Elindeki iki tabağın birini kendi birini de benim önüme koydu.

"Nerede olacak! yine çiçekleriyle konuşmaya gitti. Hey gidi güller hey! Üstüme gül kokluyor."
Dediklerime hafif bir kıkırdadığımda koluma çimdik attı.

"Ya anneanne," kolumu ovuşturarak ağzıma da birkaç lokma attım. Kahvaltı faslını bitirdiğimde anneanneme döndüm.

"Tonton'um ben çıkıyorum. İlaçlarını sakın aksaltma ve.."

"Dinleneyim."

Hafif gülümseyerek ardıma kapıyı kapatarak çıktım. Kaldırımdan giderken cebimde duran  telefonum titremeye başladı. yeşil tuşa basarak cevap verecekken titremenin gelen mesaj olduğunu anlamam kısa sürdü.

'Bu gün okulunun birinci günü. Sence, en fazla ne kadar sürecek?"

Bu ne şimdi? Hay Allah'ım ya!
Parmaklarımı telefonun tuşlarına basarak 'Kimsin?' dedim.

Bir süre cevap gelmesini beklerken cevabını anlayıp peşimi bırakması umuduyla gelen dolmuşa bindim.
Telefonu arka cebime atarak kartımı sisteme okutup boş bir yere bakındım. Tüm koltuklar dolu olacak ki ayakta gitmek için sağlam bir yere tutundum.

Birkaç durak sonrasında iyice dolan dolmuşun içinde nefes alamayacak hale gelmiştim. Derin derin nefes alıp verirken müsait bir yerde durdurarak indim.

Burnumdan alıp, ağzımdan verdiğim nefesler sayesinde düzene giren nefesimle yoluma devam ettim. Zaten şuan yakındım okula. Kaldırımdan yürürken arka cebim yine titredi.

Elime alarak "eh, yettin be!" diyerek telefonu açtım.

"Ne istiyorsun be!"

Sessizlik.

"Sana diyorum." yine sessizlik.

"Dur," Karşıdan gelen ses ile basmaktan bi fren gibi duran parmaklarım ile birlikte kaşlarımı çattım.

Sesini afalladığım için pek anlamamıştım ama bu bir erkek sesiydi.

"Geçmişinle yüzleşmek zorundasın."

Geçmişim mi? Saçmalık!

"N..Ne geçmişi?"

"Okulun çatı katındakı boşluğa gel."

Dıt...Dıt....Dıt...

Telefon kapandığında yoluma devam ettim. Kimdi bu? Korkmalı mıydım... Bilmiyorum.

Gidecek miydim? Hayır!

Okulun giriş kapısına güvenliğe kimliğimi göstererek giriş yaptım. Şuan okula erken gelmiş olacağım ki, kimseler görünmüyordu etrafta.
Anneannem ve dedemle yaşadığım için hayat bana bir çok şey öğretmişti. Bunlardan bana yardımcı olan en büyük şeylerden birisi de para konusunda tasarruflu olmamdı.
Kimi insan gibi elbiseye, gezmeye çatır çatır paraya kıyan kızlardan olmamıştım mesela.

Elimdeki parayı genelde harcamaz ve koyardım kenara. Ne demişler, "Damlaya damlaya göl olur." Bu sayede köşede kendime yetecek, bir miktar param var diyebiliyordum.
Okulun sol tarafında bulunan kafenin önüne gelerek bir kahve ile başlamak istedim ilk okul günüme...

"Buyur kızım," diyerek uzatılan bardağı aldım ve kenara koydum. Çantamda duran cüzdanımdan parayı uzattım. Para üstünü beklerken kenarda duran simitler gözüme çarptığında uzanarak aldım.

"Bir tane de simit!" dedim. Galiba biraz fazla bağırmıştım. Alt dudağımı dişlerken "kusura bakmayın," dedim ve para üstümü alarak oradan çıktım.

Mezara Vurgun RuhlarWhere stories live. Discover now