordu garip bir şekilde...

Kızıl Sarmaşık (KİTAP OLUYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin